TBMM bünyesinde “Terörsüz Türkiye” kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu haftalardır toplanıyor, tartışıyor. Ancak ne yazık ki, bugüne kadar alınan somut bir karar yok. Sanki mesele sadece konuşmakla çözülecekmiş gibi davranılıyor.
Bu ülke 50 yıldır terörle mücadele ediyor. Binlerce insan asker, polis, öğretmen, sivil, canını verdi. Devlet trilyonlar harcadı. Şimdi “terör bitti” denilen bir dönemde, DEM Partililer açık açık terörist başı Abdullah Öcalan için af talep ediyor, hatta devletin özür dilemesini istiyor. Bu tablo, terörün gölgesinin hâlâ üzerimizde dolaştığını gösteriyor.
Komisyona çeşitli sektör temsilcileri çağrılıyor. Ancak bazen öyle konuşmalar duyuluyor ki, insanın kanı donuyor. Bazı akademisyenler Öcalan’ı Fatih Sultan Mehmet’le, Atatürk’le aynı cümlede anabiliyor. İktidar ortağı Devlet Bahçeli’nin bile “önder” ifadesini kullanması kamu vicdanını derinden yaralıyor.
Bir milletin düşmanla mücadelesinde ölmüş evlatları varken, o düşmanın liderine “önder” denmesi ne anlama geliyor?
Üstelik Türkiye; “terörsüz Türkiye” derken aynı teröristlere Suriye’de kucak açıyor. ABD’nin yönlendirmesiyle PYD ve YPG’ye göz yumuluyor. Sınırımızın hemen ötesinde bir “Kürt devleti” hazırlığı sessizce sürüyor. Ülkeyi yönetenler ise bu tabloya itiraz etmek yerine, sanki kabullenmiş gibi davranıyor.
Amerika bugün açıkça diyor ki: “Ya bizim yanımızda ol, ya da İsrail’in öfkesini üzerine çek” Parasını ödediğimiz F-35’leri vermeyen, savunma sanayimizi engelleyen bir ülkeden bahsediyoruz.
Türkiye, 50 yıl önceki hatayı tekrar etmek üzere. Oysa milletin hafızası her şeyi kaydetti.
Bugün yapılması gereken, terörü yeniden meşrulaştırmak değil; terörden arınmış bir geleceği, ödediğimiz bedelleri unutmadan korumaktır.
Barış, teröristle masaya oturularak değil; milletin vicdanı, adaletin gücü ve devletin kararlılığıyla sağlanır. Terörle arasına mesafe koymayanlarla aynı masaya oturmak, barış değil teslimiyettir.
Devletin görevi, unutturmamak ve geleceği korumaktır. Aksi halde tarih bir kez daha “ders alınmadı” diye yazacaktır.
Bugün konuşmamız gereken, affetmek değil; bir daha o acıların yaşanmaması için nasıl bir ülke olacağımızdır. Bunu sağlayacak olan siyaset kurumudur. Bu konunun iktidar kavgasına dönüştürülmesi bizim gerçek Beka sorunumuz olacaktır.
Bu ülke, terörün karanlığından birlikle çıktı.
Artık susan değil, hatırlayan bir millet olmalıyız.
Barış, unutarak değil; adaletle yüzleşerek kurulur.