DUAYEN

 İslam Devleti

Geçen gün, Ayasofya’nın eski imamı Sayın Mehmet Boynukalın Türkiye Cumhuriyetinin  “İslam Cumhuriyeti” olması gerektiğini ifade eden bir beyanat verdi. Tabii, arkasında kuvvetli bir güç olduğunu hissetmese bu sözleri edemezdi. Hükümetin de bu kanaatte olduğunu düşünüyorum. Bence, bunda ideolojik bir amaçtan çok topluma daha fazla hakim olmak ve din adamlarının daha edilgen bir pozisyona getirilmesi arzusu yatıyor. İran’daki mevcut Ayetullahlar gibi. Bunun, Özgürlükten bahsedilemeyen, şeriat kanunlarının geçerli olduğu, totaliter bir rejim getireceği kesin. Bu yüzden binlerce İranlı ülkelerinde değil de Türkiye’de yaşamayı tercih ediyorlar.

Geçen Pazar günü de Fatih Altaylı’nın programına Celal Şengör hoca davetliydi. Hoca Dünyanın yaratılışıyla ilgili güzel bir tanıtım yaptı. Aklımda kaldığı ve anladığım kadarıyla bu konuşmayı özet olarak sizlere aktarmaya çalışacağım: Dünyada hayat 500 milyar yıl önce su içinde tek hücreli canlılarla başlıyor. 250 milyar yıl önce deniz içindeki yosunlar fotosentez ile oksijen üretiyorlar ve bu oksijen ozon tabakasını meydana getiriyor. Bu da canlıların karalara çıkmasını ve çok hücrelilerin oluşmasını sağlıyor. (Ozon tabakası olmadığı zaman güneşin ultraviyole ışınları yaşama izin vermiyor) Dünyada beş defa; muhtelif sebeplerden ( küresel ısınma ve soğumalar gibi), hayatın yok oluş ve tekrardan başlama olayı var. 66 milyar yıl önce dünyaya Everest büyüklüğünde bir meteor çarpıyor. Bu çarpış sade denizde değil kara parçalarında da tsunamilere ve yangınlara sebep oluyor. Uçmayan dinozorların büyük bir kısmı bu sırada ölüyorlar ve dünyadan yok oluyorlar. İnsan ırkının (Homo Sapiens) 300 000 yıllık bir tarihi var. Canlıların DNA’ sı türleri oluşturuyorlar. Örneğin, Şempanze ve insan arasındaki küçük bir fark iki tür olmasını sağlamış.

Aslında dünya bir fizik, kimya, biyoloji laboratuvarı gibi çalışıyor (Madde ve enerjinin meydana getirdiği tüm olaylar). Bütün bunlara “Bilgisayarlardaki “Hart Diske” benzer bir programı eklerseniz müthiş bir sonuç elde edersiniz.

Varoluşlarından itibaren insanlar; bu olayların muhteşemliği karşısında, bir yaratıcıya tapmışlar. Bu, bazen totemler bazen insana benzeyen çok tanrılar en sonunda da semavi dinler olmuş. İnsanlık ortaçağ sonuna kadar bu laboratuvardan pek haberdar olmamış. Onun için olaylar anlatılsa bile zaten, kimse inandırılamazdı. Her şey gibi dinlerin de sürdürülebilir olması için, bütün bu fonksiyonları bir yaratıcıya (Tanrıya, Allaha…) yüklemek ve öyle izah etmek en akıllıca, inandırıcı ve kolay yol olmuştur. Ritüeller de buna uygun olarak, inancı pekiştirmek ve otoritesini güçlendirmek için konulmuştur. Bu da doğal ve mantıklıdır. Her yeni inanç eski yaşantıdan bazı şeyler alarak alışkanlıkların devam etmesini de bir anlamda sağlamıştır.

Son din olan İslamiyet’in en gelişmiş din olduğunu da kabul etmek gerekir. Bir kere peygamberi tanrı değil, insandır. Mucizeleri ve büyüleri ret eder. En önemlisi de Allah’ın doğmamış ve doğurmamış olmasıdır. Bütün bunlar o bahsettiğimiz laboratuvara ne kadar yakın düşünceler değil mi? Yaratıcı fikri soyutlaşmış, olaylar ise somutlaşmış oluyor. Ama pek çok insan elle tutulur gözle görünen şeylere tapmayı yeğler ve dini bir alış veriş kurumuna sokmaktan hoşlanır. (Allaha bir şeylere karşılık bazı şeyler vereceksin) O nedenle İslamiyet de totemizme doğru kayıyor. Biliyorsunuz, İsrailoğulları da Hazreti Musa Sina dağına çıkınca halk yeniden boğaya tapmaya başlamıştı. Bazen, inanılmaz (Metafizik) olaylarla karşılaşınca altında hep mucize ararız. Hâlbuki o olay da diğerlerinden farksızdır. Sadece biz cehaletimizden, oluş nedenlerini bilmiyoruzdur.

İnsanoğlu hep yaratıcısına dua etmiştir. Bu dualar yerine ulaşır mı ulaşmaz mı? Bilmiyorum ama, müthiş bir terapi etkisi olduğu muhakkaktır. Onun için fanatikliğe kaçmamak şartıyla dua her zaman insana faydalı olmuştur. Şeyhler, tarikatlar, radikal din adamları; kuvvetlendireceğiz derken, dine hep ziyan vermiştir. Bunların arasında insanları istismar eden, kandıran pek çok örneğe de rastlıyoruz. Bu asırda dini bağnazlaştırmak yerine, çağdaş ve bilimsel bir şekilde yorumlamak daha doğru ve faydalı olmaz mıydı?

Yayın Tarihi
09.05.2021
Bu makale 1260 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!