Fransızca kökenli olan bu kelimeyi Türkçede de sıklıkla kullanıyoruz. Sözlükte karşılığı “etkili” olarak gösterilse de anlamı biraz daha geniş. Şu şekilde özetleyebiliriz: Bir işin amaçlarına ulaşmak için uygun bir şekilde tasarlanması, planlanması ve uygulanması anlamına geliyor. Bir işin efektif olması, işin kalitesini artırır ve hedeflere ulaşmada daha başarılı bir yöntem oluşturur. Efektif olmak sade iş hayatında değil, kişisel yaşamda da oldukça önemlidir.
Bu konuya değinmemin sebebi; bu günlerde yoğun olarak çalıştığım,“Kentsel Dönüşüm ve Güneş enerjisi” oldu. Konunun ne kadar önemli olduğunu zamanla daha iyi görüyorsunuz. Türkiye’nin enerjiye ihtiyacı var.” Denize düşen yılana sarılır” misali, insanların, hatta dünyamızın yok olması pahasına neyi bulsak saldırıyoruz. Termik ve nükleer santrallar bu tür enerjiler. Sayın yöneticilerin bu husus pek umurunda bile değil, öğünerek yaptıkları bu katliamı anlatıyorlar. Uçaktan atom bombası atmaya gerek yok, yurdun göbeğinde zaten atom bombası üretiliyor. Üstelik bunları yabancılara büyük paralar ve yetkiler vererek biz kendimiz yaptırıyoruz.
Güneş ise temiz ve zararsız bir enerji. Ülkemizin bir güneş cenneti olduğunu biliyoruz. Güneş panellerinin hem fiyatı ucuzluyor hem de verimi artıyor. Türkiye’de kullanılan enerjinin %5 i güneş enerjisinden elde ediliyor. Almanya’da bu oran % 11,4. Fiyat olarak güneş enerjisi nükleer enerjiye göre %30 daha ucuz. Nükleer santralda atıklar ve soğutma ayrı bir sorun. Bütün bunları alt alta koyup efektif bir bakışla düşündüğümüz zaman, bizim her işi bırakıp bütün gücümüzle güneş enerjisine sarılmamız gerekmez mi?
Mimariye gelince durum biraz daha karışık. Çünkü kararları mimarlar değil yöneticiler veriyor. Örneğin Sayın Cumhurbaşkanımız katlar yüksek olacak diyor ülke 30 - 40 katlı yapılarla doluyor. Bakıyorlar olmuyor, yanlış yaptık diyorlar ve bu sefer Sayın Cumhurbaşkanımız katlar alçak olacak diyor. Pıtrak gibi 3-4 katlı binalar dolmaya başlıyor. Bu şekilde konut sorunu çözmek mümkün değil. (Aslında ekonomi de öğle değil mi?) Aslında kamuda çok iyi mimarlarımız da yok. Onlarca hocası olmayan üniversiteler açıldı iyi mimar nasıl yetişecek? 99 depreminde 6 milyon konut hasar görmüş ve yeniden yapılmayı bekliyor. Son depremde hasarın ne kadar olduğu henüz bilinmiyor ama, bir o kadar da orada yapılmayı bekleyen yapı var. Nüfus artışından da her yıl en az 500 bin konut yapmamız gerekli. Bu miktarı, az katlı binalarla çözümleyemezsiniz.
Ben, çalışmalarımda ortalama 7-8 katlı 40 konutlu bloklarla konuyu çözmeye çalıştım. Bunda, yoğunluğun hektara 350 kişiyi geçmemesine özen gösterdim.
Türkiye’nin yıllık toplam elektrik tüketimi 330 Twh. Bunun % 19 unu konutlar harcıyor (62 Twh). Yaklaşık Akkuyu nükleer santralının iki misli (35 Twh). Enerjiyi yerinde temin etmek, işin en ekonomiği olduğunu da biliyoruz (taşıma freleri ve masrafları). Eğer konut enerjisini binalarla beraber çözersek iki nükleer santral yapmış olacağız (40 milyar $)
Bir konutun yıllık elektrik sarfiyatı 5 000 kwh. Bunu temin etmek için daire başına ~22,5 m² güneş paneline ihtiyacımız var. 40 daire için bu 900 m² panel ediyor. Sorun bu kadar paneli mimariye zarar vermeden çatıya sığdırmak. (Antalya’da güneş ile sıcak su temin etmek için çatılara yapılan paneller ve su depoları güzelim şehri rezil etmiştir. Kaş yapayım derken göz çıkartmak gibi)
Bütün bunlar yeni bir tarz yaratmayı zorunlu kılıyor. İlk çalışmalarımda 17 m² olan panel alanını 30 m² ye çıkartmayı başardım. Bu, artacak enerjinin satılabileceği anlamına da geliyor. Hızla ilerleyen panel araştırmaları ile fiyatı düşürerek verimi artırmaya çalışıldığını da unutmayalım.
Bu konunun çok önemli olduğuna inanıyorum. Maalesef ciddi bir çalışma yok. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu çiftçiler için güneş enerjisinin öneminden bahsetmiş ve köylüye bedava elektrik verilebileceğini söylemişti. Tabii bu da konuya büyük bir katkı olacaktır.
Yazı çok uzadı. Başka bir hafta projelerimi sizlerle paylaşmak ve eleştirilerinizi almak isterim.