Bu yazımda sizlere Türk bürokrasini ve bürokratını anlatan; başımdan geçmiş, bir olayı aktarmaya çalışacağım. Yıl 1991-92 Otel Antalya’nın inşaatına başlamak için EVTUR AŞ. yi kuruyoruz. Projeleri hazırlayıp devletten teşvik alıyoruz. Deniz kenarında güzel bir arsamız ve biraz da sermayemiz var. % 60 kadar da kredi almayı düşünüyoruz. Bu arada Lara Oteli işlettiğimiz için konuyu ve piyasayı oldukça iyi biliyoruz. Banka müdürleri kredi vermek için peşimizde koşuyor. Ama bakıyoruz ki otelin geliri kredi faizlerini bile ödemeye yetmiyor. Onun için de hem inşaatı hem de kredi almayı erteliyoruz. Enflasyon % 80 civarında dolaşıyor. Tabii, bu durum bizim her yıl sermayemizin azalmasına sebep oluyor. DPT’ ı da şirkete sermayemizi artırmamızı yoksa “Teşvikin” iptal edileceğini hatırlatıp duruyor. Biz de herkes gibi bir günlüğüne bankadan; sermayemizi artırmak için, para buluyor ertesi günde parayı bankaya iade ediyoruz. Tamamen fiktif bir olay ama bu para; defterlerimizde, ortaklara dağıtılmış kâr gibi gözüküyor. Biz şirketi sattıktan sonra; bir teftiş sırasında, bu olay meydana çıktı. Buna “Gizli Kazanç” diyorlar. Vergi ve gecikme cezaları ile birlikte; o zaman için, 8 milyar Tl’ lık bir meblağ çıkartılıyor. Bu bizim yok olmamız demekti. Yeni içtihatlar ile; bu gün kazanılması mümkün olmayan bu davayı büyük bir şans eseri olarak vergi dairesinin zamanını geçirerek tashihi karara gitmemesinden, kazandık. Ve derin bir nefes aldık.
Asıl anlatmak istediğim bu dava devam ederken başımızdan geçenler. Böyle bir davayı açabilmek için dava konusu kadar tutarı mahkemeye teminat yatırmak zorundasınız. Bu da ya nakit para veya Devlet tahvili ile olabiliyor. Biz tahvil yatırmayı tercih ettik. İki yıl sonra tahvillerin zamanı geçtiği için değiştirmek gerekti. Sorun işte bundan sonra başladı. Matbualar tahvil basmayı yetiştiremediği için bankaların tahvil yerine bir makbuz verdiklerini gördük. Maliye Bakanlığının bunu bilmesine rağmen Antalya Vergi Dairesi bunu kabul etmiyor. Zira 1932 yılında çıkan bir kanunda sadece “Devlet Tahvilinin” teminat olacağı yazılı. Haklılıklarını ispatlamak için; gözümüze sokarcasına, kanunu bize de okutturuyorlar. Türkiye çapında bir araştırma yaptık, büyük illere sorduk, tahvil yok. He geçen gün bizim zararımıza çalışıyor. Çaresiz durumu o zamanki defterdar Sayın Ali Erdal Beye intikal ettirdik. Defterdar Beyin Ziraat Bankasına gönderdiği yazıyı siz okuyucularıma ekte sunuyorum. Mantık ve imla yanlışlarıyla dolu bu yazı bize; maalesef, bürokrasinin düşünce tarzını ve kalitesini göstermektedir.
Bu duruma göre biz şirketimizde olmayan parayı hortumlamış ve içini boşaltmış oluyorduk. Bu gün de mahkemelerimizde buna benzer pek çok şeyler oluyor. Onun için duyduğunuz, okuduğunuz her şeye hemen inanmayın ve insanları suçlamayın.