Korona sorunu, yaşlılık sorununu unutturdu. Aksine yaşlılar korona sürecinde sorun olarak görülmeye başlandı. Ancak yaşlılık sorunu görmezlikten gelindikçe, daha da büyüyecek ve çözümler daha da zorlaşacaktır. Bugünkü ihmallerimiz, ileride tekrar karşımıza çıkacaktır. Böyle gidersek, çocuklarımız, bizim yaşlılığı ihmal etmemizin ceremesini çekecektir.
Yaşlanma; biyolojik, psikolojik ve sosyolojik boyutları göz önüne alınarak çözmek zorunda olduğumuz bir sorundur. Her halükârda doğurganlıkla bir alakası yoktur. Bir toplumda yüksek doğurganlık, yaşlıların durumu hakkında hiçbir bilgi iletmemektedir. Nitekim bunu kendi toplumumuzdan da biliyoruz. Doğurganlıkta dünyanın önde gelen toplumları arasında iken, yaşlıların durumu yine iyi değildi. Doğurganlığın azalması, sadece yaşlıların nüfustaki görünürlüğünü arttırdı, ama sorunlarının görünürlüğüne tesir etmedi.
Yaşlılık sorunları arasında en az dikkate aldığımız sorunumuz Alzheimer hastalığıdır. Alzheimer hastalığı, günümüzün en çok araştırılan gerontolojik ve geriatrik konularından biri olduğu halde, Türkiye’de en az dikkate alınan yaşlıların üst kavramı olarak karşımıza çıkmaktadır. Yokmuş gibi hareket etsek de, Türkiye’de tahminen 700.000-800.000 arasında demans hastası vardır ve bunların en az %50’si Alzheimer hastasıdır (Tufan, 2016, s.184).
Korona salgını dikkatleri başka yerlere çekmiştir. Mesela turizm sektörüne. Turizm elbette önemlidir. Fakat tek önemli meselemiz değildir. Alzheimer hastası yaşlılar ve onların bakım yükünü üstlenen aile fertlerinin sorunları, tatilcilerin korona salgınından ötürü yaşadığı sorunlardan daha önemsiz değildir. En azından gerontolojik bakış açısından bu sonuca varıyoruz.
Bırakalım turizmi ve tatilcileri, Alzheimer hastası yaşlıların sorunları, futbol takımlarının sorunlarından daha mı az önemlidir, diye solalım. Her gün futbolcuların, teknik direktörlerin sorunları, manşetten veriliyorken, acaba Alzheimer hastası yaşlıların aileleri, kendilerine yönelik duyarsızlığı nasıl görüyor? Bunu sorduğumuzda alacağımız cevapların olumlu olmayacağı bellidir. Bu yüzden başka bir açıdan soruyu tekrarlayalım: Eğer Alzheimer hastası yaşlısının bakımını üstlenen kadınlar, bundan vazgeçseydi, bu yaşlılara kim bakacaktı?
Bakıma muhtaç yaşlılara yönelik aile desteğinin azaldığını gösteren bulgulara çeşitli ülkelerde rastlanmaktadır. Bakıma muhtaç yaşlıların çoğuna kızları, gelinleri ve eşleri bakmaktadır. Eşlerin yaşı ilerledikçe bakım görevini yerine getirememektedir. Hatta birçoğu kendisi bakıma muhtaç olmaktadır. Bu durumda devletin yaşlı bakımıyla ilişkili yükü ağırlaşmaktadır. Dolayısıyla yaşlı bakımı ve bunun içinde Alzheimer hastalarının bakımı, toplumsal bir sorundur ve çözümler, toplum tarafından getirilmelidir. Ailelerin yüküne ortak olan çözümlere ihtiyacımız vardır.
Ailelerin bakım isteğinde kayıplar verildiğini gösteren bulgulara rağmen demans hastalarını demans hastası olmayanlarla karşılaştıran araştırmalar, demans hastalarına bakan aile üyelerinin üst düzeyde gerginliklere ve baskılara rağmen yaşlısını bir bakımevine yerleştirme kararını alırken büyük zorluk çektikleri belirlenmiştir. Bakıma muhtaç yaşlıların %92’si ve demans hastalarının %48’i aile fertleri tarafından bakılmaktadır. O zaman aileye yardım etmek, sosyal devletin önemli bir görevidir. Şimdiye kadar bu görevin yerine getirildiğine işaret eden belirti yoktur.