“Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.” ATATÜRK
Kurtuluş Savaşı utku ile sonuçlanır. Sonuç güzeldir güzel olmasına ama ya sonra! Türkiye Cumhuriyeti yabancı çizmesinden kurtulmuştur. Kuruluş için savaşılacaktır bundan böyle. Küllerden bir ulus yaratılacaktır!.. Ülkeyi baştan başa kasıp kavuran, eğitimden sağlığa, yoksulluktan işsizliğe… sorunlara çözüm bulmak kolay değildir. Hele de saltanatın ve hilafetin sürdürülmesi yanlılarıyla… Bunlar yetmiyormuş gibi Atatürk ve Ankara hükümetini karşısına almış İstanbul basınıyla uğraşmak hiç de kolay değildir…
Türkiye, yoğun yenileşme yaşamaktadır bir yıldır. Osmanlı saltanatı kaldırılarak cumhuriyetin yolu açılmış, Lozan Barış Antlaşması imzalanmış, hilafet ise edilgen bir duruma getirilmiştir.
Atatürk’ün çok önceden karar verdiği, ulusal bir giz gibi sakladığı Devletin yönetim biçimin belirlenmesi zamanı gelmiştir artık. Cumhuriyet ilan edilecektir. Onca değişikliğe, uğraşa karşın hiç kolay değildir Cumhuriyetin ilanı. 23 Nisan 1920’den bu yana halk egemenliğine dayanan bir yönetim biçiminin uygulamada olmasına karşın çok güçtür.
Geçmişten gelen tutucu alışkanlıklar, eğitimsizlik Cumhuriyet düşüncesini özümsemiş aydın kesimin azlığı güçlüklerden birkaçı yalnızca. Cumhuriyet sözcüğü “gâvurluk” olarak değerlendiriliyordu kimi aydınlar arasında bile. Ünlü Hafız, İzmirli İsmail Hakkı Efendi o günlerde Ayasofya’da, “İslam hükümdarsız olmaz, cumhuriyet olamaz” diye vaaz veriyordu.
Siyasette de karşıtlar azımsanmayacak denli çoktu. Tutucular, eski yönetimi özleyen padişahçılar, Batıcı işbirlikçiler… En acısı da Kurtuluş Savaşı’nda birlikte savaştığı komutanlar… Hep yanında olanlar bile istemiyordu çeşitli nedenler öne sürerek. Herkese karşın kararlıdır Atatürk! “Bu işi en güçlü zamanımızda yapmalıyız” diyerek erken bulan Yunus Nadi’ye, “En güçlü zamanımız bugündür!” demiştir.
Atatürk’ün, bunca karşı olanların yanında dayanağı halktı. Yurdu düşmanlardan kurtaran önder Atatürk’e inanan, güvenen, destek verecek olan Türk halkı…
1923 başından beri çıktığı yurt gezilerinde cumhuriyet sözcüğünü kullanmadan yönetim biçimini dile getiriyor, halka anlatıyordu. Halkın egemenliğine dayanan bu yönetim biçimi konusunda halkı aydınlatıyordu. Eskişehir’deki bir konuşmasında şöyle söylemektedir:
“Milletler, kendi vicdanlarının eğilimini yerine getirmek ve uygulamak isterlerse, egemenliği elinde tutmak zorundadırlar… Egemenlik artık kayıtsız şartsız milletindir ve milletin kalacaktır. Yönetim biçimi, halkın kendisini bilfiil yönetmesi esasına dayanacaktır.”
27 Eylül 1923’te Viyana’da yayımlanan Neve Freie Presse gazetesi muhabirine yaptığı açıklama da şöyledir:
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Yürütme gücü ve yasama yetkisi milletin tek gerçek temsilcisi olan Mecliste toplanmıştır. Bu iki sözcüğü tek sözcükle özetlemek mümkündür: Cumhuriyet!”
Bu açıklama karşıtlar tarafından büyük bir tepkiyle karşılanır. Sözlerinin yanlış basıldığını açıklamasını isterler. Ancak Atatürk ne karşıtçı yayın yapan İstanbul basınının ne de yakınındaki karşıtlarının bu isteklerini dikkate değer bulur.
Bu arada, Mecliste yaşanan olayların siyasi bunalıma dönüşmesi ona bu fırsatı verir. Nutuk’ta şöyle söyler bu konuda:
“Uygulamaya geçmek için uygun zamanın geldiğine karar verdim.”
Siyasi tıkanma 28 Ekim’e dek aşılamaz. Hükümet kurma çalışmaları sonuçsuz kalmaktadır... Cumhuriyet tek çözümdür artık. İsmet Paşa ile birlikte Anayasa değişikliği önerisi hazırlarlar.
Meclis’te genel kurulda yapacağı konuşmada bu konuyu dile getireceğini, uygun gördüğü ve kendi deyimiyle “gereken kişileri” odasına çağırarak bilgilendirir.
Meclis’teki konuşmasının sonunda, hazırladığı Anayasa değişikliğini okur.
Atatürk’ün hazırladığı dört maddelik Anayasa değişikliğini, Meclis Anayasa Komisyonu ivedilikle ele alır. Ve “Meclis’te hemen görüşülmesini önerir. Tartışmalardan sonra da…
“Yaşasın Cumhuriyet!” alkışlarıyla kabul edilir.
Kısa bir ara verilir, ardından da Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılır. Ulusunun gönlünde çoktan seçilmiş olan Mustafa Kemal oturuma katılanların oy birliğiyle Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı olur.
Yaşasın Cumhuriyet’in 102. Yılı. Kutlu olsun!
Nice yıllara CUMHURİYET!