Bu program benim “Uydu Kentler” söyleşilerime çok benzediği için konuyu tekrar gündeme getirmek istedim.
Akıllı robotlar, akıllı evler derken şimdi de akıllı kentler çıktı karşımıza. Akıllı sözcüğü bize daha çok konforu çağrıştırıyor. Robotlarla işlerimizi kolaylaştırıyoruz, bir düğmeye basıp evimizi önceden ısıtabiliyoruz, şoförsüz otomobilimizi kullanabiliyoruz vs. Tabii bu konfor şehirlerde de olacak. Ama, asıl sorun hoyratça kullandığımız doğayı kurtarmak ve yaşamı devam ettirmek. Zira hayat olmadan konforun hiçbir önemi yok.
İki konu çok önemli:
- Hava kirliliği
- Tükenmekte olan su kaynakları
Kısaca, hayatın en önemli iki unsuru olan: HAVA ve SU
Havayı en çok kirleten; enerji üretirken tükettiğimiz, kömür ve petrol türevleri. Bunun çözümü de: Güneş, rüzgar, dalga…..gibi doğal enerjileri kullanmak. Tabii, sadece üretirken değil tüketirken de dikkatli olmamız gerekiyor. Bu da ancak binaların iyi yalıtılması ile mümkün olabilir. Yani, yönleri iyi kullanmak, gereksiz yere geniş pencereler ve cam cepheler yapmamak ve dış duvarları iyi izole etmek.
Suyu içmede, temizlikte, sulamada ve enerji üretmekte kullanıyoruz. Aslında içme suyu dışında diğer fonksiyonları büyük çapta azaltabiliriz. Temizlikte kullandığımız suları arıtarak sulamada kullanabiliriz. Yağmur sularını da muhakkak değerlendirilmelidir. Barajlar yerine güneş pilleri kullanmak mümkün. Tabii, burada da tüketimde tasarrufun çok önemli olduğunu söylemeye gerek yok.
Bütün bunlar bize “Akıllı Şehirlerin” kendi ihtiyaçlarını temin eden; birbirinden yeşillerle ayrılmış, küçük ünitelerden meydana gelmesini işaret ediyor. Başka bir değişle, artık şehirlerin büyümesine izin vermemek ve kendi kendine yeten, yeni küçük kentler oluşturmak gerektiğini söyleyebiliriz.
Kentlerin en büyük sorunlarından biri de trafiktir. Hibrit (yakıt motorlu ve elektrikli araçlar) ve şoförsüz araçların kullanıma girmesiyle hem hava kirliliği büyük miktarda azalacak hem de otopark, trafik sıkışıklığı gibi hususlar ortadan kalkacağa benziyor. Uzmanların görüşüne göre, özel araçlar bile ortadan kalkabilir. Bu işler gerçekleşinceye kadar, toplu taşıma araçlarını kullanarak ve okul, iş yeri, çarsı gibi ihtiyaç alanlarını yürüme mesafesinde düzenleyerek trafiği azaltabiliriz. Bunun da ancak küçük kentlerde gerçekleşebileceğini düşünüyorum. İnsanlar; bu şekilde, yürüyerek fiziksel aktivitelerine dolayısı ile sağlıklarına da kavuşmuş olacaklardır.
Şubat ayında yayımlanan “Uydu Kentler” başlıklı yazımda önerdiğim 15 ha. Lık ve 4-5 000 kişilik üniteleri bir araya getirerek 16-20 000 kişilik küçük kentler (Akseki büyüklüğünde) meydana getirebiliriz. Bu bir öneri… Ama gerçek olan bir husus varsa o da belediyelerimizin bu konu üzerinde hemen çalışmaya başlamalarıdır. Yoksa, pek çok şeyde olduğu gibi, bunda da geç kalmış olabiliriz.
Not: Bu yazı ile beraber sevgili Faik Ardahan’ının son yazısı “Hepimiz az veya çok sahteyiz” yazısını okumanızı öneririm.