DUAYEN

20. Asrın Dört Önemli Devrimi

20. Asrın Dört önemli Devrimi

 

Bu devrimleri çıkış tarihlerine göre şöyle sıralayabiliriz:

  1. 1917 Rus devrimi
  2. 1923 Türkiye devrimi
  3. 1949 Çin devrimi
  4. 1978 İran devrimi

 

  • Rusya Çarlığı' nın çöküşünü ve Sovyetler Birliği'nin doğuşunu sağlayan devrim, 20. yüzyıl dünya tarihinin en önemli olaylarından biridir. Vladimir İlyiç Ulyanov, bilinen adıyla Lenin, Rus sosyalist devrimci ve politikacıdır. Marksist-Leninist ideolojinin fikirsel önderi, Ekim Devrimi'nin lideri ve Sovyetler Birliği'nin kurucusudur.   Lenin ülkeyi ölüm tarihi olan  1924 senesine kadar yönetmiştir. Ekim Devrimi'nin amacı genel olarak otokratik sistemi yıkmak, Rusya'yı emperyalist savaştan kurtarmak, işçi ve köylüleri temsil eden iktidarı kurmak, toprak aristokrasisine karşı halkın büyük çoğunluğunu oluşturan yoksul köylü kitleleri lehine toprakları kolektif mülkiyete devretmek, burjuvaziye karşı emekçi sınıfının çıkarlarını savunmaktı. Şubat 1917 Devrimi'nin tek başarılı yönü Çarlık rejiminin yıkılması olmuştur.  Josef Stalin, Gürcü asıllı Sovyet devlet adamı ve Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteridir. Sovyetler Birliği'ni 1924'ten ölümüne (1953)kadar diktatörlük rejimi ile idare etmiştir. Stalin'in ölümünden sonra, yerine gelen Nikita Kruşçev, Stalin'in politika ve uygulamalarına karşı çıktı ve Sovyet toplumunda destalinizasyonu (Stalincilerin temizlenmesi) gerçekleştirdi. Bundan sonra başa geçen genel sekreterler daha yumuşak politikalar uyguladılar. 1985 yılında iktidara gelen Mihail Gorbaçov'un başlattığı Glasnost ve Perestroyka denilen ve 6 yıl süren reformların ardından 1991 yılının sonunda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği resmen dağıldı. Mihail Sergeyeviç Gorbaçov, Rus siyasetçi ve Sovyetler Birliği'nin son lideridir (1985-1991). İdeolojik olarak Gorbaçov başlangıçta Marksizm-Leninizm'e bağlıydı, 1990'ların başında sosyal demokrasiye yöneldi.

 

  • Kurtuluş savaşından hemen sonra başlayan Atatürk devrimlerini şöyle sıralayabiliriz: Saltanatın Kaldırılması, Cumhuriyet’in İlanı, halifeliğin kaldırılması, kadın hakları, şapka ve kıyafet devrimi, tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması, soyadı kanunu, bazı lâkap ve unvanların kaldırılması, Uluslararası saat, takvim ve rakamların kabulü, öğretim birliğinin sağlanması, yeni Türk harflerinin kabulü, dil devrimi, millî tarih anlayışı ve Türk tarih tezi, piyasa ekonomisi (ilk yıllarda sermaye kıtlığı nedeniyle devletçi ekonomi), sanatta modernleşme.  Özet olarak Atatürk Türkiye’ yi doğuya değil batıya dönük bir medeniyet anlayışına yönlendirmek istemiştir. Türkiye NATO'ya 1952 yılında üye olarak kabul edilmiştir. Türkiye Birleşmiş Milletlere 1945 yılında üye olmuştur.  Demokrat Parti, 7 Ocak 1946'da kurulan, kurulduğu yıl yapılan seçimlerde azınlıkta kalıp 4 yıl sonra yapılan seçimlerde (14 Mayıs 1950) 27 yıllık tek parti dönemini sona erdiren Türk siyasi partisidir. Sırasıyla 1950, 1954 ve 1957 seçimlerini kazanmış ve 10 yıl boyunca (1950-1960) iktidar olmuştur. Demokrat Parti, 27 Mayıs 1960 Askeri Müdahalesi ile iktidardan düşürülmüş ve 29 Eylül 1960'ta kapatılmıştır. Darbe girişimleri ve ayaklanmalar: 27 Eylül 1960, 22 Şubat 1962, 20 Mayıs1963, 20 Mayıs 1969, 9 Mart 1971, 15 Temmuz 2016, 12 Eylül 1980, Krizler ve problemli koalisyonlar Türkiye’yi yönetilemez bir hale getirmişti. AK Parti, 14 Ağustos 2001 yılında kurulduktan yaklaşık 1 yıl sonra Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde 2002 genel seçimlerinde, 365 milletvekili çıkararak tek başına iktidara geldi. AK Parti; beş yılı Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi olmak üzere, 21 yıldır Türkiye’yi idare etmektedir. Ak Parti Cumhuriyetin 100. Yıldönümünde maalesef Atatürk devrimlerine karşı devrim yapmak ister gibi bir hal takınmaktadır. Kullandığı dini argümanlar, Atatürk’ü yok sayan davranışlar, dini cemaatlara verilen tavizler, Diyanet İşleri Başkanlığının aşırı büyümesi ve toplumu yönlendirmesi insanı ister istemez böyle düşünmeye sevk ediyor. Başkanlık sisteminin verdiği yetki ile adaletin ve liyakatin ortadan kaldırılması, yolsuzluk ve israfın aşırı derecede artması ise işin cabası. İşin en ilginç yanı da halkın hala bu partiye pirim vermesindedir. Önümüzdeki seçimlerde ak koyun, kara koyun belli olacak. Seçimi eğer Ak Parti kazanırsa; en azından, laiklikten uzak, din ağırlıklı bir Anayasaya hazırlıklı olun.

 

  • Mao hakkındaki tartışmalar ölümünden yıllar sonra bile hâlâ devam etmektedir. Taraftarlarına göre Mao, büyük bir devrimci önderdir ve görüşleri Marksizm'in gelişmiş yorumunu oluşturuyordu. Çin'deki destekçileri, Mao'yu 20. yüzyıldaki büyük Çin devletini yaratan siyasi ve askeri lider olarak görürler.  Günümüz modern Çin'inde ise Mao, Sun Yat-sen' den(1886-1925) sonraki devrim mimarı olarak görülmektedir. Mao, Büyük İleri Atılım (1958-1962), Sağcı Karşıtı Hareket (1957-1959), Sosyalist Eğitim Hareketi (1963-1964), Kültür Devrimi (1966-1976) gibi isimler verdiği, ortaklaştırmayı da kapsayan çeşitli sosyo-ekonomik projeler geliştirdi. Bu projeler sayesinde güçlü, müreffeh ve eşitlikçi bir Çin yaratmayı hedeflemişti. Günümüzde Çin'de hâlâ resmen saygı görmekle birlikte Çin hükûmeti Mao’ nun adını nadiren anmaktadır. Maoist siyasetten gitgide uzaklaşılmaktadır. Ölümünden sonra Maoist düşüncenin Çin siyaseti üzerine olan etkisi giderek azalmıştır. 9 Eylül 1976'daki ölümünden sonra Çin'de iktidar mücadelesi ortaya çıktı. Bunların birisi daha sonra Dörtlü Çete olarak anılan ve Mao'nun karısının da içinde olduğu gruptu. Bu kişiler kitle seferberliği siyasetine devam edilmesini istiyorlardı. Hua Guofeng'in önderlik ettiği bir diğer grup, Sovyet modelinde bir merkezi planlamayı savunuyorlardı. Reformistlerin lideri olan Deng Xiaoping ise Çin ekonomisinin faydacı bir siyaset temelinde inşasını savunuyordu ve ekonomik ve siyasi gelişmelerde ideolojinin tayin edici önemini reddediyordu. Sonuç olarak iktidarı Deng Xiaoping kazandı. Mao, Çin'deki dini ve kültürel eserleri ve alanları yok ettirmişti. Bunun yanı sıra Çin'i otokratik ve totaliter bir rejime dönüştürmüştü. Mao; açlık, zulüm, hapishane işçiliği ve toplu infaz yoluyla, 40 ila 80 milyon kurban arasında değişen çok sayıda ölümden sorumluydu. Deng ve taraftarları, Mao dönemine ait olan aşırı ideolojik, radikal doktrin ve politikaları terk etmeye başlayarak, Çin’in modernleşme sürecini hızlandırmaları Parti’nin zedelenen imajını da düzeltmeye başlamıştır. Mao sonrası liderler, Çin’in “dört modernizasyon” olarak bilinen tarım, sanayi, savunma, bilim ve teknoloji alanlarının modernleştirilmesine öncelik vermişlerdir. Ancak ekonominin gelişebilmesi için bir dizi politika değişikliğinin yapılması gerekmekteydi. Deng da, siyasi yapıda reform yapılmadığı sürece ekonomik reformların başarısız olacağının farkındaydı.

 

  • İran Devrimi veya İslam Devrimi 1979 yılında İran'ın Muhammed Rıza Pehlevi liderliğindeki bir monarşiden, Ayetullah Ruhullah Humeyni yönetiminde İslam hukuku ve Şiî mezhebi görüşlerini esas alan İslam Cumhuriyeti kurulmasına dönüşen popüler hareketin adıdır. Bence en bahtsız devrimdir. Devrim ile İran'da ekonomik, sosyal ve eğitim alanlarında ilerleme sağlanması hedefleniyordu. Hatta monarşiye karşı isyanın öncüleri halka, petrolden pay vermeyi de vaat etmişti. Ancak, şimdilerde kamuoyu ekonomik durumun olması gerekenden çok daha kötü seviyede olduğu kanısındadır. 44 yıl içinde İran; başını örtmediği için, bir kızı idam edecek kadar despot duruma gelmiş bulunmaktadır. Büyük potansiyele sahip, koca bir Pers İmparatorluğunun mirasçısı olan İran’ nın bu durumda olması gerçekten çok üzücüdür. Bu yüzden pek çok İranlı münevver İran’ı terk etmektedir. Şimdi İran’ı yeni bir reform bekliyor.

 

Kıssadan hisse çıkartmak gerekirse:

  1. Komünizm Karl Marks ve Engels’ in tasavvur ettikleri gibi topluma mutluluk değil sefalet, açlık ve ölümlü totaliter despotizmler getirmiştir. Bu ülkeler rejimi demokratikleştirdikleri nispette gelişmişlerdir.
  2. İran gibi teokratik rejimlerin ise topluma hiçbir fayda sağlamadığı gibi vahşet derecesine varan despotizmin insanları umutsuzluğa ve çaresizliğe sürüklediği görülmektedir.
  3. Bunların içinde en başarılı olduğu görülen Atatürk devrimleri, basiretsiz yöneticiler nedeniyle zaman zaman tehlikeye sokulmuştur. Halkın, Avrupalılar gibi yaşamadan Avrupalı gibi olması ve “Aydınlanma” çağını yakalaması da çok zor. Bunda Rönesans var, sanat var, bilim var, felsefe var. Cumhuriyetin 100. Yılında halkın ne yönde karar vereceğini hep beraber göreceğiz. Şunu da unutmamak lâzım ki, İran gibi teoloji çukuruna girdikten sonra çıkması çok zor olacaktır.

 

Kaynak: Vikipedi

Yayın Tarihi
25.03.2023
Bu makale 563 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Harika bir özet.

Sefa Erdal 25.03.2023

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!