DUAYEN

Tanrı Kavramı

Spinoza adını muhakkak duymuşsunuzdur. Belki onun felsefesinin ne olduğunu araştırma olasılığını pek bulamamışsınızdır. Doğrusu ben de pek bilmiyordum. Geçenlerde; bir vesile ile, Spinoza’ nın düşüncelerini öğrenmek fırsatını buldum. Beni şaşırtan husus fikirlerimin; seneler önce ilk bilgisayar kullanmasını öğrendiğimde oluşan ve 2014 yılında kaleme aldığım “Toplum ve Karakter” adlı kitabımda bahsettiğim savlarımla, 350 yıl önce yaşamış bir filozofun düşünceleri ile benzerliği oldu.

Ben bilgisayarı Tanrıya benzeterek, Tanrının madde, enerji ve doğa kurallarından (ilahi program) meydana geldiğini söylüyordum. Bu üçlü işleyiş hiç şaşmadan çalışıyor ve kâinatı oluşturuyordu. Bu savımı Konfüçyüs felsefesi ile de pekiştiriyordum. Aslında bu üçlü doğanın ta kendisiydi. Spinoza da; rasyonel bir düşünceyle, hiçten bir varlık yaratılamayacağına göre “Doğa kendisi Tanrıdır” diyor.

Kısaca, Spinoza’ dan bahsederken şunları söyleyebiliriz. Baruch Spinoza, 1632 yılında Hollanda’nın Amsterdam şehrinde Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş, fakat bir zaman sonra (1656) görüşlerinden dolayı Yahudilikten aforoz edilmiştir. Spinoza da bunun bir sonucu olarak İbranice olan Baruch isminin Latincedeki karşılığı olan Benedictus’u kullanmaya başlamıştır. Onun aforoz edilmesine sebep olan temel görüşü semavî dinlerin aksine Tanrı’nın cennete, farklı bir âlemde vesaire olduğunu değil onun bizzat dünyada yer aldığını düşünmesidir. Spinoza için Tanrı doğadır, doğa da Tanrı’dır. Spinoza’nın tanrı inancı bir nevi panteizmdir. Az evvelki pasajda da belirttiğimiz üzere Spinoza’nın dinî görüşü ve tanrı telakkisi geleneğin tamamen dışında olmakla beraber oldukça da radikaldir. Spinoza’nın tanrısı, yaratıcılık özelliğine haiz olmamakla beraber insanî vasıflara da haiz değildir. O; insanlara acıma, merhamet, sevgi gibi duygular beslemez. Spinoza’ya göre bu durum semavî dinlerin içine düştüğü en büyük yanlışlardan biridir ve tam olarak bir antropomorfizm (insana benzeyen) örneğidir. Spinoza’ya göre var olan bütün gerçeklikler determinastik bir yasaya bağlıydı ve her şey apaçık öncüllerden hareketle tümdengelim yoluyla açıklanabilirdi. Ona göre özgür irade, tesadüf gibi kavramların var olan bu sistemde herhangi bir yeri yoktur. Çevremizde meydana gelen her olay, var olmuş ve olacak her hareket Tanrı’nın anlaşılması olanaksız olan doğasının bir yansımasıdır. Ona göre Tanrı ve tanrı kavramı, bu dünyadan ayrı olarak düşünülemezdi; bu düşünceyi, mantığa ve matematiğe ihanet olarak görmekteydi. Dolayısıyla ona göre Tanrı var olan her şeyle birlikte vardır; o, her şeyle eş değerdir. Doğaya karşı gelinmez; o, değişmez ve sabit bir düzeni korur, her şey bütünün bir parçasıdır. Spinoza’nın kendi ilkelerini esas alan, tavizsiz ve onurlu addedilebilecek olan bu yaşam anlayışı birçok övgüye mazhar olmuştur. Yakın tarihin ünlü filozof ve matematikçilerinden biri olan Bertrand Russell büyük eseri Batı Felsefesi Tarihi’nin Spinoza başlıklı bölümünde onun için ‘’büyük filozofların en soylusu ve en müşfiki’’ ifadesini kullanmıştır (s.141). Descartes ve Leibniz ile birlikte üç büyük akılcıdan biri olan Spinoza ölümünün ardından birçok filozof, düşünür ve bilim adamını önemli ölçüde etkilemiştir. Goethe, Schopenhauer, Hegel, Nietzsche, Russell, Einstein, George Eliot bunların başında gelen isimlerdir. (Efe Salihoğlu)

Benim “Toplum ve Karakter” adlı kitabımdan daha fazla bilgi almak isteyenler aşağıdaki linke tıklayarak ona ulaşabilirler.

Yayın Tarihi
02.08.2021
Bu makale 1187 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!