16 Haziran Pazar günü Antalya Galatasaray Lisesi mezunları pilav günü idi. Lokalimizde toplandık. Toplantıda daha çok gençler vardı. Bizden kaç kişi kaldı ki? Dışarıda yapılan pilavların hiç birisi okuldakine benzemese de afiyetle yedik. Zaten, asıl maksat da pilav yemek değil toplanmak. Çok sevdiğim bir kardeşim yanıma yaklaştı ve kulağıma fısıldayarak “ Ercan abi mutlu olacağın bir haber vereceğim sana dedi” Haber de şuydu: “ Galatasaraylı öğrenciler bir İngilizce sınavında Robert Kolejlileri geçmişlerdi”. Bu kardeşim, benim Galatasaray Lisesi hakkındaki yazımı okumuş ve Galatasaray Lisesinde Fransızca yerine İngilizce eğitim yapılmalıdır savını savunduğumu sanarak, bana Galatasaray Lisesinde buna gerek olmadığını, Fransızca kadar İngilizcenin de çok iyi öğrenildiğini söylemek istiyordu. Hani bir söz vardır “Beni en iyi sen anladın, sen de yanlış anlamışın” diye. Şimdi ben bu habere sevineyim mi üzüleyim mi?
Bizde çok sık söylenen “Bir dil bir insan demektir” diye bir deyiş vardır. Düşünmeyen, bilgi üretemeyen toplumlar, arayı kapatmanın çaresini lisan öğrenmekte bulmuşlardır. Hâlbuki lisan bir amaç değil araçtır. İki üç dil öğrenmek ise hem bir yetenek meselesidir hem de büyük enerji gerektirir. İnsanın normal enerjisini buna harcayınca geriye de bir şey kalmaz. Bir toplumda hem iki üç dil öğrenecek hem de bilim ve sanat yapacak dâhiler çıkabilir. Ama bunların adedi hem çok azdır ve hem de toplumu temsil etmez.
Benim söylemek istediğim şu: Matematik, fizik, biyoloji ve felsefe dersleri yabancı dil ile değil “ANA DİL” ile öğretilmelidir. Çünkü bu konular usavurma (muhakeme) ister, usavurma da en iyi ana dilde olur. Lisan öğrenmek uğruna (ben bunun lisan öğrenmede çok faydası olduğunu da sanmıyorum)bilim ve sanat feda edilemez. Doğan Kuban Hoca son yazılarının birinde şöyle diyor: Osmanlı toplumunun onulması zor cehaleti okulsuzluk, okumakta zorlanmak, kendi dilini kullanmamaktan kaynaklanıyordu.
Yabancı dil tabii çok önemlidir. Ama böyle kolaycı bir metot ile öğrenerek değil. Sade Fransızca ve İngilizce değil tüm diller; lisan okullarında, öğretilmelidir. Ülkemizde tüm dünyadan çeviriler yapılmalıdır.
Galatasaray Lisesi kurulduğu zaman Fransızca bir dünya dili durumunda idi. Günümüzde ise bu İngilizcedir. Liseler genel kültür okullarıdır lisan okulları değildir. Ancak en uygun “yabancı bir dil” öğrencilere öğretilmelidir.
İnsanların senelerce yatılı okuduğu liseyi sevmesi, ona bağlanması çok normal. Ancak konuya biraz da eleştirel bakmamız gerekmiyor mu? Eski ve gelenekler her zaman doğru olmayabiliyor.
Bu temel kavram anlaşılmadan Türk Eğitiminin düzeleceğini sanmıyorum. Zaten doğru bir sistem olsaydı şimdiye kadar bir sonuç alınırdı. Aslında Midyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da olduk.