Bu bir Fransız atasözü (C’est le ton qui fait la musique). Bir beste bir şarkı sevecen olabildiği gibi saldırgan de olabilir. Bunu meydana getiren de tondur. Söz de öyle. Düşüncelerin anlaşılabilir ve uygun bir şekilde söylenmesi kadar tonun da çok önemi var. Sarf ettiğimiz sözleri ayrıca vücut diliyle de pekiştirmek gerekiyor. Aslında buna biz diplomasi diyoruz. Bir meselenin çözümünde, bir düşüncenin ikna edilmesinde kısaca başarıda üslubun büyük katkısı var. Tabii bunun tersi de varit. Nice yüzde yüz haklı olduğunuz konuları; sırf diplomatik bir dille anlatamadığınız için, kabul ettirememişsinizdir.
Bununla ilgili dış ilişkilerimizden birkaç örnek vermek istiyorum;
- 2009 senesi Davos toplantısında O zamanki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail Cumhur Başkanı Şimon Perez’e “One munite” çıkışı. Erdoğan şunları söylemişti: Siz öldürmeyi çok iyi biliyorsunuz. Siz çocukları öldürüyorsunuz siz zalimsiniz……..Belki bu Karadenizli ve Kasımpaşalı birisi için güzel bir şovdu ama diplomatik değildi.
- Geçen gün TBMM Başkanı; Fransa’yı kastederek, “Haklarımıza göz dikenlerin gözlerini oyarız” deyiverdi.
- Bahçelinin en hoşuma giden tehdidi ise sık sık kullandığı “Osmanlı Tokat” ı.
- Yaaa..kıçı kirli bazıları bizi tehdit ediyor.
- Ahlaksız, edepsiz sözleri zaten havalarda uçuşuyor.
- Eyyy Merkel…..
- Avrupa Birliğine “Sen kim oluyorsun yaaa”
Örnekleri çoğaltmak mümkün. Bu tutumumuzun diplomatik bir tutum olduğunu söyleyemeyiz. Monşerlerden kurtulacağız derken bu sıradan duruma düştük. Sonra da niye dünyada yalnız kaldık diye yakınıyoruz. İnşallah dilimiz yüzünden başımıza daha büyük belalar gelmez. Atalarımız ne demiş: Kişinin çektiği dili belasıdır.