Bu kelimenin sözlük anlamı şöyle: uyum sağlayan, başarılı, yetenekli kimselere liyakatli deniyor. Bir işe uyum sağlamak ve o işte başarılı olmak ise ancak o işi iyi bilmekle olur. Bir şey nasıl iyi bilinebilir? Ya okuyarak ya da o işte uzun zaman çalışıp deneyim edinerek. Her ikisinde de bilgi eksik olursa alınan sonuç istenildiği gibi olmaz. Yetenek ise bir Allah vergisidir. Çok ender bulunur. Tabii burada da önemli olan işi iyi bilmek gerekir. Ancak bu kişiler diğerlerine göre daha çabuk kavrar daha çabuk öğrenirler. Bilgi ise spesifiktir. Örneğin bir inşaatçıyı iyi bir tarımcı yapamazsınız. Bir boyacının da kalıp işini doğru dürüst yapamayacağı gibi.
Geçen gün aklıma geldi, Şehircilik ve Çevre Bakanlığının kadrosuna bir bakayım dedim. Bakanın İnşaat mühendisi, müsteşarın inşaat mühendisi, bakan yardımcılarının birinin inşaat mühendisi diğerinin; Trakya Üniversitesi mezunu, mimar olduğunu gördüm. Hâlbuki Şehircilik, Çevrecilik diye meslek dalları var. İnşaat fakültelerinde bu iki konu da hiç okutulmaz. Mimarlar biraz okurlar ama yeterli derecede uzmanlaşamazlar. Deneyim derseniz, sadece mimar hanım İstanbul Belediyesinde ve TOKİ de çalışmış. Her ikisi de kötü örnek olarak gösterilecek kurumlar. Yani Bakanlığın ehil ellerde olmadığını söyleyebiliriz. Şehircilik çalışması bir ekip işidir: şehirciler, çevreciler, mimarlar başta olmak üzere sosyologlar, eğitimciler ve mahalli yöneticiler bu ekipte olmalıdırlar.
Geçenlerde, Sayın Bakan kentsel dönüşüm ile ilgili bir açıklamada bulundu. Bakanlık beş yıl içinde 1500 000 konut yapacakmış. Yüz bini İstanbul’da olmak üzere; her yıl, üç yüz bin konut yapılacakmış. Bu her yıl, yaklaşık 1 450 000 kişiyi ilgilendiren ve 45- 50 milyara mal olacak devasa bir proje. Bu işin başında ehil insanların olması gerekmez mi? “Ben her şeyi yaparım her şeyden anlarım” zihniyeti ülkeye yapılacak en büyük ihanettir. Sakın bu sözlerimden İnşaat mühendisliğini küçümsüyorum anlamı çıkmasın. İnşaat mühendisliği; hele biz mimarlar için, çok önemli ve çok saygın bir meslektir. Ülkemizde trenler devriliyor, şehirleri sular basıyor, istinat duvarları çöküyor, bir depremde binalar iskambil kâğıdı gibi yıkılıyorsa işin başında ehil inşaat mühendislerinin olmamasındandır.
Sanıyorum dün, Sayın Cumhur Başkanımız TV de yine esti gürledi. Şimdi de “Marka Şehirler” yapacaklarmış. Bu şehirler yüksek olmayacakmış, insanoğlu göğe yükselerek değil toprağa yaklaşarak mutlu olurmuş (!) Yüksek yapılar birer cinayetmiş….. Eh, insana sormazlar mı bu yüksek yapıları kim yaptı diye? Sayın Cumhurbaşkanımız Suriyelilere yapacağı gibi 250-300 m² lik, 150 m² bahçesi olan villalar yapmak istiyorsa hemen biz de sıraya girelim. Yüksekten, alçaktan ne kastediliyor? Belli değil. Hep söylemişimdir tekrar edeyim önemli olan kat adedi değil “yoğunluktur”. Şehircilik “Laf olsun torba dolsun” diye yapılacak bir iş değil, bilgi, uzmanlık ve estetik gerektiren çok önemli bir iştir. Yedek Subay okulunda bir binbaşı tabur kumandanımız vardı şöyle derdi: “Çocuklar, çok konuşan aklının dibini gösterir, onun için bilip bilmeden çok konuşmayın”.
“Marka şehirlere” başka bir yazımda değinmek istiyorum.