Geçen gün gazeteci Turgay Güler televizyonda; yeni ekonomik sistemi savunurken, Almanya’nın da 2. Dünya harbinden sonra ayni bizdeki politikayı izlediğini ve çok başarılı olduğunu söyledi. Hatta aksini savunanları okumamakla ve cehaletle suçladı. İyi de Almanya ile Türkiye kıyaslanabilir mi? Bu elmayla armudu kıyaslamak gibi bir şey. Almanya zaten sanayisi gelişmiş, yetişmiş bilim adamları olan, ileri teknolojik ürün üreten bir ülke. Üretimini artırıp sattığı zaman para kazanabiliyor. Bizim ihracatımızda ise ileri teknolojik ürünün oranı %3. Ham mermer, çimento, fındık ve benzeri şeyleri satmakla pek para kazanılmıyor. Nasıl boksörler, pehlivanlar eşit sıkletlerde yarışırlarsa devletleri de öyle düşünmek lazım. Biz bu hatayı her zaman yapıyoruz. Bir ikinci yaptığımız hata da; sorunu çözmek için, kullandığımız araçı seçerken doğru karar verememek. Örneğin somun çıkartırken tornavida kullanamazsınız, muhakkak anahtar gerekir.
Sayın Cumhurbaşkanımız Yedi Tepe Bienal’inde yaptığı konuşmasında yine Batıya söylemediğini bırakmadı. “Her türlü sapkınlığı, her türlü ahlaksızlığı, her türlü marjinalliği sanat adı altında normalleştirme, hayatımızın tabii bir parçası haline getirme gayesi taşıyan bu sinsi saldırıya karşı kendi imkânlarımızı daha güçlü şekilde devreye almamız şarttır” dedikten sonra Batı sanatının yaratıcı olmayıp sadece düzenleyici olduğunu, bizim sanatımızın ise yapmaya yönelik olduğunu ifade etti. Bu konuşmanın neresinden bakarsanız bakın dökülüyor. Bunları burada tartışmak bile gereksiz ama evrensel değerdeki bir sanat anlayışını bu kadar aşağılamak hakikaten görülmemiş bir megalomani.
Yılbaşı nedeniyle TRT2 Berlin’den, Viyana’dan naklen yayınlar yaptı. Orkestralardan enfes konserler dinledik. Ama bizi en çok sevindiren ve heyecanlandıran, İsviçre’nin Olten şehrinin orkestrası oldu. Strauss’ un Mavi Tuna bestesi çalarken enfes bir vals gösterisi yapıldı. Alt yazıda dansçıların Türk olduklarını ökuduk. Konser bitince de Şefin Türk olduğunu öğrendik. İbrahim Yazıcı orkestranın aynı zaman da müzik direktörüymüş. Bazen ufacık şeyler insanı ne kadar memnun ediyor. Kötü yönetim ve yetersiz eğitim yüzünden nice yetenekler heba oluyor acaba?
Ebru Beş Antalya’ nın yetiştirdiği yetenekli gitarist bir genç kızımız. Türkiye’ deki eğitimini bitirdikten sonra imtihan kazanarak Avusturya’ya mastır yapmak için gitti. Ona bir nebze yardım edebilmek için yaptığımız çabaları dün gibi hatırlıyorum. Şimdiden Avrupa şehirlerinde resitaller verdiğini duyuyoruz. Şu sıralarda Mozateum Üniversitesinde mezuniyet konseri için hazırlanıyor. Ebru sadece gitarı ile değil azmi ve çalışmaları ile de bizim gurur kaynağımız. Sana başarılar Ebru.