Fanatizm
Fanatiklik veya fanatizm, yüksek sempati ve sevginin bir marka, kurum ya da topluma mal olmuş birey üzerinde yoğunlaşmasına deniyor. Psikologlara göre fanatizm insanlar arası ilişkileri bozuyor, şiddet, kavga, dargınlık, hatta yaralama, öldürme gibi kötü sonuçları ile toplumsal barışı tehdit ediyor. Seneler önce siyah beyaz oyun atkısı taşıyan bir gencin karşı takım taraftarlarınca dövülerek öldürüldüğünü bir türlü unutamıyorum. Fanatiğin, inandığı bağlandığı fikrin özünü bilmediği için fikirleri ile karşı görüşteki insanları ikna edemeyeceğini bildiğinden tartışmaya girmek yerine fikrini şiddete başvurarak savunmaya çalıştığını görüyoruz. Fanatikliğin narsizm ile bağlantılı olduğunu da sanıyorum. Zira narsist bir kişi de kendisini aşırı beğenen ve kendisine tapan bir kişidir. Başkalarının düşünceleri onu pek ilgilendirmez.
Fanatizmi sadece sporda görmüyoruz. İnançta, politikada ve hayatın pek çok alanında da fanatikleri görmemiz mümkün. Şunu da belirtmeliyim ki, bu hastalık daha çok okumuşlarda yani toplumun daha kültürlü sınıfında oluşuyor. Ben bu yazımda daha çok siyasetten bahsetmek istiyorum. Bir kimya mühendisi arkadaşım fanatik AK partili. Sayın Erdoğan’ın yaptığı her şeyi ölesiye savunuyor. Fanatik bir AK partili olmaktan da gurur duyuyor (bu kendi ifadesi). MHP liler de öyle değil mi? Hali vakti yerinde mühendis bir arkadaşım da solcu olduğunu sağa hiç oy vermediğini ve vermeyeceğini beyan edip duruyor. Yine, hali vakti yerinde bir profesör arkadaşım her lafın arasında solcu olduğunu söyler ve bununla gurur duyar. Geçen gün de elektronikçi bir arkadaşım uzun zamandır mülkiyete ve mirasa karşı olduğunu büyük bir heyecan ile anlattı. Her şeyi devletin yapmasını isteyen “Devletçi” dediğimiz büyük bir çoğunluk da var. 68 kuşağı ise Marksist-Leninist sentezli hareketin adıdır. Bu düşüncelerin altında hep fakirlere ve ezilmişlere gösterilen merhamet duygusu olduğunu sanıyorum. Türkiye’de milyonlarca böyle insan var ve parti yöneticilerinin bu türlü insanları kolaylıkla manipüle ettiklerini görüyoruz. Bu arkadaşların düşüncelerine saygımız var ama bu konuları kendileri ile tartışmak mümkün değil. Nuh der peygamber demezler. Fanatikler kedi akılları ile değil başkalarının aklıyla düşünürler. O nedenle kendi kimliklerini bir türlü bulamazlar, empati yapamazlar. Onun için bu solculuk veya sağcılık; kendi beyinleri ile düşünülmeden, bir etiket gibi üzerlerine yapışmış veya yapıştırılmıştır. Sol-sağ ama nasıl bir sol-sağ?
Bizde maalesef bütün partiler yönetim sistemlerinin nasıl olduğunu pek açıklamıyorlar. Hâlbuki yönetimde ekonomi çok önemlidir. Sade güzel isimler o partiyi belirleyemiyor. Örneğin “Deva” partisi nasıl deva olacağını açıklamıyor. Dünyada birkaç yönetim biçimi var. Bunlardan bazıları şunlar:
- Sosyalizm / (Devletçi bir yapı)
- Komünizm / (Devletçi bir yapı, Sosyalizmin gelişmiş şekli)- Küba, Vietnam ve Kuzey Kore
- Kapitalizm / Günümüzde Dünya’da çoğu ülkede “Müdahaleci Kapitalizm” uygulanmaktadır.
- Liberalizm / Günümüzde pek çok ülkede Liberal yaklaşımlar benimsenmektedir.
- Karma Sistem / Karma Ekonomi. Çin sol gösterip sağ vuruyor
- Faşizm / eski İtalya, İspanya, Almanya, Portekiz, Şili, Yunanistan Sürdürenler: İsrail (Kısmen, tartışmalıdır.)
- Emperyalizm / Doğrudan (Askeri): ABD, İngiltere- Dolaylı (Ekonomik, Siyasi, Kültürel): Fransa, İtalya, Hollanda (en başta gelenler).
Görüldüğü gibi dünyada devletçi yapıya sahip, önemsiz pek az ülke kalmıştır. Zira devletçiliğin insanları refaha kavuşturmadığı anlaşılmıştır. Bizim gibi liberal geçinen ülkeler ise; 15 Temmuzdan sonra olduğu gibi, totaliter diktatörlüğe yani faşizme dönüşüyor. Dünyamızda bunlardan da çok az kaldı.
Şimdilerde batı ve kuzey Avrupa ülkelerinde insanlar “Sosyal Demokrasi” dedikleri; Eduard Bernstein’in (1851-1932) Marksizm’i revize ve modernize eden, şu sistemi deniyorlar: Liberaller gibi üretip kazanmak ve sosyalistler gibi bu kazancı paylaşmak. Bu yönetimde devlet sosyal adalet, sosyal devlet, sosyal haklar gibi yeni değerlerle beslenmiştir (sendikalar, sağlık, eğitim gibi hizmetlerin geliştirilmesi, kazanç makasının azaltılması gibi). Bir başka tanımlanmaya göre “sosyal demokrasi”, kapitalizmin neden olduğu eşitsizlik ve adaletsizlikleri liberal demokratik sistem içinde kabul edilebilir düzeye indirmeyi amaçlayan siyasi bir ideolojidir.