Yılın Sonunda Felsefi Düşünceler
Her yılın sonu hayatı değerlendirmeye ve gelecek için yeni kararlara iyi bir fırsat yaratır. Çoğumuzun bu fırsatı kullandığına veya kullanmak istediğine samimiyetle inanan biri olarak 2022 yılının son günlerinde, hayatın son safhası hakkında felsefi birkaç görüşü dile getirmenin anlamlı olacağına inanarak bu metni kaleme aldım.
Yılın sonu ile hayatın sonu arasında koparılması imkânsız anlamlı bir bağ vardır. Her yılın sonu bizleri hayatın sonuna biraz daha yaklaştırır. Yıl sonunda sadece hayatın anlamını düşünmekle kalmayız, aynı zamanda yeni yıla girerken hayatın sonlu olduğu gerçeğini unutmak için olsa gerek, yılbaşını bir eğlence havası içinde kutlarız. Yılbaşı eğlencesi bize gençliğin ve zindeliğin tadını ve zevkini çıkarmak için bir fırsat ve tüketim, yaşanan duygusallık ve kedersiz keyif ise en üst değerler olarak görünürler.
Yılbaşı gecesi yaklaştıkça popüler yazarların ve popüler filozofların böyle bir mutluluk ideolojisi anımsanır ve ne kadar haklı olduklarına inanılır. Ayrıca mutluluk ideolojisi, kapitalist kâr maksimizasyonu ideolojisiyle de uyumludur. Ekonomik imkânlarına göre zengini ve yoksulu yılbaşının şerefine kesenin ağzını açar. Yılbaşı, felekten gün çalma yarışı nedeniyle kapitalist kâr maksimizasyonu ideolojisinin doruğa eriştiği andır. Eski yılın bitişi ve yeni yılın başlangıcı için kadehler havada geri sayım başladığında, birileri de kasaya giren parayı saymakla meşguldür.
Almanya’da güncel bir kamuoyu araştırmasına göre Alman halkının %64’ü 2023 yılına umutsuz girecek. Bu oran Corona pandemisinin dorukta olduğu 2020 yılında %46 idi. Türklerin 2023’ten beklentileri konusunda elimde güvenilir bir bilgi yok. Herhalde umut ve umutsuzluk arasında bir noktada yer alıyoruz. Enerji konusunda (“1 trilyon” mesajı) ve maaşlara yapılan zamlar umut veriyor.
Bu noktada şunu anımsamak belki iyi olacaktır: Azın çok olduğu, ortanın ve ılımlılığın gerekliliği şeklinde ifade edilen basit bilgelik, ekonomik olduğu kadar varoluşsal açıdan da her yılbaşı gecesi gözden ve gönülden düşer. Hayatın ahlaki ve insani açıdan talepkâr ve sürdürülebilir anlamı, yalnızca arzunun ve zevkin olumlu tatmininden ibaret değildir.
Bu basit bilgelik - istesek de istemesek de – hayatın varlığımızı şekillendiren olumsuz pek çok yönleriyle birlikte ve bireysel olarak baş etmekten oluşur. Yaşlılık bunların arasında en önemlilerinden biridir ve bu arka plana karşı, yaşlanmak, hastalanmak, acı çekmek ve ölmek, genellikle gözden kaçan özel anlam boyutlarına sahiptir.
Yılbaşı gecesi herkesin hakkı olan eğlencenin yanı sıra, her insanın da gerçek iletişime, yardımlaşmaya, şefkate ve dayanışmaya, kendi sınırlarını bilinçli olarak anlamaya da ihtiyacı olduğunu anımsamamız hiç de fena olmaz diye düşünüyorum. Çünkü bunlar bir olgunluk aşamasına ve açıklık kazandırılmış bir öz-bilgiye yol açar.
Hepimizin gerçekten anlamlı ve aydınlanmış bir yaşam özüne ihtiyacı vardır. Bu gerçek yaşlandıkça, psikosomatik olarak indirgenemez olduğumuz belirgin bir hale gelmektedir. Bizler bir bütün olarak insanız; beden ve bilinç, nesnellik ve öznellik şeklinde parçalara ayrılamayız. Yeni yıla başlarken bu basit ama gerçek felsefi fikri anımsayanlardan olmanız dileklerimle yeni yılın güzelliklere vesile olmasını dilerim.
Prof. Dr. phil., habil. İsmail Tufan