Her türlü zorluğa rağmen, aileler yaşlısının bakımını üstlenmekten vazgeçmiyor. Bu, sadece bizim ülkemize has bir durum değildir. Dünyanın her yerinde, bu tutum ve davranış gözlemlenebilir. Aileler, yaşlısına bakarken, bunda anlam görür ve bu anlamlar var oldukça, yaşlılar aileleri tarafından bakılacaktır.
Endüstriyel olarak gelişmiş ülkelerin bazı sosyal bilimcileri, özellikle sosyologlar, 1980’li ve 1990’lı yıllarda, ailelerin yakın bir zamanda yaşlılarını bakmayacağını, onları sokağa terk edeceğini, yaşlıların ise çaresizlikten suç eylemlerine yöneleceğini (örneğin ilaç parasını denkleştiremediği için eczaneleri soymak vs.) ileri sürmüştü ve halk arasında panik havası estirmeye çalışmıştı. Bu iddiaları ciddiye alan Gerontologlar, pek çok araştırma yaptı ama “yaşlı düşmanlığı” olgusuna rastlamadı. Elbette her toplumda yaşlılara şiddet, ihmal ve suiistimal eylemlerine rastlanır, ama bunların sebebi yaşlı düşmanlığı değildir.
Yaşlısına bakım veren aile fertlerinin perspektifinden bakım eylemi, aile içindeki bir bireyin yaşlı bir aile üyesinin ihtiyaçlarını karşılamak, günlük yaşam aktivitelerine yardımcı olmak ve sağlık sorunlarıyla ilgilenmek gibi görevleri üstlenmesini ifade etmektedir. Bu görevler, genellikle sevgi ve sorumluluk duygusuyla yerine getirilmektedir. Ancak bu süreç aile fertleri için hem zorluklar, hem de fırsatlar sunmaktadır.
Bir aile ferdi yaşlısına bakıyorsa, bunun ardında genellikle yaşlı aile üyesine duyduğu sevgi ve saygı vardır. Çünkü bu yaşlı genellikle onun ya babasıdır ya da annesi. Bizim kültürümüzde (aslında bütün kültürlerde) anneler ve babalar, sırf yaşlandıkları veya sırf bakıma muhtaç oldukları için kenara atılmazlar. Aksine onlara kol kanat gerilir, mümkün olduğunca zorlaşan yaşamları kolaylaştırılmaya çalışılır.
Aile fertleri, yaşlılarına destek olarak onların güvenliğini sağlamak, ihtiyaçlarını karşılamak ve yaşam kalitelerini artırmak amacıyla büyük bir çaba gösterirler. Bu durum, aile içi dayanışma ve bağları da güçlendirir.
Yaşlının yoğun bakım gereksinimi, bakımı üstlenen aile fertlerinin fiziksel ve duygusal olarak yorgun düşmelerine yol açabilir. Sürekli olarak bakım vermek zorlayıcı olabilir ve tükenmişlik hissine yol açabilir. Yaşlının bakımı, ailenin finansal kaynaklarını zorlayabilir. Bakım veren aile fertleri, iş ve aile yaşamları arasında bir seçim yapmak veya ikisi arasında denge sağlamakta zorluk çekebilirler. Bu durum, iş kaybı veya iş performansında düşüşe yol açabilir. Yaşlısına bakım veren kişiler, sosyal aktivitelerden uzaklaşabilir ve bunun sonucunda yalnızlık ve sosyal izolasyon ortaya çıkabilir. Yaşlısına bakım veren aile fertleri, yoğun stres altında oldukları için sağlık sorunları artabilir.
Bütün bu sorunlara rağmen yaşlısına bakan aile fertleri açısından, bu süreç çeşitli fırsatlar da yaratır. Bakım süreci, aile içinde dayanışma ve destek duygusunu artırabilir. Aile fertleri arasındaki bağlar güçlenebilir. Bakım verenler, empati ve şefkat yeteneklerini ve başkalarına daha anlayışlı yaklaşma eğilimini geliştirirler. Yaşlısına bakım verenler, sorumluluklarının bilincinde olarak kişisel açıdan da gelişim gösterebilirler. Sabır, özveri ve yönetim becerileri gelişebilir. Yaşlılar, bakım veren aile üyelerine daha çok güvenirler ve ihtiyaç duydukları destek ve sevgiyi alırken, kendilerini çok daha huzurlu hissederler.
Bu noktada, aile fertlerinin yaşlı bakımında yalnız kalmamaları ve destek alabilecekleri kaynakları kullanmaları önemlidir. Profesyonel bakım hizmetleri, destek grupları ve danışmanlık gibi kaynaklar, hem bakım verenlerin, hem de yaşlıların yaşam kalitesini artırmaya yardımcı olabilir. Böyle buyuruyor Gerontoloji, bizden söylemesi…