İstanbul Büyük Şehir Belediyesinin; ünlü Rönesans ressamlarından Bellini’in, Fatih ve Cem Sultan tablosunu 770 bin Sterline ( 6 milyon Tl) satın alması gündeme oturdu. AK Parti sözcüleri “Mali sıkıntısı olan bir belediye bir resme bu kadar parayı nasıl verir” diye kıyameti koparıyor. Başkan İmamoğlu’ ndan henüz bir açıklama duymadık. Konuyu sanatsal ve sosyolojik yönden çok önemsediğim için düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istedim.
Hemen şunu ifade etmeliyim ki, Ak Parti sözcülerinin beyanları ya büyük bir cehaletin veya tam bir nedametin (tabloyu kendileri alamadığı için) göstergesidir. Genellikle basit insanlar güzellikle (estetik-sanat) değil, daha çok işlevsellikle ilgilenirler. Çünkü güzellik (estetik-sanat) soyut bir kavramdır ve ruha hitap eder. Bu da bilgi, yetenek ve görgü gerektirir. İşlevsellik ise somut bir kavramdır. Gözle görülür elle tutulur şeyler olduğu için algılanması daha basittir. Bu tartışmaları yapan AK Partililerin; lüks evlerde oturmalarına rağmen, hiç birinin evinde bir sanat eseri resim asılı olduğunu sanmıyorum. Son zamanlarda gerek kamu binalarına asılan gerekse hediye-anı olarak verilen tablolara bakınız hepsinin hat yazıları olduğunu görürsünüz. Hat sanat değil ama çok önemli bir zanaat daladır. Ancak, onları seçenleri ilgilendiren yazının güzelliği değil tabloda yazılı olan somut Kuran ayetleridir. Bu yönden bakınca Bellini Tablosunun resim olarak hiçbir değer taşımadığı aşikârdır.
Bana sorarsanız, Bellini tablosu sıradan bir hastaneden, camiden, millet bahçesinden, yoldan, köprüden…..çok daha önemlidir. Çünkü bu saydıklarımı; paranız olduğun da, her zaman, her yerde, canınızın istediği kadar yapabilirsiniz. Ama Bellini tablosu dünyada tektir (unique) tekrarlanamaz ve yeniden yapılamaz. Bu, öncelikle resim bir sanat eseri olduğu için böyledir. Rafael, Cezanne, Picasso …. ve tüm sanatçılar için de bu kural geçerlidir. Dünya müzeleri ünlü sanatçıların eserlerini toplayabilmek için milyarlarca dolar harcıyorlar. Yanılmıyorsam 2. Dünya savaşında; Almanlar Paris’i işgal edince, Nazilerin ilk işi Louvre Müzesindeki eserleri Berlin’e taşımak olmuştu.
Sosyolojik yönüne gelince: Tablonun Fatihe ait olması, orijinal portresini içermesi; özellikle Türkler için, paha biçilmez bir değer arz etmektedir. Fatih gelmiş geçmiş Türk hakanlarının en yücesidir. Peygamberimizin iltifatına mazhar olmuş, İstanbul’u fethetmiş, Ortaçağın kapılarını kapatıp Yeniçağın kapılarını açmış bir hükümdardan bahsediyoruz.
“İtibar için masraftan kaçınılmaz” diyen ve saçma sapan gösterişli lüks harcamalara batmış bir iktidarın tabloya verilen parayı çok bulması şaşılacak ve çok üzücü bir durum. Hâlbuki bir teşekkür ne kadar yerinde ve medeni bir tutum olurdu.
Şimdi, Sayın İmamoğlu bu tabloyu; asıl sahibi olan, Devlet Resim ve Heykel Müzesine verse ne kadar şık olur diye düşünüyorum. Tabii bu durum, hem tablonun daha iyi korunmasını hem de daha fazla kişi tarafından izlenmesini sağlayacaktır.