GERONTOLOJİK BAKIŞ

Öğrenerek Tazelenme

Hayallerle gerçekler çarpışırsa, gerçekler kazanır. Bekleyerek zamanı öldürmek yerine, zamanı öğrenerek canlandırmaya ne dersiniz?

Devamlı eğitim siteminden şikâyet ediyoruz. Şikayetlere baktığımızda genelde okul yönetimi, ders programı, tatil süresi, sınav tarihleri, sınav soruları, sınav puanları, yapılması gereken veya gerekmeyen ödemeler ile ilişkili oldukları görülmektedir. Çoğunluğun öğrenme konusunda bir şikâyeti olmaması ilginçtir. Şimdiye kadar ebeveynlerin çok azı çocuğunun hiçbir şey öğrenmediğinden dert yanmıştır. Bunun sebebi ne olabilir?

Bu konuda kişisel bir teorim var: Bence bunun sebebi şudur: Bugünkü çocukların ve gençlerin ebeveynleri de aynı eğitim sisteminin “ürünüdür”. Bu eğitim sisteminde “öğrenme” arka plana düşmüş olan bir kavramdır. Amaç öğrenmek değil, sınıf geçmek, iyi bir notla mezun olmak, sınavlarda gelmesi olası soruları önceden tahmin ederek, bu soruların çözümleriyle ilgilenmek ve bellekte iyice yer edene kadar bunların cevaplarını ezberlemektir.

Aynı eğitim sisteminin ürünü olarak ben de bu tarz eğitim anlayışının çağımıza uymadığını, artık değişmesi gerektiğini düşünüyorum. Eğitim sistemimiz, uzayan yaşam süremizin sadece kısa bir süresini dikkate alıyor. Genelde çocukluk dahil gençlik dönemleriyle sınırlı bir eğitim kavramını kabullenmiş görünüyoruz.  

Türkiye’de bugün dünyaya gelen bir çocuğun yaşam beklentisinin aşağı yukarı 80 yıl civarında olduğunu dikkate alırsak, bunun en fazla 20 yılını, hatta daha kısa süresini eğitimle geçirmesi, aklıma yatmıyor.

Eğitime yatırım yapan, ama öğrenmeyi unutan bir toplum olduk. Öğrenmek ile eğitimi birbirine karıştırdığımız için, bir okulu bitirince, bizim için öğrenme sona eriyor. Diploma peşinde koşmaktan yorgun düşen, öğrenmeyenlerden oluşan bir diplomalılar ordusu yarattık. Üzerinde “diploma” yazan bir kâğıdın peşinde koşmaktan yorulan bu insanlardan verimlilik beklemek gerçekçi bir beklenti değildir.

Nüfusumuzun yaşa bağlı değişimi, demografik değişim, bizden öğrenmenin yanı sıra, yaşlanma ve yaşlılık ile ilişkili eski düşüncelerin yerine yenilerini koymamızı da talep ediyor. Bu talep 21.yüzyılda daha güçlü şekilde dile getirilmektedir. Fakat onu işiten kulaklara da ihtiyaç vardır.

Biz, kulaklarımızı tıkamış, otobüs bekler gibi ölümü bekler haldeyiz. Zamanı kendimiz ve toplumumuz için daha iyi kullanmayı denemeliyiz.

Eğitimin insancıl ve toplumsal bağlantıları dikkate alındığında, gençlik dönemiyle sınırlı bir eğitim modelinin, uzun yaşam beklentisine sahip insanın öğrenme ihtiyacına cevap veremediği anlaşılır. Not, sınav, performans kavramlarının yerine öğrenme kavramını ön plana koymalıyız.

Seksen yaşına yaklaşan Solon’un (M.Ö. 640-560) 2500 yıl önce “yaşlanıyorum ve hâlâ çok şey öğreniyorum” demesi, benim yaptığım özeleştiriyi gayet iyi özetliyor.

Öğrenmenin ömür boyu devam eden bir süreç olduğunu göz ardı etmemeliyiz. Ayrıca okul bilgisinin de yarılanma süresi hızla kısalıyor. Okulda adeta kafamıza vura vura soktuğumuz, ezberlediğimiz bilgilerin yanlış oldukları, yerlerine yenilerinin konulduğu süre gittikçe kısalırken, öğrenmek, insanın her yaştaki ihtiyaçlarından biridir. Nasıl ki hava ve su olmadan yaşamak mümkün değilse, öğrenmeyi bırakanların yaşadıkları iddia edilemez. Onlar sadece nefes alıp vermektedirler. Şüphesi olanlar, 60+Tazelenme Üniversitesi öğrencileri ile bu konuyu konuşsunlar…

Yayın Tarihi
28.10.2020
Bu makale 1702 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!