George Orwell (1903-1950) İngiliz bir yazar. Vatandaşları Swift, Huxley gibi o da fantezi romanlar yazmayı seviyor. “Hayvanlar Çiftliği” bu kitaplarından birisi. Burada yazar, Stalin rejimini hiciv tarzında eleştiriyor. Aslında bu eleştiriler sadece Rusya için değil, uzun zaman iktidarda kalan ve totalitarizmleşen bütün ülkeler için de geçerli. Tabii Türkiye’ yi de bu kategoriye koyabiliriz. Bu günlerde herkesin sorduğu bir sual var: İşler çok kötü gittiği halde iktidar nasıl hala % 30 ile birinci parti olabiliyor? Romanın kısa bir özetini verdikten sonra küçük bir pasajı aktarmak istiyorum.
İngiltere’de bir çiftliğin hayvanları ihtilal yaparak yönetimi ele geçirirler. Yedi maddelik bir anayasa yaparlar. Artık bütün hayvanlar eşit ve hür olacaktır. Okuma-yazma öğrenecekler, fazla çalıştırılmayacaklar, karınlarını yeterince doyuracaklardır. Yöneticiler seçimle başa gelecektir ve adil olacaktır vs. Napoleon (Bir domuz) akıllı olduğu ve okumayı hemen öğrendiği için başkan seçilir. Çok akıllı olmayan Boxer (bir at) ise A harfinden ikinci harfe geçemez ve hep ırgat olarak çalışır. Komşu çiftliklerle çatışmalar olur, hasat her zaman iyi olmaz, içlerinde ihanet edenler çıkar. Anayasa zamanla yöneticiler lehine olmak üzere yavaş yavaş değişir. Yöneten domuzlar ve koruyucuları köpekler daha bol imkânlara ulaşırken, diğer hayvanlar nerdeyse karın tokluğuna çalışmak zorunda kalırlar. Ama hiç olmazsa insanlara esir olmadıkları için memnundurlar. Bir yel değirmeni yapmaya kalkarlar. Boxer cansiperane çalışır. En sonunda yaşlanan ve çok yorulan Boxer’ in sağlığı bozulur ve hastanede ölür. Son ana kadar başında bulunan Squealer (yönetimdeki diğer bir domuz) gözyaşları içinde şöyle der: “ Böylesine dokunaklı bir sahne görmemiştim. Son ana kadar başındaydım. Konuşacak gücü kalmamıştı. Son nefesinde; kulağıma, tek üzüntüsünün yel değirmeninin bittiğini görmemek olduğunu fısıldadı. “İleri yoldaşlar, Napoleon her zaman haklıdır”. Son sözleri bunlar oldu yoldaşlar…..