Bu yazımı daha önceler kaleme almak istemiş ancak bu düşünce bana çok saçma gözüktüğü için yazmaktan vaz geçmiştim. Çarşamba günü; grup toplantısında, Sayın Cumhurbaşkanımız faiz haram olduğu için uygulanmaması gerektiğini açıkça beyan etti. Yatırım bankacılığına geçmek, Müslüman gençlik yetiştirmek, laikliği benimsememek, Atatürk’e sempati duymamak gibi düşünceler hep bu Osmanlı’ya olan hayranlıktan geldiği apaçık gözüküyor. Nitekim İslam'da dini yaymayı amaçlayan bir “tebliğ” kavramı da var. Bütün bunların sonucunda bir İslam Cumhuriyeti kurmak hedefi yatabilir.  Buna karşı devrim diyoruz. Bazı din bilimcilerinin din tanımlamalarında kutsallık, inanç, zihni meleke, mutlak itaat duygusu, arzu, toplumsal değerler bilinci, tabiatüstü yüce varlık ve tanrı fikri gibi hususlar ön plana çıkmıştır. Bilimciler, bu kavramlardan birine ağırlık vererek din tanımı yapmaya çalışmıştır. Bizde bu kavramın “mutlak itaat duygusu” olduğunu sanıyorum.

Ben Modern Avrupa’nın iki tane çok önemli buluşu olduğunu düşünürüm. Bunlar birincisi bankacılık diğeri ise sigortacılıktır. Banka paranın saklanmasını, kredi olarak verilmesini sağlarken sigorta muhtemel risklere karşı insanları korumayı amaçlamıştır. Özellikle sanayi devriminde yatırımların gelişmesi bankalar sayesinde olmuştur. Avrupa’da ilk evrensel etkin banka 13. Yüzyılda faaliyete geçmiş, Floransa’da ticaret makamına yükselmiş ve banka işlemleri artık oturmaya başlamıştır. Eskiden mal tüccarları, komisyoncular ve nakliyeciler olarak var olan ilk bankalar, mali işler üzerine kredi ve mevduatlarını tahsis eden, bankacılık hizmeti sunan kuruluşlar haline dönüşmüştür. Avrupa’nın ilerlemesinde ve büyümesinde bankalar çok etkin olmuştur. Avrupa’da ekonomi doğru dürüst yönetildiği için; bizdeki gibi, faizler hiç yük olmamış aksine krediler insanları zenginleştirmiştir.

Orta çağ başlarında bankacılık olmadığı gibi, enflasyon, cari açık, tahvil, çek, dolar gibi mevhumlar da yoktu. Bir tek kuralsızlıkla ve zalimce kullanılan faiz ve tefeciler vardı. Onun için Kuran’da faizin (ribanın) kötülüğünden bahsedilir ve haram kılınmıştır. Riba kelimesi “çoğalıp akmak ya da dolup taşmak” manasında kullanılır. Yani riba kelimesi görülen yerde paranın haksız yere dolup taşma anlamı vardır”. Bu da haksız faize işaret eder. Pekiyi Kuran’da haram olan kumar, içki ne olacak? Konuttan alınan faizler ne olacak? Milli piyango tam bir kumar değil mi? ve devlet eliyle yapılmıyor mu?. İçki üretimi ve ticareti serbest, bunlardan devlet şakır şakır vergi almıyor mu? Yine Kuran’da bulunan pek çok sosyal kurallar (Ceza, miras gibi) kanunlarla tanzim edilmiş ve Kuran’a göre değil kanuna göre uygulanmıyor mu? Dini çağdaş bir biçimde yorumlamadan bu sorunları çözmek mümkün değil. Bence inanç, sadece insanların vicdanına hitap eden ve özel hayatlarını ilgilendiren bir kurallar manzumesi olarak kalmalıdır. 

Farabi, İbn-i Sina, Gazali gibi İslam alimleri eserlerinin sonunu hep “Yine de Allah’ın dediği olur” cümlesiyle bitirmişlerdir. Belki bu nedenle İslam’da bilim gelişememiş ve kurumsallaşamamıştır.

Bazı dindarlar inançları gereği ilaç almazlar ve doktora muayene olmazlar. Bazıları da kadere fazlasıyla inandıkları için böyle şeylere hiç başvurmazlar. Bu nedenle, pek çok kişinin hayatını hiç yere kaybettiğini biliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti de acaba böyle olur mu? diye endişe ediyorum.

Ekonominin gerçek bir bilim haline geldiği günümüzde dini kanıtları kıstas olarak almamız gerçekten trajikomik bir durumdur. Bırakın, niye faiz, nerede ve ne kadar faiz olmalı bilim adamları tartışsın.

Tabii, biz Allah’tan daha iyi mi bileceğiz? En sonunda Allah’ın dediği olur.

Keşke sorun sadece ekonomi olsaydı.

Yayın Tarihi
21.11.2021
Bu makale 1039 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!