GERONTOLOJİK BAKIŞ

Eski yaşlılar

Yaşlanmak, tüm canlıların ortak özelliğidir. Timsahların cildi doğuştan kırışıktır; bu yüzden yaşını göstermiyor. Cildi bakımından talihsizler arasında yer alan insan, yaşlandıkça cildi yer çekiminin gücüne dayanamıyor ve sarkıyor. Yaşlıların kollarını, bacaklarını oynattıkça titreyen kasları rüzgârdan dolayı değildir. Gençler yaşlılarda kendilerinin geleceğini görüp korkuyor.

  • “Ben de mi?”
  • “Ya ne sandın?”

Timsah sürüngen olduğu için talihlidir. Kasları sarkmıyor. 1 yaşında da aynı 100 yaşında da. Şimdi “Keşke timsah olsaydım” diyenlere söylüyorum: Aramızda çok var, her gün gözyaşı döküyorlar. Yaşlıları düşündükçe timsah gözyaşı dökenler az değil. Kızmayın biz Gerontologlara, durum maalesef ortada.

Kültür meselesidir yaşlılık. Bazı kültürler yaşlısına değer verdiğini icraat ile kanıtlar, bazıları ise değer verdiğini söyler. Söylemek ve yapmak arasındaki farkı görmek için farklı kültürlerin yaşlılarını yan yana koyup karşılaştırmak gerekir. Gerontologlar “Uluslararası Gerontolojik Araştırmalar” dediğinde, “Hadi gel yaşlılarımızı karşılaştıralım” der. Kimin buna yanaştığı ve yanaşmadığı da bir karşılaştırmadır.

Yaşlılık kültürel bir süreçtir. Nasıl yaşlandığımızı ve yaşlılığımızın nasıl geçtiğini sadece kendimiz tayin etmiyoruz. Buna inananların uyanmasını bekleyecek vakit daralıyor. Kış uykusu tatlı olabilir ve bunu anlayışla karşılıyoruz, ama sürekli de uyunmaz ki birader!

Yaşlılık farklı çağlarda farklı anlamlara gelmiştir. Bugünkü anlamlarını bilmeyenlerin zaman zaman tarihten verdikleri örneklerle övünmesine de hayret etmemek elde değil. Sanki eskiye geri gidelim der gibi.

O döneme geri gitmek yerine ileriye gitmeyi denemek daha iyi değil mi? Yaşlılık, sürekli modifikasyonlara ve değişikliklere uğramıştır. Biz de bir hamle yaparak yaşlılığı kötü kaderinden kurtaralım. Yaşlılığı sefaletine timsah gözüyle bakıp gözyaşı dökmek yerine, insan gözüyle bakıp, yaşlılığın yüzünü güldürmeyi deneyelim.

Yüzyıllar boyunca antikçağa ait kaynaklardan beslenen yaşlılık üzerine görüşlerden vazgeçip, yaşlılığı sözde onurlandırma laflarını kenara bırakıp, biraz icraat ortaya koyalım. Yaşamı uzatma olanaklarına yapılan atıflar, insanlık kadar eskidir. Bugün de uzuyor.

Fakat sonu kötü biten yaşamın uzamasına ne gerek var? “Gençlik pınarı” arayışı insanlık tarihi kadar eskidir. Şimdiye dek kimse bulamadı, ama arayış devam ediyor. Yeryüzünde kalma süresi uzadıkça kullanım tarihini aşanlar çoğalıyor. Solunum yolları çalışan, beyni çalışmayanlar, beyni çalışan, bacakları çalışmayanlar, evlerde, bakımevlerinde, hastanelerde.

Yaşlılığı yaşanmaya değer bir yaşam dönemi yapacaksak, işe yaşlılardan değil, gençlerden başlamak lazım. Onların yaşlanma sürecini iyileştirmek! Biz ise tersini yapmakta kararlıyız herhalde. Yaşlansınlar, sonra bakarız zihniyetiyle, korkarım varacağımız yere varacağız. Bu zihniyetle devam edersek, gelecekte bugünkü yaşlılığı mumla ararız. Ve bazılarının özlediği “eski yaşlılığı”, ileride biz de bugünleri yad ederek “Eskiden yaşlılık ne kadar güzeldi” diyebiliriz. Gerontoloji neler buyuruyor, dinleyelim, anlayalım ve uygulayalım. Vakit varken… 

Yayın Tarihi
05.02.2022
Bu makale 781 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!