DUAYEN

Değişen Dünya

Kısacık hayatımızda ne çok değişiklikler oldu, insan şaşıp kalıyor doğrusu. 6 000 sene önce Sümerlilerin icat ettiği tekerlek ve yelkenin, ok ve mızrağın uzun asırlar devam ettiğini düşünürsek asrımızdaki bu değişiklikler gerçekten baş döndürücü. Buhar gücü 1690 yılında icat edilmiş. Benzinli motorların1860 da bulunmasıyla büyük bir değişim olmuş.  Yine 19. yy da elektriğin uygulamaya (Elektriğin mevcudiyeti kadim Yunan‘dan beri biliniyordu)  konması her şeyi allak bullak etmiş. Bu gün ne kömürlü trenlere ne de vapurlara rastlıyoruz. Benzin ve mazotlu (fosil yakıtlı) motorlar ise can çekişmekte. Bir süre sonra onların yerini de elektrikli motorlar alacak. Sade bunlar mı? İnşaatları düşünün artık taş ve ahşap yapı kaldı mı? Beton- arme, çelik ve plastik onların yerini aldı. Artık istediğiniz formda ve yükseklikte bina yapabiliyorsunuz. Ama taş ve ahşap yapılardaki estetiği hala bulmuş değiliz. Fotoğrafın bulunması müthiş bir icattı. Zamanla fotoğraf makinaları gelişti, hassas filimler ve kâğıtlar yapıldı. Bir gün baktık dijital makinalar çıkmış. Eski fotoğraf makinaları, filimler, kâğıtlar, karanlık odalar çöpe atıldı. Bu gün Kodak, İlford gibi filim markalarını hatırlayan kimse var mı? Daha 15-20 sene önce iki il arasında telefonla konuşabilmek için saatlerce beklerdik. Şimdi el kadar bir aletle anında bütün dünya ile hem de görüntülü konuşuyoruz. Gençler arasında Manyetolu telefonu bilen var mı acaba? Biz projelerimizi T cetveli ve gönyelerle çizdik, mektuplarımızı daktilo ile yazdık, hesaplarımızı hesap cetvelleri ve kollu Fasit hesap makinaları ile yapardık. Bizim sınıfın çoğu bilgisayar kullanmayı reddetti. Bu gün bilgisayar kullanmayanı işe bile almıyorlar. Otomasyon, robotlar o kadar gelişti ki insan artık takip edemiyor. Telekomünikasyonda, tıpta, savaş alanında, bilimde öyle gelişmeler var ki insanı şaşırtıyor. Düşüne biliyor musunuz her gün yüzlerce patent alınıyormuş? Şimdi bir de başımıza kripto (tamamen dijital, şifrelenmiş sanal işlem)para çıktı. Banknotlar tamamen ortadan kalkacakmış! Bu olup bitenler, bu hız acaba çok mu faydalı oluyor? Hiç sanmıyorum. Hatta zaman zaman insanlığa, doğaya zararı da dokunuyor. Çaresiz çırpınışlardan başka yapacak bir şeyimiz yok.

Sanırım, inançta da durum aşağı yukarı aynı. Tek fark insanların inançlarından vaz geçmeleri daha zor ve daha çok zaman alıyor. İnsanlar yaratıldığı günden beri; doğanın inanılmaz muhteşemliği karşısında, bir tanrıya tapmak ihtiyacını hissetmişlerdir. İlkel çağlarda insanlar totemlere daha sonraları da kendi yarattıkları tanrılara tapa gelmişlerdir. Krallar (Yöneticiler) genellikle tanrının bir sembolü olmuşlardır. Hitit, Sümer, Mısır tanrılarını ve mabetlerini biliyoruz. İnsanlar tanrıları memnun etmek için sadece hediye vermekle kalmamış en yakınlarını da kurban etmiştir. Bu nedenle dünyada oluk gibi kan akmış. Bütün bunlardan geri kalan, ören yerlerinde ve müzelerde hayranlıkla seyrettiğimiz kalıntılar. Kadim Yunan ve Roma paganizme( çok tanrılık) inanmış ve insanlara benzeyen tanrılara tapmışlardır. Yunan mitolojisi tanrıların hayat hikâyelerini anlatır. Ülkemizde de bu zamana ait çok miktarda tapınaklara ve tanrı heykellerine rastlıyoruz. Musevilik MÖ. 13. yy da Hazreti Musa tarafından ilan edilen ilk semavi dindir ve günümüze kadar gelmiştir. Hazreti İsa Hristiyanlığı, 600 sene sonra da Hazreti Muhammet İslamlığı semavi inanç olarak ilan etmiştir. Roma ilk önceleri Hristiyanlığı yasaklamış daha sonraları İmparator I. Konstantin ve Licinius döneminde ortak bir karar alarak, 313 yılında Milano Fermanı’nı ilan etti. Bu ferman ile Hristiyanlığa karşı hoşgörüyle bakılmış ve hoşgörü kurumsallaştırılmıştır. Kaynağının göklerden geldiğini iddia eden din, böylelikle daha popüler bir hal almıştır. Ardından 379 yılında İmparator I. Theodosius tarafından Hristiyanlık, Roma İmparatorluğu’nun resmi dini olarak ilan edilmiş ve eski Roma geleneğinin dini Paganizm, yasaklanmıştır. Bu gün de bu üç semavi din dünyanın en yaygın dinleridir. Ben şahsen bu durumun aynen böyle devam edeceğini zannetmiyorum. Kurulduğu zaman ihtiyaç duyulan bir sürü kurala bu gün gerek yok. Allah fikrinin daha da soyutlaşması lazım. “Baba, Oğul ve Kutsal Ruh” İslamiyet’teki “Doğmamıştır doğurmamıştır” söylemi kadar soyut değil. Ritüeller çok fazla ve anlamsız. Gereksiz hikâyelerin kaldırılması düşünülebilir.  Cahiliye zamanına ait adetlerin Allah adına bu gün tekrar edilmesine gerek yok. Bu gün sembolik de olsa, bütün monarşilerin nasıl kalkması gerekiyorsa, ben, bir gün Papalık ve Vatikan’ın da kalkacağına inanıyorum. Keza, şeyh, Şıh gibi monarşik yapılanmaların da kalkması gerektiğini düşünüyorum. Tabii, bu alanda geçim sağlayan büyük bir kalabalık olduğu için kaldırmanın zor bir iş olduğunu da kabul ediyorum. Günümüzde evrensel insan hakları nedeni ile uygulanmayan şeriat kanunları; sebep belirtilerek, kaldırılmalıdır.  Din adamlarının kalitesinin artarken sayılarının azalması gerektiğine inanıyorum. Din adamları İlahiyat fakültelerinde değil Fen fakültelerinde eğitim görmelidir. Üç semavi dinin çok aykırı olması da insana tuhaf geliyor. Bunlar müşterek noktalarda birleşmelidirler. Nietzche’ nin Sokaklara çıkarak “Gott ist geschtorben” (Allah öldü) diye bağırmasının nedeni Allah’ın Hristiyan dininde yeterince soyut olmaması (“Michelangelo’nun Adem’e can veren” freskinde olduğu gibi)  yani tanrının somutlaştırılıp putlaştırılmasıdır. Kısaca, dijital çağında dinler yeniden daha soyut ve akılcı bir şekilde yorumlanmalıdır.

Biz bunları tartışırken birileri de dini tarikatların bir ülke için zenginlik olduğunu iddia ediyor. Zenginlik özgürlük, yenilik, yaratıcılık ve akıl ile olur. Tamamen biat’ a bağlı bir metni değişik fotokopi makinalarında çoğaltmak nasıl zenginlik olmazsa bu da olmaz. Şeriat isteyenlerin ise, en soyut ve akılcı olan İslam dinini hiç anlamamışlar demektir. Şunu da unutmamak lazım ki, tarih boyunca ne zaman bir yenilik olsa “Din elden gidiyor” diye karışı çıkanlar hep bu kesim olmuştur.

Dünyada şeriatla yönetilen altı ülke var: Afganistan, İran, Moritanya, Suudi Arabistan ve Yemen. Bir de İslam’ı devlet dini olarak benimseyen; Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, Fas, Mısır, Ürdün gibi on altı ülke var. Hiç birinin de durumunun parlak olduğunu pek söyleyemem.

 

Yayın Tarihi
25.04.2021
Bu makale 1004 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!