GERONTOLOJİK BAKIŞ

Bizim ve onların yaşlıları

Bizim toplumumuzda da, diğer toplumlarda da yaşlanmanın ne anlama geldiğiyle ilgili çeşitli gündelik imgeler vardır. Ancak bu imgelerin bizimle ne ilgisi var? Bu soruyla yoğun bir şekilde ilgilenilirse, yaşlanma sürekli değişen kültürel bir yapı olarak ortaya çıkar. Yaşlılık bize “doğal” bir şey gibi görünür, onu sorgulamayız. Hâlbuki yaşlılık ve yaşlanma fenomenleri her zaman değişebilen kültürel bir yapıdır.

Ama kültür nedir? Yaş ve yaşlanmayı kültürel bağlamda ele alan etnolojide kültür, güzel sanatlar veya yüksek kültür anlamında anlaşılmaz. Bunun yerine kültür, yaşamın tüm alanlarıyla birlikte tüm yaşamı kapsar. Kültür insanlar tarafından kazanılır ve öğrenilir. Etnoloji bugün kültürleri statik birimler olarak değil, sürekli değişen ve diğer kültürlerle sürekli değişim içinde olan dinamik bir şey olarak anlıyor. İnsanlar, kendilerini diğerlerinden “ayırmak” ve “farklılıklar” yaratmak için kültürü tekrar tekrar kullanırlar. Diğer kültürlerdeki yaşlılık ve yaşlanma görüntüleri, bunu çok net bir şekilde ortaya koymaktadır.

Toplumumuzdaki birçok insan, eskiden bizde de olduğuna inanılan, artık diğer kültürlerdeki büyük ailelerinde mutlu bir şekilde yaşayan yaşlıların hürmet göreceklerini düşünüyor. Birçok insan bu yüzden yok olan mazinin ardından yas tutuyor. Böyle bir resim genellikle, giderek daha fazla yaşlı insanın yalnız yaşadığı toplumumuza zıtlık olarak çizilir.

Özellikle Avrupa ve Kuzey Amerika Gerontolojisi diğer toplumlarda “daha iyi yaşlılık” aramış ve aramaktadır. Bu nedenle, Japonya'da olumlu bir yaşlılık imajının hüküm sürdüğü hipotezi Batı'da öne sürülmüştür ve sıklıkla ileri sürülmektedir. Ama bunun bir romantizm olduğu teşhir edildi. Japon tarihinin önemli evrelerine bakıldığında, Japonya'da yaşlılığa ilişkin hem olumlu, hem de olumsuz imgeler görülmektedir. Japonya'da farklı zamanlarda yaşlanmaya ilişkin olumsuz imgelerin baskın olduğu ve bugün hâlâ egemen olduğu görülmektedir.

Biz insanlar, kökleri kendi toplumumuzda olan fikirleri ve arzuları, diğer toplumlardaki yaşlılığın yaşam evresinin temsillerine yansıtıyoruz. Bunu aynı zamanda modernleşme teorisi de gösterdi. Bu teori 1970'li ve 1980'li yıllarda bilim insanları arasında son derece popülerdi. Modernleşme teorisinin varsayımlarından biri, özellikle sanayileşmenin bir sonucu olarak, modernleşme sürecinde yaşlı ve yaşlıların toplumdaki daha önce yüksek statülerini ve itibarlarını yitirdikleriydi. Olaylara bu bakış açısı daha sonra Avrupa toplumlarının dışına

 

 

aktarıldı ve böylece Avrupa, yaşlı insanların statülerinin ve konumlarının diğer toplumlarda da nasıl gelişeceği konusunda tarihsel bir model olarak belirlendi.

Modernleşme teorisinin yandaşları, Avrupa dışı toplumlarda yüksek olan yaşlıların statüsünün sanayileşme ve modernleşme süreçleri sonucunda düşeceğini tahmin edebileceklerine inanıyorlardı. Ancak daha sonra yapılan çeşitli araştırmalar, Avrupa tarihindeki yaşlılık döneminin yanı sıra yaşlılığın yaşam evresinin bazı evrelerde oldukça olumlu, diğer evrelerde ise olumsuz olarak değerlendirildiğini göstermiştir. Yaşlılık ve yaşlanmanın sosyal imajı da Avrupa'da doğrusal olmayan bir şekilde pozitiften negatife doğru gelişmiştir.

Kökleri kendi toplumumuzda olan kavram ve dilekler, bu nedenle genellikle diğer kültürlerdeki yaşlılık ve yaşlanma temsillerine yansıtılır; burada Türkiye dışındaki yaşlılık ve yaşlanma olgularına yönelik ilgi, Türkiye’deki yaşlanmayla ilgili tartışmalarla güçlü şekilde bağlantılıdır. Diğeriyle birlikte çalışmak söz konusu olduğunda, her zaman kendine ve kendi toplumuna dikkat edilmesi ve kendi varsayımlarımızı ve diğeriyle ilgili imajların düşünülmesi de tavsiye edilir.

Yayın Tarihi
23.03.2022
Bu makale 581 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!