Kaleiçi’ni bugünlere kimler getirdi?

Bizim Kaleiçi, yıllarca kale içi olmaktan usanmış, kale dışı olmaya kalkışmış gibi…

Canım evlerini yıkıp beton binalar dikmişler. Dükkânlar vitrin yapma sevdasına kapılmış. Her dükkânın önüne bir hamutçu dikilmiş.  Bazı evler pansiyon, otel olarak değişmiş. Aslında birkaçı hariç ne otele, ne pansiyona benzerler. Barlar, lokantalar bulundukları binayı yıka yıka alan genişletmişler, mekânların özelliği kaybolmuş. Uydurma, yani taklit diskolar kurulmuş. Yüzyıllık ağaçlar kesilmiş, masalara meze yapılmış. Kapıların önüne birbirine gösteriş yapar gibi fiyakalı arabalar dizilmiş. Daracık sokaklar, Atatürk Caddesi olmuş. Oturanlardan birisi kalkıp da araç semte girmesin dememiş. Yasaklamaya kalkanlara da engel olmuşlar.  Geçmişte kadın satan pansiyonlar kapatıldı. Tinerciler doldu. Uyuşturucu alım-satım merkezi oldu. (Şimdi yoktur umarım.) Özbeöz Antalyalılar bile akşamları Kaleiçi’nden geçmeye korktular.

Kimler yapmış bunları? Kaleiçi sakinleri…mi? Kiracı ya da mülk sahipleri… mi?

Bir iki kurtarıcı çıktı, (hepsi de dışarıdan.) satın aldıkları harabeleri restore ettiler, müze yaptılar. Sonunda onları da küstürdüler.

Antalya’ya ilk geldiği yıllarda Kaleiçi’nden ev almaya kalkışmıştım. Çarpıcı bir semtti. (Çok ucuzdu o zamanlar.) Sonradan demiştim ki, yarın turizm başlayınca buralar, bar, disko lokanta dolar, oturulmaz. Düşündüğüm gibi de oldu.

Tüm mesele her şeyimizi ranta kurban etmemiz. Kaleiçi’nin bugünkü durumundan en başta sorumlular; oranın yerlileri ile Kaleiçi’nin değerini kavrayamayan dışarıdan gelen rant düşkünleri, desek abartmış mı sayılırız?

İkinci sorumlular ise zamanında Kaleiçi’ni sit alanı ilân etmeyen kuruluşlar ile ileriyi göremeyen yetersiz belediye yetkilileri olabilir mi sizce?

Kimse kusura bakmasın, Kaleiçi’nden söz edilince içimde bir yerlerim sızlıyor, tepem atıyor, ağzım bozuluyor. Tarihe, bize emanetlere bu denli duyarsız kalmamızı kabullenemiyorum.

ATSO’nun düzenlediği -Kaleiçi’ni kurtarma projesi gibi görülen-  “Kaleiçi Buluşmaları”nın ikincisi yapıldı. Konuşuldu, tartışıldı, ileriye yönelik fikirler atıldı. Konuşmaların, düşüncelerin hepsi güzeldi, hepsi de haklı noktalara dokunuyordu. Sonuç: Bana göre elde var, sıfır.  

Bakınız ne diyeceğim, Kaleiçi’ni kurtarmak için, o doğal zemine uymayan binaların hemen yıkılması gerekiyor. Yıkamıyorsanız, dış görünüşlerini değiştirin, o tarihi binaların arasında sırıtmasın.

Nasıl yapılacak?

Onu bilemem.

Para mı gerekli? Onu da bilemem.

Bu kenti yönetmek için işbaşında olanlar, bu kent hakkında konuşmak için kendinde hak görenler, düşünsün.  Burada demokrasi sökmez. Elini taşın altına sokmak gerekir.

Beyler, tarihi kurtaracaksınız. Değirmende laf öğütmeyi bırakın.

(Cumhuriyet Akdeniz’den)

Yayın Tarihi
09.12.2010
Bu makale 5224 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!