2010’da Sevr Antlaşması

Bundan 90 yıl önce 10 Ağustos’ta Serv antlaşmasını Osmanlı imzaladı. Batıda Bursa, Güneyde Samsun, ortada Ankara üçgeninde bir toprak parçasını düşmanlar Osmanlıya bıraktı. Tarihinin en küçük devleti oluyordu Osmanlı. Kağıt üzerinde Anadolu’nun Doğusu Ermenilere, Trakya, İzmir Yunan’a veriliyordu, Fırat’ın doğusu da sözde Kürdistan olacaktı. Osmanlının üç kıtaya yayılan toprakları da İtalyanlar, İngilizler,  Fransızlar aralarında paylaşılıyordu.

Halkın haberi bile olmadı bu paylaşmadan. Çünkü Bağımsızlık Savaşımız çoktan başlamıştı. Abuk sabukla kaybedilecek zaman değildi. Aslında İtilaf Devletleri kendi aralarında gelin-güvey oluyorlardı.

Bugün de faşist, ayrılıkçı katil terör kuruluşları sayıklayıp duruyorlar.

 

Mustafa Kemal daha 1907 de bugünkü hudutlarımızı çizmişti. Küçük bir fark vardı, Kerkük de Türkiye hudutları içindeydi.  İşte savaş bu topraklar için yapılıyordu. Bu topraklar için kan dökülüyor, şehit veriliyordu ve Türkiye kuruluyordu.

Bugün de bu topraklar için buyurun, diye kimsenin ayağına gül suyu  dökülmez herhalde.

Bunun dışındaki laflar fasa fiso.

(Ha, otonom isteriz, diyorsanız, yani şimdi demokratik özerklik diye bir laf tutturduysanız, o başka. Doğu Karadeniz de otonom olsun. Hatta Antalya’da.

Antalya’da turizm gelirleri kentte kalmıyor, hep başka kentlere gidiyor. Otellerin merkezleri başka kentlerde. Biz burada sıcakta kan ter içinde çalışıp duruyoruz, oh, başka kent halkı bizim paralarımızı yesin. Olmaz öyle şey, ben de özerklik istiyorum. Kazanan vergisini Antalya’da ödesin.

Hatta Kocaeli de ister, tüm sanayi tesisleri bu bölgede. Ya, Ege’nin zenginlikleri… Onlar da haksız mı yarın özerklik isterlerse?

1920 de kimsenin umursamadığı Serv’i hadi 2010 da gerçekleştirelim.)

Hani laf ağızdan çıkar derler, bazıları ağızlarının nerede olduğunu bile bilmiyor.

 

Konuşurlar tabii, sen ne olduğu belli olmayan, içi boş bir açılım tutturursan, elin oğlu da onu doldurmaya kalkar. Kabahat onlarda mı?

 

Antalyalılara Sesleniş

Ölecekseniz elinizi çabuk tutunuz, yoksa cenazeniz ortada kalır. Belediyenin elinde bin, iki bin kişilik mezar yeri kaldı. Onlar da karaborsa gidiyor, haberiniz ola. İnanmazsanız, gazetelerdeki mezar yeri satışlarını okuyunuz. Ya da Orman İl Müdürlüğü’nde ahbabınız varsa size bir kolaylık düşünebilir. Biliyorsunuzdur, Büyükşehir’in istediği mezar yerlerini Orman vermiyor.

Duyuma göre belediye maden ruhsatı alıp, mezar yeri açacakmış, eğer onu da engellemezlerse.

Aman, siz yine de ölmeyin. Allah geçinden versin. İleri de mezar yeri bulamazsak, ölülerimizi yakma fırınları kurarız. Meraklanmayın.

Yayın Tarihi
21.08.2010
Bu makale 5288 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!