2011’e Merhaba…

Aradabir yazınca sizlerle buluşmak zamanında, zemininde olmuyor. Olayları bazen atlıyoruz, bazen diyeceklerimizin yağı-şekeri bozuluyor. Ama yine de ben:

Yeni Yılınızı –geçse de günler-  kutlamak istiyorum.

İtiraf edeyim:

Arkamı dönüp geriye bakmaktan ürküyorum. 2011’de de insan gibi yaşamamızı engelleyen sinsi kara bulutların üzerimize çökmesinden korkuyorum.

Yazık, günah! Hem kendimize, hem ülkemize.

Yine de bir umut var, koşarsak akın akın  güneşin fethi yakın.”

 

Neredeydik?

Kafamız, düşüncelerimiz nerelerde uçuştu? Hangi orta çağ kafalı iblis lâyık olduğumuz yaşamı elimizden almaya kalkıyor? Sadece o iblise bakınız. Yeter!. 

Ya da 1930’ların, 40’ların Avrupa’sında mıyız?  Hitler, Mussolini sevdasına mı kapıldık? Adalet iki dudak arasına sıkışmış. Benim bakanım, benim savcım, benim milletim derken yoksa devlet benim mi deniliyor da biz mi anlayamıyoruz?.

Sevginin yerini zalimlik mi almış? Barış yerini zulme mi bırakmış? İnsanımızın kaderi açlığa mı sürüklenmiş? Adaletin amacı cezaevlerinde çürümek mi olmuş? Demokrasi ben ne dersem odur’a mı dönmüş.

Bir seri cinayetler ülkesine tıkılmışız. Öldüren öldürene.

Silah satışı serbest olsun.

Yeni Yıl’ınız kutlu olsun.

 

Kendimle konuşuyorum. Gözlerim tavana dikili. Tavanda bir iki boya lekesi görüyorum.

Lekeler ben baktıkça çoğalıyor. Lekelerden başka bir şey göremiyorum artık.

 

Kendimi eleştiriyorum.

Neler yazdım bir yıl boyunca?

Neler yazdım şu Antalya’mız için?

Bir, Antalya yazdı isem, beş, çirkin, kara politikadan söz etmişim.

Bana ne iblislerin zulümleri demeliyim; ben ulusal bir gazetenin Akdeniz ekinin küçük bir yazarıyım.

Her yazımda Antalya olmalı. Güzellikleri olmalı, sorunları olmalı.

İblisleri, gazetemin düşünen yazarları her gün derinlemesine dile getiriyorlar.

Ah, olmuyor işte. Bıçak kemiğe dayanmış, nasıl durursun? Senin de sözün var, senin de kavgan var. Kendimizi bildiğimizden beri bu kavganın neferi olmuşuz. Ne aş beklemişiz, ne ün.    

Ben, Antalya’mıza dönmeliyim. Bana ne CHP’nin içindeki çekişmelerden, dedikodulardan. Bu çekişmeler mi güzelleştirecek Antalya’mı? Bana ne AKP’nin İl Başkanının boş konuşmalarından.

Antalya’nın tek sorunu 229 nolu parsel mi?

Caddelerdeki tıkanmalar mı sadece trafik sorunu? Yaya kaldırımlar motorların ölüm yolu.  “Park yapılamaz” levhaları neye konulur? Tüm köşe başlarını tutan taksi durakları?  On beş dakikalık yeri bir saatte alan minibüsler.   Her boş alanı park yeri yapan park mafyası.  

Kent hava kirliliğinden kanser soluyor.

Cumhuriyet Meydanında bali, tiner  koklayan gençler. 

Turizm kentinde, salkım saçak elektrik telleri.

Zeytinköy’de açıktan satılan zehirler konuşuluyor?

Parklarda aç yatan işsizler.

Mezarlığı kalmayan kent.

Parkları elinden alınan Antalya.

Kaçak ekmek fırınları.

Ve…

Yeni Yılınız kutlu olsun.

Not: Halkkart, Antkart hakkındaki yazıma tamamen kişiliğime saldırı mahiyetinde -gönderenlerin kişiliğini ele veren-  bazı e-mailler geldi. Kişiliksizlere yanıt yok.CH

 

 

Yayın Tarihi
13.01.2011
Bu makale 5183 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!