Geçenlerde bir yerde işlem sırası bekliyordum. 

Yanımda bir kadın ile genç kızının diyaloğuna tanık oldum.

Anne “ne gerek vardı yaptırdın o kadar yaptırma dedim onca da para verdik şimdi de sildirmek için para vereceğiz “ diye söylendi durdu.

Kızı “ama anne seviyorum böyle renkli boyalı şeyleri hem dövme kötü olsa idi 5 yaşında yüz boyamalı gösterimde alkışlamazdın  ha dövme ha yüz boyama farkı yok”
Çocuklar konulara nerden gireceklerini çok iyi biliyor.

Bence kız haklı idi.

Bir çok çalışan anne baba çocuklarının 0-6 yaş döneminde çocuklarını bir kreşe gönderiyor. 

Şahsen ben de kendi çocuklarımı kreşe gönderdiğim dönemlerde de yüz boyama aktiviteleri yapılıyordu. Bu aktiviteyi hiç hoş bulmazdım. Çocuklarıma da yüz boyama yapılmasına izin vermezdim. Keza çocuklarımda hoşlanmazdı böyle aktivitelerden.

Küçücük çocuklara eğlenceli aktivite olsun diye yüz boyama yapmanın çocuklar üzerinde ileri yaşta yaratacağı etkinin atlanmaması gerektiği kanaatimin bu gün ne kadar da doğru bir kanaat olduğunu bir kez daha gözlemlemiş oldum.

Aileler yüzü boyalı çocuklarını sahnede alkışladıklarında bir gün o yüz boyamaların gençliklerinde dövme olarak karşılarına çıkabileceği ihtimali de vardı. Tabi bunu sadece o döneme bağlamakta doğru değil ileri yaşlarında özenti veya başka nedenle de yaptıranlar oluyor. 

Anne babalar ergenlik, gençlik dönemlerindeki çocuklarının vücutlarına dövme yaptırmalarına müsaade ediyor olmaları veya reşit çocuğun dövme yaptırması tabi ki şahsi kararlarıdır. Sadece yaptıranı ilgilendir ama kişi görselliği veya başka bir sebep ile para verip yaptırdığı dövmeden bir gün kurtulmak isteyebileceğini de atlamamalıdır. 

Vücuda yapılan işlemlerin sağlık açısından zararlarını  işin tıbbi uzmanları çok iyi  bilir tabi ama bilinen zührevi hastalıklara neden olabileceğidir.

Tüm bunları  yazma gereği hissediyorum. Çünkü, çocuklarımızın alkışladığımız aktivitelerinin onlarda  ileri yaşlarına bazı izler taşıyabileceğini düşünmemiz gerektiği düşüncesindeyim.

Başta bahsettiğim anne kıza tekrar gelince anne bir şirkette satış pazarlama işi yapıyormuş, baba turizm sektöründe çalışıyormuş. Eve giren gelir belli imiş. Kredi borçları varmış. Evi kira imiş. 3 çocuğu devlet okulunda  okuyormuş. Her birinin ayrı ihtiyaçlarına yetişmekte zorlanıyorlarmış. Kızının arkadaşları da yaptırmış,  Kızının ısrarına dayanamayıp yaptırdığı dövmeye 14bin TL kredi kartından ödemiş.  Sildirmek için bir o kadar daha ödemiş. Şimdi de bıraktığı izlerin geçmesi için cilt kremleri parası ödemesi gerekecekmiş. Gençler söz dinlemiyormuş.

Anne bunları anlatırken kızı sürekli “ama yüz boyama, ama yüz boyama , ama yüz boyama “ dedikçe anne sol kaşını hafif yukarı kaldırarak “ bana bak yeter sus artık canım burnuma geldi, zaten öde öde bitmiyor sus artık” dedikten sonra kız “üfff daraldım ben “ diyerek dışarı çıktı.

Dar gelirli bir ailenin çocuğunun hiçbir şeyden yoksun kalmasını istememesindeki duygu kargaşasından doğru bir kararla çıkamaması duygu/düşünce yönetimini doğru yapamaması  anne baba olarak çocuğumuzu mutlu edelim derken başka bir hasar açıldığını fark etmemizin de önünü kapatıyor.

Çocuklarımızın ruh ve beden sağlığı her şeyden önce gelirken, bu gün duygu/düşünce yönetimini sağlıklı gerçekleştiremeyen anne babaların çocuklar  mutlu olsun diye yaptığı şeylerin bir gün karşılarına ciddi ruh ve beden hasarı açmış şekilde çıkabileceğini unutuyor olmamalılar. 

Diğer taraftan , Enflasyonun yarattığı etti ile sürekli olarak artan fiyatlar karşısında aileler temel giderlerini karşılamada zorlanıyor. Bunun yanında bir de çocuklarının bazı isteklerine de cevap vermeye çalışmak istemeleri ailelerin maddiyatını iyice zayıflatıyor. Faaliyet/çalışma geliri yetmediği durumda da kredi çektikleri de aşikar. 

Yüksek gelir düzeyindeki ülkenin %20 lik dilimde yer alan bazılarının kullandıkları sosyal medyanın da etkisi ile gösterdiği yaşam şekillerine düşük gelirli ailelerin ve çocukların özenmesiveya adına ne derseniz ciddi sorun olarak yerini koruyor. 

Diyeceksiniz ki, böyle olmasa da çocuklar sosyal medyadan dünyayı görüyor. Evet haklısınız. Ancak, bazı bozulmalara toplum olarak öncelikle kendi içimizde başlayarak düzeltmeye çalışmalıyız. 

Ancak, Bu gün şikayet ettiğimiz bazı şeylerin kendi elimizden çıkan konulardan kaynaklı olabileceğini de düşünmemiz lazım. Tüketim toplumundan üretim toplumu olmaya geçmemizin yolunun duygu /düşünce yönetimimizi en sağlıklı şekilde gerçekleştirmeden geçmektedir.

 

Yayın Tarihi
04.08.2025
Bu makale 228 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!