1840 yılından itibaren coğrafyada oluşan Hegel’cilik ve sosyalizm akımlarını küçümser. Şöyle der, Sözde filozoflar, tarihin gidişatını değiştirmek gibi gülünç bir küstahlığa düştüler.Oysa felsefenin görevi insanın bu sefil trajedisinden nasıl kurtulabileceğini anlamaktır.
1848 yılında Marksist ideolojik felsefe toplumda taraftar buldu. Berlin, Viyana Frankfurt şehirleri sarsıldı. Viyana meydanında bu devrimin anıtını gördüm. Marks ve Engeles devrim çağrıları yaptı. Birçok entelektüel devrime katıldı.Schopenhauer, evine silahlı devlet güçlerini alarak topluluk üzerine ateş açtırdı. Günlüğüne şöyle yazdı. Bu akılsız yığınlar özgürlük arayışındayız diye çığırıyor. Oysa onların tek istedikleri yeni efendilerdir. Dediği gibi yığınlar eski efendiden bıkıp yeni efendi ararlar. Genelde yeni efendiler eskiyi aratır. Mi Akif, Safahatında eşeklerin semerciye karşı isyanını anlatır. Her gün yüke sebep olan semercinin ölmesi için eşekler, eşek tanrısına dua ederler. Günü gelir semerci ölür. Makam boş kalmaz , çırak mı kalfamı birisi makama oturur. Yaptığı semer eşekleri kan revan içinde bırakır. Eşekler tövbe eder. Eski semercimiz usta değil devletmiş diye. Marksist ideolojinin devlete uygulanması Polit büro eşkıyalığı ve yolsuzluğunu ortaya koydu.
1848 ayaklanmasında Frankfurt’ta yaşıyordu.Schopenhauer Marks gibi düşünürleri ideoloji üreticisi sayar. Prof. Davit E. Cartwright’in hazırladığı kapsamlı Schopenhaur adlı filozofun hayatını anlattığı eserine Schopenhauer ’un Marks’ı okuduğuna dair bir bilgi yok. Marks’ta filozofu okumadı. Fakat Schopenhauer Marks’ın temsil ettiği devrimci materyalist tipini iyi tanıyor olmalı ki sağlam eleştiriler yapıyor.1848 devriminin yenilgisi sonucunda ideolojik anlamda Marksist düşünce zayıfladı. Schopenhauer kentsoylu sınıfların ideolojik lideri oldu. Felsefesine kapitalizmi savunan ögeler kattı. Kapitalizmi dünyanın en iyisi olarak savundu. Kapitalist sömürüyü varoluşun nitelikleri olarak açıkladı.
Çağımızda yaşadığımız entelektüel mutsuzluğu gibi bir mutsuz yapıda ömrünü tamamladı. Bunu şöyle açıklar. Bilgi artıkça karamsarlık ve mutsuzluk ıstırap başlar. En sonda ölüm galip gelir. Bunun bilinmesine rağmen tıpkı patlayacağını bile bile sabun köpüğünü olabildiğince uzun süre üfleyerek alabildiğine büyük yapmamız gibi. Boşuna amaçlarımızın peşinden gideriz. Mutluluk diye bir şey yoktur. Yerine getirilmemiş bir istek ve arzu acıya sebep olur.
Schopenhauer göre hayat boşunadır hiçtir. O’nun felsefesi tüm toplumsal yükümlülüklerden kaçınmadır. O zaman insanoğlu nasıl ileriye doğru gelişim gösterecek? Schopenhauer toplumsal sorumluluk üstlenmez. Fransız ihtilalinin fikir yapısını oluşturan düşünürler toplumcudur. Schopenhauer’daki iyi olumsuz iyidir. Yokluk, karanlık hiç’lik. Schopenhauer’da bilgi yerine geçen şey maya ve Budha, Hint dünyasına aittir. Orada da samsaradan kurtulup nirvanaya ulaşan ruh, iyilik unsuru tanrıyı görmez. Yaratıklarına ıstırap ağaları örmekte olmakla meşgul bir kadir-i mutlak kötü irade şeytanı görür. Bu korkunç manzarayı gören bilge ileri diye haykırıp yokluğa sığınmaya çalışır. İbrani dinlerden sığınıp ulaştığı nirvana aleminde de durum aynıdır. Karamsar olmasında ne yapsın garip! Her şeye hakim kadir-i mutlakirade kötüdür.
Schopenhauer’a göre; kötümserlik canımızı sıkmak için vardır. Ve hakim şeydir. İyimserlik evrenin bizi memnun etmek için, kötümserlik canımızı sıkmak için var olduğunu varsayar bunlar bu şekilde kanıtlamaya çalışır.Bilimsel olarak şu veya bu şekilde evrenin bizimle ilgilendiğini gösteren bir kanıt yoktur. İyimserlik ve kötümserliğe inanç ve akıl meselemsi değil, mizaç meselesidir. İyimser inanç batılı felsefeciler arasında daha yaygın olsada , Schopenhauer’un bu kötümser felsefesi düşünce tarihinde iz bırakmıştır.
Schopenhauer’un kültür karamsarlığı Avrupa ruh iklimi ve edebiyatını derinden sarsan zihinsel dalgalar meydana getirmiştir. Kültür karamsarlığını modernliğin ilerleyişine karşı bir tepki olarak algılayabiliriz. Bu görüşe göre, insan ilerlemez, sadece daha karmaşık daha mutsuz hale gelir. İnsanın acı çekmek için var olduğuna inanan bu felsefe, gerçek kurtuluşu arzudan vazgeçmede ve dünyadan vazgeçmede bulur. Eflatunla başlayan Yahudi filozoflarPhilon ve Plotonis’le devam eden İbrani dinleri besleyen bir düşünce akımı olarak devam etti .
Schopenhauer’a musallat olan bu karamsar düşüncelerin kaynağı genç yaşında klasik Hint Metinlerini okumasıdır. Drestende yaşarken 1813’te Dresten’in zengin kütüphanesinden Friedrich Majer’in yönlendirmesiyle alıp okuduğu Hint Antik Çağı eseri onu çok etkilemişti .
KARAMSARLIĞIN TOPLUMA YANSIMASI
Bu karamsar felsefî düşünce topluma sessiz bir salgın olarak bulaştı. Doğrudan politik bir eyleme dönüşmedi. Filozofun böyle bir derdi de yok. Ancak insanlarda, Melankoli, izalasyon, irade körlüğü, insan sevgisinin kaybı, içe kapanma, ve toplumsal olaylara seyirci kalma kültürü doğurdu. Bu felsefi düşüncenin etkisiyle 19. Asırda sınıflar arası edebî depresyon yaygınlaştı. Alman romantizminde karamsarlığı işleyen,Höldern, Novalis, Heine gibi edebî simalar ortaya çıktı. Rus edebiyatında, Turgenev, Çehov, Dostoyevski gibi kişiler karamsar karakterler yarattılar. Fransız şiirine, Rimbaud, Malleme, Baudelaire gibi şairler karamsar duygu ürettiler. Baudelaire, yazdığı şiir kitabına Elem Çiçekleri adını verdi. Sanatçı ve yazarlar değiştiremeyeceğini düşündüğü dünyaya ya karşı içsel kaçışlar aradılar.
Yetişen bu tip karamsar karakterler, okumuş duygu ve bilince duyarlılığı olan gençler arasında yaygınlaştı. Karamsar birey tipi ortaya çıktı. Birey topluma yabancılaştı. Yaşamın hedeflerine cesaretle atılan bireyler değil korkak ürkek , boş vermiş bireyler yetişti. Orhan Veli’yi bile etkilemiştir bu boş vermişlik ve hiçlik duygusu.
Eskiler alıyorum,
Alıp yıldız yapıyorum
Musiki ruhun gıdasıdır
Musikiye bayılıyorum
Şiir yazıyorum
Birde rakı şişesinde balık olsam.