Ankara Arena dolmuş, nerdeyse ayakta duracak yer bile yok. Antalya’dan giden bazı partililerin, sempatizanların doluluktan içeri giremedikleri kulağıma geliyor.
Kılıçdaroğlu konuşmasına başlamadan önce bir sessizlik, bir durgunluk var salonda. Sanki tüm delegeler bir şeyleri merak ediyor gibi neyi merak ettiklerini bilmeden.
Merak ettiklerinin ne olduğunu kurultay içinde anlayacaklar, 17 yıldır böyle bir Kurultay yaşamadıklarını görecekler.
Gerçekte 17 yıldan beri ilk kez böyle bir kurultaya tanık oluyorlar. Divan seçimi yapılıyor; tam bir denge, Karadeniz’den, Güneyine, Doğusundan Batısına.
“Yoktu önceleri böyle bir şey,” diyorlar. “Birisi işaret eder, divan ona göre seçilirdi”.
Aksaçlı bir adam kürsüde, konuşuyor, kim bu adam? Kimse tanımıyor. Söz istemiş verilmiş.
Delegeler biraz şaşkın, ama sevinçli. Tepeden inme yok.
İl Başkanı Özer Ülken Baykal’ın hemen yanında oturuyor, birisi Baykal’a bir şey söylerken kafasını yaklaştırıp söylenenleri dinlemeye çalışıyor.
Kılıçdaroğlu sorunları sıralıyor; öyle büyük alkış yok. Gösteriş yok. Delegeler başlarını sallıyorlar, evet, biliyoruz, inanıyoruz, der gibiler.
Kılıçdaroğlu “Türkiye’nin 1001 sorunu var, bizim de 1001 çözümümüz var,” diyor. Delegelerin elleri birbirine çarpmasa da yüzleri aydınlanıyor, hepsi sevinçli.
Kılıçdaroğlu konuşmasında, Türkiye’nin dertlerini 41 başlık altında topluyor, delegenin biri yanındakine fısıldıyor, “41 kere maşallah.”
Kurultay ısınıyor, alıştıkları iki saat laiklikten söz etme yok, ama Kılıçdaroğlu özgürlüklerden konuşmaya başlayınca kongre ayağa fırlıyor adeta. Kafalarındaki korku imparatorluğu ilacını buluyor.
Kurultay coşuyor. Çiftçilere Kılıçdaroğlu 17 yıl sonra elini uzatıyor.
Kılıçdaroğlu işçinin, çiftçinin, memurun, işadamının, gençliğin, baroların artık ayağa kalkmasını istiyor. Korku imparatorluğu başka türlü yıkılamaz.
“Kurultay ayağa kalkın!” diyor genel başkan Kurultay ayağa fırlıyor. Delegeler bir zafer kazanmış gibiler.
“CHP ayağa kalkıyor,” diyorlar.
VE “liderini buldu,” diyorlar..
Delegeler illerine dönünce üyelerine ayağa kalkın, diyecekler gibi geliyor bana.
8000 genç köylerden dönmüşler sabaha karşı. Günlerce köylerde dolaşmışlar, yorgunlar, ama Kurultay’da Genel Başkanlarının konuşmasını dinledikten sonra bir canlanıyor, bir coşuyorlar.
Parti Meclisi listesi gecikiyor, 200’ü aşkın delege meclise girmek için başvuruyor.
Kurultayda kan bağışı çağrısı var. Kanı tutan üyeler çağrıya koşuyor.
Parti Meclisi listesi açıklanıyor. Yine bir denge:Emekliler var, işçiler var, diplomatlar var, çiftçiler var, iş adamları var, CHP okulundan yetişmişler var, akademisyenler var, milletvekilleri var. Tam bir danışmanlar kurulu.
Oylar sayılıyor. O ne? Gürsel Tekin, Sezgin Tanrıkulu en düşük oyu alıyor.
Tam bunlar konuşulurken bir itiraz kurultayı sallıyor. Seçilen kadın sayısı tüzüğe göre eksik.
23 kadın PM’ne girmiş. Tüzük PM’nin dörtte biri kadın olur diyor. Görünürde 3 kişi fazla. İtirazlar 68 kişilik asil üye ile 18 kişilik Bilim Yönetim Sanat kurulundaki kadın üye sayısının ayrı ayrı hesaplanması gerektiğinde. Kararı Yüksek Seçim Kurulu verecek.
Kurultay kapanırken düşünüyorum. Kılıçdaroğlu seçim bildirisini okudu. Üçüncü Yol’un manifestosunu açıkladı.
Evet, bu kurultay havası ile CHP iktidara koşar, diye kendi kendime mırıldanıyorum.