AKP, Davos’ta umutlandı. Tüm Arap ülkelerinde İran’da Erdoğan’ın posterleri halkın elinde idi. Hatta Erdoğan’ı halife ilân edelim, diye başlık atan gazeteler bile vardı.
AKP bunları duyunca kabarıyor, şişiyor, iç politikaya malzeme yapıyordu. Bilmiyorlar ki üç gün sonra hepsi unutulacak. Unutulmaya başlandı bile. Arap Dışişleri Bakanları (Katar, Suriye hariç) toplantısının sonunda yayınlanan bildiride “Arap olmayanlar Arap işlerine karışmasın,” denildi, dersimizi aldık.
İsrail’de seçimler yapıldı. Partilerin tek seçim malzemesi Hamas’dı; Hamas’ın yok edilmesi idi.
AKP, Türkiye’nin Arap değil, bir Batı ülkesi olduğunu unutuyor. Unuttu da…
Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz bundan 30 yıl öncesi gibi, herhangi bir ilerleme kaydedilmedi, AKP’nin iktidara geldiği günden beri Batı ile ilişkileri hep göstermelik oldu, Amerika’nın baskısıyla Batı yanlısı görünmek zorunda kaldı, birkaç müzakereye girdi, son iki yıldır bir adım ileri gidemedi. AB’nin zorlamasıyla birkaç antidemokratik kanun değişti. Bu yıl Kıbrıs konusunda bir karar almak zorunda, hiçbir çalışması yok. AB ile yeni “görüşmeci” seçilen bakanımızın ticari işlerini (Vakko’nun şubesi) yürütme derdinden AB’ye zaman ayırması zor. Zaten hükümet de ondan fazla bir şey beklemiyor.
Gelelim esas meseleye.
AKP, Arap ülkeleri halklarında forsumuz artınca bunu iç politikaya kaydırmaya çalışdı. (Suudi Arabistan’dan ses çıkmıyor. Arap ülkelerinde görevli olduğum zaman benim gördüğüm, anladığım, Arapların Filistinlilerden pek hoşlanmadığıdır. Onları hep aşağılarlar.)
“İşte” diyorlar, “gördünüz mü, nasıl Araplar bizi destekliyor.” Aslında Arapların desteklediği filan yok. Halk bağırırsın, çağırsın, Erdoğan’ı halife ilan etsin, sorun rejimlerinde. Arap ülkelerinde kamu oyu, kamunun baskısı gibi bir olayın olmadığını bilmiyorlar. Krallıkla, ya da diktatörlükle idare edilen ülkelerde kamunun baskısı gibi bir şey söz konusu değildir.
Batı ülkelerinin tamamı, (komşularımız, Bulgaristan, Romanya, Ukrayna, Gürcistan, hatta Azerbaycan bile) Amerika, eski Sovyet ülkelerinin tamamı Davos çıkışından, Hamas korumacılığından rahatsız. Bu ülkelerin hepsinin İsrail’le devletler ve halkları düzeyinde yakın ilişkileri var. İsrail’deki Yahudilerin akrabaları Ukrayna’da, Rusya’da, Belarus’ta, Baltık ülkelerinde, Polonya’da ve diğerlerinde yaşıyorlar. Onların, “kahrolsun İsrail, Kahrolsun Yahudiler,” diye haykırmalardan mutlu olduğunu söylemeye olanak var mı? Bu tutum, Türkiye’yi yeni badirelere sürükleyebilir. Karşımızda üstelik bir Ermeni ve Avrupa Birliği sorunu varken.
Belarus’ta tanıştığım, dişlerimi yapan diş doktoru bir Yahudi geçen gün bana telefon etti. “Celâl, biliyorsun akrabalarım var Antalya’da, onlar için bir tehlike var mı? Kendileri yok diyorlar, ama inanmıyorum,” diye sordu. Bir başka örnek, Hürriyet gazetesinde yayımlandı: İsrailli Yahudiler telaşlılar, Türkiye’deki akrabalarını merak ediyorlar, bunu da açık açık söylüyorlar. Hürriyet’teki röportajda İsrailli bir kadın yahudinin çok çarpıcı bir cümlesi var. “Erdoğan sokak ağzıyla İsrail’i tehdit etti, diplomat ağzıyla da halkı sükunete davet etti.” Turizm Bakanlığı Davoz’tan sonra Türkiye’ye gelen İsrailli sayısında büyük düşüş olduğunu açıkladı.
AKP hükümetinin, Davos’tan sonra iyice artan, bir yerde Davos’un teşvik ettiği İsrail ve Yahudi karşıtlığını kesinlikle önlemesi, çirkin gösterilere fırsat ve izin vermemesi, seçim çalışmalarında dikkatli bir üslup geliştirmesi sadece Türkiye’nin çıkarına olur.
Davos’ta Peres’in durmadan Erdoğan’ı işaret ederek konuşmasına, moderatörün çirkin tavırlarına gerekli ders biraz aşırıya kaçsa da verilmiştir. Elbette Türkiye Cumhuriyet’inin haysiyetinin korunması gerekiyordu.
Japonya dahil, Tüm dünya Hamas’ı terörist ilan ederken, Başbakan Erdoğan’ın Obama’ya “terörizmi yeniden tarif edelim,” diye bir öneride bulunması Türkiye için büyük bir tehlike oluşturacaktır. Eloğlunun, “tamam, PKK’yı da bu tarife alalım,” diyebileceğini unutmamalıdır.
Dilin kemiği yok, ama kafada bir beyin taşıyoruz.
İsrail’de bugün seçimler dolayısıyla Türkiye aleyhine küçük de olsa bir kampanya yürütülmesine rağmen, İsrail, Türkiye ile dost olmasının kendine sağlayacağı faydalardan haberdar. Son birkaç gündür İsrail basını bu konuyu işliyor. Onlar da Ortadoğu’da yalnız kalmaktan korkuyorlar. Pilotlarının Konya’da eğitilmesi bile İsrail için büyük nimet. Ah ne yazık ki Gazze’ye o bombaları atanlar da Konya’da eğitilen pilotlar. O çocuklar ölürken biz de mi günahkârız? Ne yazık ki devletler arasındaki ilişkilerde böyle üzücü, açıklanması güç olaylar oluyor.
Özetlersek, AKP Davos sonrası dış politikada tutumunu düzeltmezse:
1- Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz iyice çıkmaza girebilir.
2-Modern Türkiye imajımız büyük yara alır.
3-PKK konusu gündeme taşınabilir.
4-Ermeni sorunu aleyhimize sonuçlanabilir. Amerika’daki Yahudi lobisi Ermeni sorunu karşısında Türkiye’nin yanında yer almayı bırakabilir.
5-Yahudi vatandaşlarımızın huzuru kaçabilir, kaçtı da. Bu da birlik ve bütünlüğümüze zarar verir. Türkiye’ye ırkçı ülke levhası yapıştırılır. 1934 Trakya olaylarını, (50 bin Yahudi baskılar sonunda İstanbul’a ya da İsrail’e göç etmek zorunda bırakılmıştı.) 1942 Varlık Vergisi rezaletini unutmayalım.
6-Hatta IMF ile görüşmeler iyice çıkmaza girebilir.
7-Dış ticarette zorluklarla karşılaşabiliriz.
8-Davos çıkışı iç politikaya alet edilirse bundan AKP de büyük zarar görür. (Bu konunun nedenini açıklamayacağım. AKP’li liderler bilir.)
SON SÖZ: Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmayalım.