İzmir’in kavakları

Konyaaltı Caddesi’nde, teknik okulların karşısındaki tramvay durağına geliyorum. İki orta yaşlı hanım bankta oturuyorlar, bana da kibarca yer verdiler; ben de kibarca  bankın ucuna iliştim. Konuşmalarından o civarda oturdukları  anlaşılıyordu; Konyaaltı caddesine arabaların –hatta bazen ikili- park yapmalarından şikâyet ediyorlardı.

Tramvay ne olduysa biraz gecikti, zaten yarım saatte bir geçen tramvayın gecikmesi gerçekten sinir bozucu oluyor. Hanımlardan biri “ bir de hızlı tramvay yapacaklar, onu da görürüz,” diye söylendi. Diğer hanım da bu söz bir çağrışım yapmış olmalı ki, “gidecekmiş,” dedi. Öbürü hanım anlamadı, “kim? Nereye?” diye sordu. “Menderes canım, İzmir’den aday gösterecekmiş, Tayyip efendi onu.” “Desenize hem başbakan hem Antalya Menderes’ten kurtulacak.” 

Tramvay geldi, öbür hanım bir şey dedi mi demedi mi duyamadım.

İzmir gazeteleri günlerdir yazıyormuş: “Erdoğan, Menderes Türel’i İzmir’den aday gösterecek,” diye. Köşe yazılarında bile tartışılıyormuş, halk konuşuyormuş: “Başbakan İzmir’i almak istiyor, o nedenle medyada adı çok duyulan Menderes Türel’i İzmir’den aday gösterecek.”  “Başbakan İzmir’den umutlu değil, Antalya’da yıpranan Türel’i İzmir’den göstererek.” Antalya’yı kaybetmek istemeyen Erdoğan, Antalya’ya halkın sevdiği, popüler bir isimle  girecek.”

Seçimler öncesi çok şey konuşulur, ama galiba başbakan haklı. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz, derler ya. Durup dururken Menderes’in ismi neden İzmir’lerde gezinsin, bir nedeni olmalı.

AKP’nin İzmir’i alması hayal. Eğer söylenenlerin gerçek payı varsa, başbakan’nın Menderes’ten politik bir taktikle, yani bir nevi Menderes’in sırtını sıvazlayarak kurtulmak istediğini söyleyebiliriz. Orta yaşlı hanımın esprisinde bir gerçek payı var. Antalya’yı kaybetmenin AKP için büyük bir darbe olacağı kesin. Bu nedenle çok güçlü bir adayı Antalya’dan göstermek istemesi doğal. Hatta bakanlarından birini bile ikna edebilir, diye bir söylenti de var...  Hani seçimden önce kabinede revizyon yapılacağı fısıltılarını bunlara eklersek AKP’nin kazanı iyice kaynamaya başlamış olmalı.  

Bekleyip göreceğiz.

Belediyenin Borçları

Antalya Belediyesi borç batağına saplanmışken hiç kimse kolay kolay başkanlık koltuğuna oturmak istemez. Başbakanın işi zor. Başbakan belki borçlarını merak etme, hükümet olarak destek oluruz, gibilerden vaatlerle adayını ikna etmeye uğraşabilir, ama önümüzdeki yerel seçimler de AKP’nin şansı bugünkü gibi değil. Her geçen gün AKP’nin oylarının eridiğini anketler gösteriyor. Bir de sol cenah,  efendi gibi kaprislerden uzak, gerçek sosyal demokratlar gibi bir birleşmeye giderse AKP’ye meclisteki sıralarını değiştirmek kalır. O nedenle Antalya’ya aday bulması kolay olmayacak.

Antalya Belediyesinin sadece şu hızlı tramvay  -hadi hafifi raylı sistem, dedikleri, bazı meslektaşlarımın da “metro,” diyerek, komikleştikleri- yüzünden 212 milyon Euro borcu var. Buna bir de yılda yüzde dört buçuk faizi ekleyin, borcun büyüklüğü dudak uçurtacak yükseklikte. Borcu ödemek için ulaşım gelirleri, toptancı hal gelirleri 2028 yılına kadar alacaklı kuruluşa ipotek edilmiş durumda. İş sadece bununla kalmıyor, küresel ekonomik kriz de belediyenin belkemiğini kırdı. Borç, Türk parası ile düşünüldüğünde bugün yüzde 35 daha artmış oldu. -Hesabı kuvvetli olan geri ödenecek borcu hesap etsin.- İpotek tahminleri o günün koşulları içinde yapıldığından 2028 yılına kadar borcu ödemenin olanağı yok.

Ha, ne olacak? Tramvay ücretlerine -düşünülen bilet fiyatlarına- zam yapılması gündeme gelecek. Belediyenin çaresi de yok. Vatandaş bugünkü bilet fiyatlarından yanmışken yeni bir zammı nasıl karşılar, diye sormaya gerek yok.

2009’un Ocak ayında tramvaylar deneme sürüşüne başlayacaklar. Dört ay sonra da seçimler var. Tramvay biletlerini zamlı satsalar olmaz, seçim tehlikeye girer, zamsız satsalar borç yükü artar, ödemeler gecikir. İki ucu “ballı” değnek. Kuşkusuz seçilecek yol, seçim ekonomisi olacağından borç zamanında ödenemeyecek, bu da yeni seçilen belediye başkanının daha koltuğuna oturmadan başını ağrıtmaya başlayacak.

Menderes’ten sonra gelecek belediye başkanına Allah kuvvet, sabır, akıl versin.

Cumhuriyet Bayramı Konseri Skandalı

“Bunu tuttum. 29 Ekim akşamı Cumhuriyet Meydanı’nda belediyenin organize ettiği halka açık bir konser verildi. Bayramlar işte böyle kutlanır, halk neyi kutladığını bilmeli, Cumhuriyet’i anlamalı, COŞMALI,  iç içe olmalı. Nutuklarla olmaz. Zaten her gün nutuk dinlemekten bıkmış. İçimden, giderayak Menderes Türel belediye başkanlığını öğrenmeye başladı, dedim.”

Yazıma böyle  başlayacaktım, olmadı. Cumhuriyet Meydanı’nda  günlerdir ilan edilen, bilbordlarda afişleri asılan Kenan Doğulu’nun konseri  iptal edildi. Şu belediyeye kırkyıldabir bir "aferin," diyecektim, onu da diyemedim yine. İptalden haberi olmayan halk 29 Ekim akşamı meydanı doldurdu, saatlerce bekledi. Kulaktan kulağa konserin iptali duyulunca homurdanarak meydanı terk etti. İstanbul’un 29 Ekim akşamını televizyondan izledik. Bir de Antalya’ya bakın ve dahi yorumunu siz yapın.

Kaş’ta her Cumhuriyet Bayramı’nda  Cumhuriyet Balosu düzenlenir. Büyük kentlerde düzenlenen Cumhuriyet baloları ya da resepsiyonları ile ilgisi yoktur bu baloların.  Kaş’ın meydanında halk toplanır, yenilir, içilir, dans edilir, şarkılar söylenir, göbekler atılır, Teke Yöresinin oyunları oynanır, halk bayramın tadını çıkarır. Kafalar tütsülenince arada bir kavga da çıkar, polis kavgacıları alır, götürür, halk eğlenmeye devam eder. O kavgalarda işin tuzu biberidir.

Atatürkçü, Cumhuriyetimizin bekçisi Valimizden gelecek yıllarda daha büyük kutlamalar bekliyoruz..

Antalya Sibirya Kömürü ile Isınıyor

Sözüm, aslında Antalyalının hangi kömürü yaktığı değil. Üstelik kışa girdiğimiz bu günlerde Antalya’lının kalitesiz kömür dağıtımından zehirlendiği de değil. Kepezli kardeşlerimizin hepimizden daha çok zehirlendiği, akciğer kanserine doğru koştukları da değil.

Bir gece eve gelirken kocaman bir tır bir binaya yanaşmaya uğraşıyordu. Tırda mavi paketler içinde bir şeyler vardı, sordum, “kömür,” dediler, “Rus kömürü.”

Meğerse biz 1980 den beri kömür ithal ediyormuşuz da haberim yokmuş. Üstelik kömür ithalatında ne kontrol varmış ne de kalite aranıyormuş, yurt dışından gelsin yeterli imiş. Her önüne gelen kömür ithal edermiş, tamamen serbestmiş.

Vah Türkiye’m vah!

Bilenlere danıştım, anlattılar:

İthal kömür kaliteliymiş, bizim kömür tozluymuş, kükürt oranı yüksekmiş, falan filan.

Kömür yataklarının üzerinde oturan Türkiye yıllardan beri kömür üretimini askıya almış. Zaten kömür ocakları özelleştirilmiş. Bir Türkiye Taş Kömürü Kurumu varmış Zonguldak’ta, üretim yapmaya çalışan. (Dip not: Kurum geçen hafta 3000 işçi almaya karar verdi. 76 bin kişi baş vurdu, bunların 1075’i de üniversite mezunu.)

Yerli üretimi AKP kapatmış, oy karşılığında dağıttığı kömürlere yerli üretim ancak yetiyormuş.

AKP’nin enerji politikasının sonucu diyorlar. Öyle ya, AKP hükümeti enerjiyi de özelleştirmedi mi? İktidara geldikleri günden itibaren bir kuruşluk enerji yatırımı yaptılar mı? Hayır, yapmadılar, dünya alem biliyor.

Nerde benim Soma, Afşin-Elbistan, Seyit Ömer, Tunçbilek, Kemer Köy, Yatağan, Orhaneli, Çayırhan, Zonguldak, Bartın vs. kömür yataklarım?

Kömürden çok zenginmişiz. Ukrayna kadar zenginmişiz. Konya’da 520 milyon tonluk kömür rezervi varmış işlenmeyi, gün yüzüne çıkarılmayı bekleyen.

Kim uğraşacak kömürcülükle. Kapkara zaten, daha fazla kararacak halimiz yok. İthal edersin, olur biter. Dünya kömüre dönüyormuş, iyi biz onlardan satın alırız. İthalat her yıl artmış da artmış, sonunda özel sektör kömür işletmeleri ardı ardına kapanmaya başlamış. Biliyor musunuz, özelleştirme yapılırken kömür işletmeleri bedelsiz, dikkat buyurun bedelsiz özel sektöre devredilmiş. Şimdi ithalat yüzünden kömür yatakları onlara da yar olmuyor.

Vah benim Türkiye’m!.

Geçen yıl tonu 230 dolar olan kömürün tonu 510-550 dolara çıkmış. Ödediğimiz dövize bakın, Konya da kömür yatakları gel beni çıkar diye bağırırken biz Ruslara kaptırıyoruz paracıklarımızı. Zaten enerjide yüzde 70 Ruslara bağımlı değil miyiz?

Enerjin yok, bankaların yok, limanların yok, fabrikaların yok, haberleşmen yok, yok oğlu, yok. Hepsini yabancılara satmışsın.  

Ne devlet ama. Hâlâ bu küresel krizde ayakta. Eh sormayın lütfen, nereye kadar diye.

Bakın kömür fiyatları neden artmış biliyor musunuz? Çin, peşin para ile tüm Rus kömürünü kapatmış bu yıl. Oysaki Çin de kömür ihraç ediyor.

Demek ki Çin’in bir bildiği var, bizim bilmediğimiz. 

Yayın Tarihi
13.12.2008
Bu makale 1303 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!