Hükümetin durup dururken yarattığı boşluk, ülkemizi ne yaptıklarını bilmezlerin elinde oyuncak yaptı. Adamlar, Türkiye’yi dingo’nun ahırı sanıp istedikleri gibi at oynatıyorlar; hükümet de uzaktan pembe dizi seyrediyor gibi belki de görmeden bakıyor. Bu dizinin geçmişinin kanla, ölümle, şiddetle, hainlikle dolu olduğunu unutmuşçasına.
Adamlar çıkıyorlar Güneydoğu’da “ halkımızı korumak için Öz Savunma Gücü Birliği kuracağız,” diyorlar, kimse çıkıp ta hangi halkı, kimden koruyacaksın, siz kim oluyorsunuz, diye soramıyor.
Adamlar, “artık bu memlekette iki dil konuşulacak, bunu derhal başlatacağız,” diyorlar, kimse çıkıp ta dil gidince memleket gider, sen kimsin, kimsiniz, oturun oturduğunuz yerde, haddinizi bilin, diyemiyor.
İşte böyle içi boş Kürt açılımı diye bir şey çıkartırsan elin oğlu bunu doldurmaya kalkar, biz de şapşal şapsal bakarız.
Anamın bir lafı vardı, “Tanrı memleketin sahibini versin,” derdi.
Bu memleket bu denli sahipsiz kaldı mı bir kendinize sorun.
HALKKART
Durdum durdum, duramadım.Benim de sabrım bitti:
Antkart denilen rant peşkeşi yürürlükte iken eleştirdik, yanlışlarını anlattık, bu kartın bu soygun düzeninin devamı olduğunu yazdık, çizdik. Antkart şirketi de bize sürekli yanlı yunluş yanıtlar gönderdi durdu. Adamlara dedik ki, kardeşim biz, bu sistemin karşısındayız , sizin rant şirketiniz beni ilgilendirmiyor, bir daha da bana yanıt göndermeyin.”
Yanlış uygulanan her sistem vatandaşa işkencedir.
Mahkeme Antkart’ı iptal edince “oh ,”dedik, derin bir soluk aldık. Sonra bir baktık ki, Antkart’ın yerine Halkkart geliyor. “Aman,” dedik, “yapmayın, eğer bir sistem uygulamak istiyorsanız, dünyada daha başka vatandaş yararına pek çok sistem var.” Oturduk kendi gazetemiz dışında Büyükşehir Belediyesi’nin gazetesinde de konuyu yazdık. Dinleyen olmadı.
Halk Kart, Antkart’ın birilerine rant sağlayan özellikleri tırpanarak çıktı. Görünürde ortalıkta bir peşkeş çekme emaresi yoktu.
Uygulamada “boşluk”lar olunca dedikodular da başladı. Halkkartı uygulayan, adı A,-Kent olan şirket ortalıkta yok. İşte dananın kuyruğu burada kopuyor. Çıksanıza ortaya birader, eleştirilere, halkın çilesine derman olacak bir yanıt verip durumu anlatsanıza. Mustafa Akaydın hoca göğsünü açmış, bütün oklara hedef oluyor.
Ne kadar sürer bu hedef olma durumu?
Belgesiz, tanıksız çamur atma kolay. Kolay da biraz ar, biraz insaf gerek.
Bakıyorum CHP’liler bile endişede. Onlara sesleniyorum. Sakin olunuz lütfen.
Not: Hani bir oyun vardır, biri, bir kelime söyler, diğeri hemen aklına gelen ilk kelimeyi patlatır. Yani sen “yaş” dersin, öbürü “kuru,” der. Aslında hep öyle olmaz, kelimelerin eş anlamı söylenmez. Karşındaki kişi o anda kafasında ne varsa onu fırlatıverir. Örneğin, sen “halk” dersin öbürü “para” der.
Ben ne zaman şu mahkemenin işine son verdiği Antkart şirketinden söz etsem, anında yanıt alırım. Şirketin Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Yiğit Tuncel Beyin görevidir bana yanıt vermek. Aslında itiraf etmeliyim, çok iyi kalemi var, Türkçesi gerçekten güzel. Üstelik çok iyi politikacı da olur. Hani derler ya, lafları evirip çevirmede çok usta. Hep düşünürüm neden Menderes Türel başkanken kendisinden yararlanmadı diye.
Aşağıda Sayın Tuncel’in yukarıda okuduğunuz yazıma verdiği yanıtı bulacak, yanıtlarda ne denli usta olduğu hakkında bana hak vereceksiniz.
Sayın Celal Bey,
Bugün Cumhuriyet Akdeniz’de yayınlanan “Boşluk dert açar” başlıklı yazınızı okudum.
Yer bulduğunuz ve ayrıca okuduğum gazeteye olan saygım ve yazarlığın bir başkasına hakaret etme hakkı vermediğine olan inancım gereği, cevap hakkımı kullanmak isterim.
1-) Antkart Kart Teknoloji Hizmetleri A.Ş. şirketimizin adı olup, “Antkart” patenti bize ait tescilli bir markadır
Bu bağlamda “Antkart rant peşkeşi” ifadesi bize yapılmış bir hakarettir.
Almanların bir sözü vardır: “Güvenmek iyidir, kontrol etmek daha iyidir”.
Yazınızın içeriğine yönelik değerlendirmem şu şekildedir:
Elektronik ödeme sistemi aslında tam olarak da bahsettiğiniz yanlış düzeninin (vergi kaçağı, Toplu ulaşımdan belediyenin alamadığı pay, araç hasılat giderlerinin takibi vs) durdurulması için düşünülmüş,
modern şehirlerin ihtiyaçları yönünde sürekli geliştirilen bir sistemdir . Antalya özelinde Bekir Kumbul döneminde ihale şartnamesi hazırlanmış, Menderes Türel döneminde belediye lehine değişiklikler yapılarak ihale edilmiştir.
Sistemin bir bileşeni olan araç takip yöntemiyle, toplu ulaşım araçlarının mesai saatlerini , hat güzergah sürelerini, hız limitlerini denetlemek mümkün olmuş, aslında kazandığımız ihalenin şartnamesinde olmamasına rağmen geliştirdiğimiz akıllı durak sistemi ile entegre edilen yapı sayesinde, yolcuların internet yoluyla evden, cep telefonundan ve duraklardaki ekranlardan, araç geliş dakikalarını takip ederek durakta bekleme işkencesini azaltarak zamanlarını en verimli şekilde kullanma imkanını sağlamıştır.
.
Elektronik bilet uygulaması ile de gün boyunca zaman, durak ve güzergah yoğunlukları, sapma oranı nerdeyse sıfıra indirilerek tespit edilebilmiş ve böylece şehirde dolaşan araçların yolcu taleplerini dikkate almış haliyle araç içlerinde sıkışmadan seyahati öngörülerek düzenlenmiştir. Ayrıca özel şahıslarca, tüzel kişilerce veya kamu tarafından işletilen toplu ulaşım araçlarında araç hasılatının eksiksiz tahsilatı da sağlanmıştır.
2-) “Antkart şirketi de sürekli yanlış yunluş yanıtlar gönderdi durdu. Adamlara dedik ki, kardeşim, biz bu sistemin karşısındayız, sizin rant şirketiniz beni ilgilendirmiyor, bir daha bana yanıt göndermeyin” deyip bir başka paragrafta “ Halkkart’ı uygulayan adı A-Kent olan şirket ortalıkta yok. İşten dananın kuyruğu burada kopuyor. Çıksanıza ortaya birader eleştirilere,, halkın çilesine, derman olacak bir yanıt verip durumu anlatsanıza” demek açıkça tutarsızlıktır.
Hem bir şirketin kamuoyunu bilgilendirmek amaçlı çabalarını istemediğinizi söyleyeceksiniz hem de bir başka şirketi ortalarda görünmeye davet edeceksiniz.
Ayrıca bizim verdiğimiz cevapların doğruluğunu veya yanlışlığını nasıl tespit ettiğinizi de bilmek isterim. Biz hiçbir şekilde kamuoyunu ikna etmek için yalan söylemedik, iftira atmadık. Sözleşmemiz gereği sistemi çalıştırırken haklı-haksız eleştirilere hukuk ve ahlaki sınırlar çerçevesinde cevap hakkımızı kullandık. Bir kere dahi olsa şirketimize veya belediyeye bilgi edinme hakkınızı kullanarak resmi yoldan başvuruda bulunsaydınız, belediyenin izni doğrultusunda verdiğimiz bilgilerin doğru mu yoksa yanlış mı olduğunu görürdünüz. Seçimlerden sonra bir siyasi partinin yeni il yönetimi tarafından bir hukukçu ve bir mali müşavir görevlendirilmiş ve işlettiğimiz sistemin detaylı bir sunumu belgeleriyle kendilerine yapılmıştır. Sonuç olarak bize söyledikleri “ biz böyle bilmiyorduk “ olmuştur.
Son olarak yazınızın sondan bir önceki paragrafında geçen “Belgesiz, tanıksız, çamur atmak kolay. Kolay da biraz ar, biraz insaf gerek.” İfadesine tamamen katıldığımı belirtmek isterim.
Saygılarımla
R.Yiğit Tuncel