Her yerde Türk var…

Gezi anıları

Delikanlı Minks’te  yabancı diller fakültesini bitirir; Rusça, İngilizce öğrenir. Türkiye’ye gelip askerliğini yapmak ister. Bu arada bitirdiği fakültenin YÖK’ten denkliğini almak için başvuruda bulunur. Altı ay uğraşır, sonunda YÖK, bizim kayıtlarımızda Belarus\ diye bir ülke yok, diye yanıt verir. Delikanlı Ankara’da Belarus Büyükelçiliğine gider, “aman bana bir belge verin, bizim YÖK, bizde Beyaz Rusya var, Belarus’u tanımıyoruz, diyor. Elçilik, Beyaz Rusya ile Belarus’un aynı ülke olduğunu, uluslararası bilinen adının yine Belarus olduğunu belirten belgeyi on dakika içinde delikanlıya verir YÖK’e de resmi bir yazı yazar. Delikanlı da bitirdiği fakültenin denkliğini alır. Delikanlının adı Turgay Bayrak. Bu öyküyü bana kendisi anlattı Minsk’te; güldük.
Naşe Mesta “Bizim Yer.”
Türkiye’de pek çok kişinin, YÖK’ün bile adını, yerini dahi bilmediği Belarus’a  sen Rize’nin Hemşin Yaltkaya Köyünden kalk gel, Minsk’te bir restoran aç. (Minsk Belarus’un başkenti) Bizim Karadenizli Bünyamin İleri  16 yıldır burada. Lokantasının adını da “Naşe Mesta” yani “Bizim Yer,” koyuyor. Bünyamin İleri, 16 yıldır Minks’te ama, her Ağustos ayında mutlaka köyüne, yaylaya  gidiyor, annesinin elini öpüyor. “ 41 yaşındayım, her yıl giderim, bizim köyde ot biçme zamanıdır.  Evet her yıl giderim, gitmezsem kendimi aç hissediyorum.” diyor.
Aslında Bünyamin’in gezmediği ülke de yok gibi, Amerika’ından Avrupa’nın her kentine yolu düşmüş. Bir Kelebek sanki, uçup duruyor da Belarus kanatlarını koparmış olmalı ki 16 yıldır başka bir ülkeye kanat açamamış. Akademi mezunu, muhasebeci, yolcu gemilerinde çalışmış. İlk geldiğinde araba yedek parçası ithal etmiş Türkiye’den. Sonra bir arkadaşı ile pasta imalathanesi kurmuş, marketlere, kafelere satmış. O zaman Bünyamin’in cebinde 200-300 doları var. Zamanla Türkiye’den gelen müteahhitlerin elamanlarına Türk yemekleri servisi yapmış. İlk Ensas gelmiş, Minsk oteli restore etmiş, restorasyonda çalışan Mühendisler, mimarlar, işçiler Belarus yemeklerine alışamayınca Bünyamin İleri’ye koşmuşlar. Bu da Bünyamin’de zaman içinde restoran fikrini oluşturmuş; sonunda da “Bizim Yeri” açmış; kendi köyünden aşçı Gökmen Mataracı’yı da ithal etmiş. Gökmen bey, “Şu bakan Mataracı ile akrabalık var mı?” diye sorunca, “o yaygın bir soyadı, ne işim var benim öyle adamlarla,” diye bana kızıyor.  Bünyamin Belarus’u seviyor, “Temiz bir ülke,” diyor, “mafya yok, terör yok, güvenli. Aradığın, ihtiyacın olan her şeyi buluyorsun, sadece Rize çayı yok. Onu da Türkiye’den Moskova’ya gelen tırlar getiriyor; otobüs şoförü arkadaşlar da Moskova’dan alıp bana getiriyorlar. Minsk’teki Türkler, Türk çayı hasretini Bünyamin’in “Bizim Yer”inde gideriyorlar. Ne zaman gitsem, taze çay hazırdı, zaten Bünyamin’in “hoş geldiniz” den sonraki  ilk sözü, “çay içersiniz, değil mi?” oluyor. Sırası gelmişken yazayım; Minsk Moskova otobüs seferleri Türklerin elinde. On, on iki saatlik yol, sabah, akşam gidip geliyorlar. Moskova, Rus dünyasının dağıtım merkezi. Sovyetler zamanında geliştirilmiş bu özelliğini hâlâ kullanıyor. Hatta eski Sovyet ülkelerinin tamamı hâlâ Moskova’ya bağlı dersek yanlış olmaz.
Türklerin Buluşma noktası:
Bünyamin’in lokantasına  gidince kendinizi evinizde sanıyorsunuz, güler yüzlü, saygılı, hoşsohbet bir kişiliği var, oldukça da yakışıklı.  “Bizim Yeri,” kısa zamanda Minks’teki Türklerin buluşma noktası haline getirmiş. Bünyamin’in Olga adında bir yardımcısı var, on altı yıldır birlikte çalışıyorlarmış, Olga çok güzel Türkçe konuşuyor, aynı zamanda bir Türk’ten daha misafirperver, lokantaya Bünyamin ile birlikte kendi havalarını, kişiliklerini yerleştirmişler. Lokantaya gittiğinizde Bünyamin ile Olga yoksa kendinizi yabancı bir yere gelmiş gibi duyumsuyorsunuz. 
Gerçekten Belarus çekici bir ülke. Minsk Dünyanın en modern kentlerinden biri. Çabuk alışıyorsunuz, kent sizi, binaları, parkları, yeşili, temizliği, ulaşımının düzgünlüğü, güvenliği ile  sarıveriyor. 
Antalya’dan Minsk’e gel,  resim yasağı koy.
Bir gün Bünyamin ile sohbet ediyoruz. Karşı masada beş kişilik bir grup var. İkisi hanım, üçü erkek. Erkeklerden birisi ellisinin üstünde “baba,” gibi oturuyor. Türkçe konuşuyorlar, sadece hanımlardan biri, çok güzel bir hanım “baba” nın yanında oturuyor, hiç ağzını açmıyor. Konuşulanlara da ilgisiz, belli ki Türkçe anlamıyor.  Bünyamin’e grubun kimler olduğunu soruyorum. “On gündür buradalar, Antalya’dan gelmişler, inşaat alacaklarmış.” Antalya’yı duyunca ilgim artıyor. “Biraz sohbet etsek,” diyorum; fotoğraf makinemi çıkarıyorum, sonra duruyorum. Antalyalı hemşerilerimiz belki yanlarında Belarus’lu hanımlarla resim çektirmek istemezler, diye düşünüyorum. Bünyamin soruyor, genç yakışıklı bir adam masama geliyor, “M abi istemiyor,” diyor. Sonra kendisini tanıtıyor, Antalyalı bir avukat. Kardeşinin adını söylüyor, “tanıyor musunuz,” diyor. Verdiği isim bizim çevrede çok iyi bilinen bir kişi. Hiç karşılaşmadık, ama mesleğini çok iyi yapan bir genç olduğunu biliyorum. “Tanıyorum,” derken içimden kendi kendime gururlanıyorum, ama beylerin Belaruslu hanımlarla bir resmini çekemiyorum.    
Ütü Masasından Profil Demir Fabrikasına
Metin Ali Ustaoğlu, kardeşi ile İstanbul’da Kütahya Porselen bayii. 1993-94 Körfez Savaşında işleri bozulur, çok para kaybederler. Moralleri bozulur, yurt dışında bir iş kurmaya karar verirler, ama dil bilmezler. Bir Özbek arkadaşı Belarus’u önerir, neresi diye haritaya bakarlar, Dünyanın bir ucu, Kuzeyde bir yer. Yılmazlar, atlar uçağa gelirler. Ne gider burada, ne satılır? Bir süre araştırırlar, bakarlar ki ne yeterli sebze var, ne meyve. Fiyatlar da yüksek. Türkiye’den ilk domates, portakal ithal ederler. Konuları değil, batarlar. Kara kara düşünürken, ev sahiplerinin yerde ütü yaptığını görürler. Şimşek çakar, Türkiye’den ütü masası ithal ederler, iyidir, hoştur ama gümrük filan bıktırır. “Biz,” derler “imalatı burada yapalım.” Minsk’in merkeze epey uzağında bir atölye kiralarlar, imalata başlarlar. Ancak Belarus’ta üretilen profil demirler çok kalındır, ütü masası yapmaya uygun değildir. “Teknoloji o zamanlar çok geriydi, şimdi de geri ama zamanla yeniliyorlar,” diyor. Bu kez de profil demir ithalatı yapıyorlar. Maliyet artıyor ve profili kendileri üretme kararı alıyorlar. Koca bir fabrikaları var. Rusya’ya ihraç ediyorlar. “ Rusya eski Sovyet ülkeleri ile 350 milyonluk koca bir pazar,” diyor. Şimdi talebi karşılamakta zorlanıyorlarmış, yeni yatırımlara geçmeyi düşünüyorlar.
Belarus’un Ağır Topları Türkler
Minsk’te turizm ve eğlence hayatı Türklerin elinde. Hem de baba Türklerin. Tanımayan yok.
Hüseyin Şahin geliyor, beş katlı bir otel-eğlence merkezi kuruyor. Adı Juravinka. Ekşi böğürtlen anlamına geliyor.  Dört yıldızlı bir otelin dışında, bowling salonundan, restoranlara, kafelere, gece kulüplerine, kumarhanelere, ofislere kadar her şey var. Türk Hava Yolları da orada. Minsk’e gittiniz, sokakta rast gele birine Juravinka’yı sorun, hemen size tarif eder. Bilmeyen yok. Adeta Misk’in kalbi olmuş. Juravinka’da pek çok Türk çalışıyor. Şahin tüm elemanlarını Türkiye’den getirtmiş. Minskliler, Juravinka’yı size gösterirken “Burası bir Türk’ün,” diyorlar, gıptayla, övünçle.
THY:
Türk Hava Yolları Ofisi’nin allahlık bir hali var Minsk’te. Kentin merkezindeki ofis sanki başıboş gibi. Biletimi okeyletmeye gittim, koca ofiste tek başına  çalışan çocuk, “ben daha yeniyim, nasıl yapılacağını bilmiyorum,” dedi. Şeflerini sordum, “muhasebeci burada Şükrü Kılıçalp bey (Büro şefi) burada tok,” diye yanıtladı beni.  Geçen yılda aynı olay başıma gelmişti. Bilet almaya gelenleri anlaşmalı bir seyahat acentesine yönlendiriyorlar. 
Crown hotel: Adnan Polat da oradaydı
Stalin’in pek sevdiği bir otel zamanla harap olmuş, kapanmış. Cumhurbaşkanı Lukechenko oteli tekrar hayata geçirmek ister. Avrupa’dan pek çok iş adamı işin üzerine atlar, ama o Türkiye’nin yakından tanıdığı kumarhaneler kralı Sudi Özkan’a verir oteli. Geçtiğimiz Ağustos ayında açılışı yapıldı, Türkiye’den, dünyadan pek çok tanınmış iş adamı, politikacı, bürokrat açılışa katıldı, tabii bizim Galatasaray’ın Başkanı Adnan Polat da. Sudi beyin, Princes otelleri sahibi Sudi beyin şimdi ayrıca üç gazinosu daha var Minsk’te. Sudi Özkan Belarus’a yatırım yapmasında âşık olduğu Minskli eşinin de büyük katkısı olduğunu söylüyor.
Yazıyı bitirmeden sizlere bir internet adresi vereyim. Minsk’ merak edenler bu adresten Minsk videolarını bulabilirler:  http://search.izlesene.com/?=footersearch&vse=Minsk&adult=on sitesinden Minsk’in güzelliklerine ulaşabilirsiniz. Ya da sadece http://search.izlesene.com adresine girip, arama sütununa Minsk yazabilirsiniz.
Haftaya “Belarus’ta iş imkânları:”

Yayın Tarihi
18.11.2008
Bu makale 5207 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
cem bey selamlar çok teşekkürler ben yaklaşık 8-9 yıl oldu geleli ve geri dönmeyi hiç düşünmedim sadece arkadaşları abileri özledim. benden herkese çok selamlar özellikle bünyamin abiye saygılar sevgilerle yolunuz açık olsun....

tamer yiğit 14.04.2009

Tamer bey, 16 mayıs'ta bir aksilik çıkmazsa Minsk'teyim, Naşe Myesta'ya da uğramayı düşünüyorum... cemkol@hotmail.com

Cem KOL 24.03.2009

MERHABALAR Naşe Mesta KAFE SAHİBİ OLAN BÜNYAMİN ABİYLE 2000-2001 YILLARINDA MİNSKTE TANIŞMIŞTIK. 8-9 YIL OLDU GÖRÜŞMEYELİ EĞER SİZLERDE E-MAİL ADRESİ VEYA KAFE DİREK FAX VEYA WEB SAYFASI VAR İSE YUKARDAKİ MAİL ADRESİNE BİLDİRMENİZİ ARZ EDERİM SAYGILARIMLA.

TAMER 23.03.2009

merhabalar benim de amerikada babamın amcası var fakat kendisine ulaşamıyorum onunda restorantı varmış şu an nerde nasıl bulamıyorum adı hasan irevül bu konuda bana yardım ederseniz sevinirim bende hukuk bürosunda çalışıyorum yıllardır arıyorum ama bulamadım ölü veya diri istiyorum bulmayı babamda ulaşamadı bende çabamız boşa gitmesini istemiyorum yazınızı okuyunca aklıma geldı ben antalyadayım tel 0242 326 82 09 teşekür ederim başarılarınızın devamını dilerim

aysun ayün 15.12.2008

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!