Akaydın Hocanın geçen Cuma günü yaptığı basın toplantısından söz ediyorum. Ben ömrü hayatımda böyle bir basın toplantısı ne gördüm ne de böyle bir basın toplantısına katıldım.
Sağ olsun, Belediye Basın Bürosu bu kez bana da SMS çekerek basın toplantısını bildirdi.
Sevindim. Zira seçim öncesi Hocayı, gazetecilerle bir yemekte görmüştüm, birisi de beni tanıştırmıştı. Hoca yerinden kalkmış, hararetle, gözleri gülerek elimi sıkmış, büyük bir alçakgönüllülükle, üstelik mahcup bir dille “işte biz de bu işe atıldık,” demişti. Yanından ayrıldıktan sonra “bu büyük adam” diye geçirmiştim içimden.
Niye? Onun o alçakgönüllü hali bende bu duyguyu uyandırmıştı. Yine de içimde bir kuşku vardı, seçildikten sonra, “ben”, “benim,” havasına bürünecek miydi?
Cuma günü gördüğüm adam o ilk tanışmamdaki adamdan başkası değildi. Yine gülüyor, yine alçakgönüllülüğün en güzel örneğini veriyordu.
O gün Mustafa Akaydın, bir yıllık iktidarının icraatını anlatacak, yani Antalyalılara basın kanalıyla hesap verecekti.
Gittim: AKM’nin park yerine geldiğimde gözlerime inanamadım. Yüzlerce araba. Kimdi bunlar? Bu kadar gazeteci Antalya’da var mıydı? Binadan içeriye girdim; insan seli. Gözlerim gazeteci aradı, göremedim. Takım elbiseli, kravatlı, bulucun pantolonlu, şık, normal giyimli, genç, yaşlı, başı örtülü hanımlar, mini etekli genç kızlar, yüzlerce insan. AKM’nin salonları bu kadar insanı alacak mıydı? O ara Mustafa Uysal’ı gördüm, “yahu hoca neden stadyumda yapmadı toplantıyı.” diye sordum.
Hoca basın toplantısını halkın karşısında yapacaktı. “Vay be,” dedim içimden. Cesaret isterdi.
Gazetecinin biri hınzır bir soru sorar, hocayı halkın önünde madara edebilirdi.
Başkan Danışmanı Göksel Kumsal’ın o düzgün Türkçesiyle yaptığı açılış, Belediye Genel Sekreteri Akdemir’in bir buçuk saatlik icraatları slaytlarla anlatan konuşması akıllarda uzun süre kalacaktı.
Hoca kurmayları ile sahneye çıktı. Aman Allah’ım ne alkış! Sanki basın toplantısı değil, seçim meydanındayız.
Yerim kalmadı, özetleyeyim. Hocanın diğer bir yanını gördüm: Liderlik yönünü. Sağlam ve hakîm bir ses tonu ile bir yılda yapılanları içtenlikle anlattı. Politikacı değil, Antalya’nın belediye başkanıydı. Basının ve halkın sorduğu her soruya herkesi tatmin edici yanıtlar verdi. Konulara bu denli hakîm olmasına şaşırdım. Güvenim arttı.
Hoca’nın bir de dileği vardı; dedi ki “Antalya’nın ruhunu harekete geçiren adam olarak hatırlanmak isterim. ”
Antalya adına mutlu oldum. İsabetli bir başkan seçmişiz.
(Cumhuriyet Akdeniz.)