Bağımsızlık savaşımızın başladığı gün

“Dikmen sırtlarında, Kızılyokuş’un başında bir Benz duruyor, patlak lastiklerinin içine paçavralar doldurulmuş. İçinden beş kişi iniyor. Kalpaklı biri, karşısında duran binlerce kişiye doğru ilerliyor; ön sıralardaki efelere yaklaşıyor.

-          Merhaba efeler!

-          Sağ ol Paşa Hazretleri!

-          Zahmet etmişsiniz arkadaşlar, buraya niçin geldiniz?

-          Uğrunda ölmeye geldik!

-          Fikrinizde sabit misiniz?

-          And olsun! 

Paşa arabasına dönerken ‘Bitikli’ Cafer Ağa,… iki adım öne çıkıyor.

-          Kırk atlımla emrinizdeyim Paşam.

Paşa, Cafer Ağa’ya bakıyor, arkasındaki atlılara bakıyor. Askersiz, silahsız Paşa, Anadolu’ya çıktıktan sekiz ay sonra ilk biriliğini buluyor.

-          Adın ne senin?

-          Cafer Paşam.

Paşa bu adı hiç unutmuyor.”  (*)

 

Ankara kaynıyor, bir heyecan, bir coşku dağları sarmış. Tüm vilayete ulaklar salınmış,  “Konguru Paşası geliyor!”  Konguru.. Kongre demek istiyorlar; dilleri dönmüyor. 

Yaşadığım kadar biliyorum, Ankara bu coşkuyu bir kez daha yaşamadı.

Ankara padişaha karşı çıkmış, “seni de, Osmanlıyı da tanımıyoruz,” demiş, kendi devletini kurmuş. Osmanlın Valisini tutuklamış, Sivas’a Mustafa Kemal’e göndermiş.

Defterdarı, “Hakan,” seçmişler, yardımcısı Müftü Börekçilerin Rıza Efendi, yanında dört kişi daha var, yürütme kurulu. Orduyu kurmuşlar, Yunan’a karşı göndermişler. Alay Komutanı Rıza Hoca olmuş. Ankara’da İngiliz, Fransız işgal güçleri var.

Ankara Hükümeti Mustafa Kemal’e mektuplar yazar, “Paşam, Ankara’ya geliniz.” Bir gün Mustafa Kemal telgrafla yola çıktığını bildirir. Gönüller coşar.

 

O gün, 27 Aralık günü Ankara güneşli. Ayaz var.

Keskin’inden, Çubuk’a, Kırıkkale’sinden Beypazarı’na, Polatlı’ya, Kayseri’sinden Nevşehir’e tüm vilayet Ankara’ya akmış; umutları Konguru Paşasını karşılayacaklar.

Kadın, kız, çocuk, yediden seksene tüm seymenler, tüm esnaf birlikleri, tüm dergâhların dervişleri, hacısıyla, hocasıy Dikmen’e yürürler. Sayılsa, sayılabilse on bin kişiyi aştığı bilinir.

Gelen kim? Emrinde bir tek neferi olmayan, rütbelerinden sıyrılmış bir eski paşa. Ankara’nın, Ankaralının yüzünü görmeden inandığı, güvendiği, iman ettiği bir paşa. O gelirse, memleketimiz esaretten, ırzımız, namusumuz düşmandan kurtulur; dört düvele karşı zafer kazanılır.

Atatürk’ün Ankara geliş günü 27 Aralık 1932 den beri kutlanır. Yani Atatürk’ün sağlığında başlamış bir kutlama.

Niye kutlanır?

27 Aralık 1919 tarihi Türk Milleti’nin bağımsızlık savaşına fiilen başladığı gündür. O günün tüm Türkiye’de bayram olarak kutlanması gerekir. Geçmişte düşünülmüştür de.

Ne çare, gizli Atatürk düşmanları 27 Aralık’ın bayram olmasını engellemişlerdir.

Bugün, o gizli düşmanlar tek bir gün bile kutlamayı hazmedememektedirler..

Bu atılan adıma, Atatürk’ü silmeye ve “Laik Cumhuriyeti” ortadan kaldırmaya yönelik  girişimden başka bir anlam verilemez.

(*) Ankara 1920, kitabından

Yayın Tarihi
29.12.2010
Bu makale 5120 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Atatürk düşmanı kim ? Atatürk'ün izinde olduğunu söyleyip, yolsuzluk yapan, ihaleye fesat karıştıran mı yoksa Atatürk putlaştırılmamalı deyip senede 10 kez tören yapılması yerine daha öz kutlama yapılmasını isteyen mi ? 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos, 29 Ekim, 10 Kasım vd

Suat Gezgin 29.12.2010

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!