Bu hafta yine güzel bir fıkra ile yazıma başlamak istiyorum. Sivil bir vatandaş askeri kışlaya girmek için nizamiye kapısına yaklaşır. Nöbetçi hışımla “DUR” diye bağırır. Adam hemen durur. Nöbetçi aynı şiddetle yine ikinci defa “DUR” diye tekrarlar. Sivil korkuyla “durduk ya be kardeşim” der. Asker bir bilge edasıyla “ben onu bunu bilmem, üç kere dur der sonra çeker vururum” diye karşılık verir. Çünkü askere böyle ezberletmişlerdir.
Malum olduğu gibi iki türlü bilgi var: Ezberle öğrenilen bilgiler ve düşünerek, akılla anlayarak öğrenilen bilgiler (Buna analitik bilgi de deniyor).
Ezber, bir metni aynıyla tekrar edebilecek şekilde akılda tutmak olarak tanımlanır. Ezberci öğretim; belli bir amaç doğrultusunda, bilgilerin istenildiğinde tekrar edebilecek şekilde zihinde tutulmasını sağlamaya yönelik öğretim şeklidir. Ezbercilikte bireyin bir bilgiyi zihninde tutabilme yeteneği ön plana çıkar. Mutlak doğru olarak kabul edilen bilgileri bireyin zihninde kontrol altında tutması istenir. Zihin bir bilgi bankası gibi kullanılır. Zihnin hatırlama becerisinin geliştirilmesi dışında bireye faydası yoktur. Ezberci öğretimde özgüveni olmayan, sorunlara çözüm üretmeyen, taklitçi bireyler yetişir. Çünkü birey zihninde sakladığı bilgilerle yeni bir şey yaratamaz. Bilgi sorgulamadan, eleştirilmeden, düşünülmeden depolanmıştır. (Doç. Dr. Sefa Sekin)
Analitik eğitim ise bilinç (şuur) sayesinde insanların doğru ile yanlışı ayırt etmesini, kendisini tanımasını ve çevresiyle olan ilişkilerini düzenlemesini sağlar. Bilinç yeni bilgiler edinmesini ve deneyimlerden ders çıkartmasını sağlayan akli melekedir. Bilinç aynı zamanda kavrama yeteneğidir. Zihin; ezberin tersine, sorgular, eleştirir ve düşünür. Burada zihin bir depodan çok bir fabrika gibi çalışır. Üretir ve yaratır.
Din muhakkak pek çok dogmalarla doludur ve bunlar hiç tartışılmadan kabul edilir. Ama dinin buyruklarından bir kelime bile anlamadan sadece ezbere ibadet eden bir toplum her halde çok azdır. Gelelim faize. Muhakkak faiz kötü bir şeydir ve İslam dinince haramdır. Ama istesek de istemesek de, modern çağda faiz ekonominin bir parçası olmuştur. Dünyanın ufalması, ticaret hacminin büyümesi, kredi, bankacılık ve sigorta gibi unsurların meydana çıkması ve ekonomik konjonktür faizi zorunlu kılmıştır. Faizi tamamen ortadan kaldıra biliyor musunuz? Buna gücünüz yok. En Müslüman bankalar bile başka ad altında (Yatırım ortaklığı) faiz veriyor. Ezberledikleri bir şey var o da: “ faiz sebep, enflasyon netice”. Geçen gün, Ege Cansen’in yazdığı gibi; çift para kullanan (Tl-Dolar) bizim gibi ülkelerde, faizin azalması dövizi yükseltip Tl.’ sını değersizleştiriyor (Faizin aşağıya çekilmesi, dövizin ülkeye girmesini engelliyor. Bunun çözümünü de yasal olmayan yollardan dövizin ülkeye girmesine izin vererek bulduk!). Bu da; yine bizim gibi ithalata bağımlı ülkelerde, fiyat patlamasına sebep oluyor. Yani enflasyonun nedeni faiz değil döviz değerinin artışıdır. Enflasyonda, gerek korona gerek harp yüzünden daralan dünya ticaretindeki mal kıtlığını da hesaba katmak gerekir.
Yazıyı; sık sık tekrarladığım, Rablais’ nin bir sözü ile bitirelim: “Bilinçsiz ilim ruhun iflasıdır."