Siyasette kadın eli lazım

Dünyanın en eski kuruluş tarihine sahip, Türklerin orta Asya'dan Anadolu'ya uzanan, sosyal yaşamlarında kadın ve devletin önemi bir olmazsa olmazdır.

Bilhassa Arap aşiretleriyle, yüz göz olmadığımız dönemlerde, Türk kadını aile içinde erkek kadar söz sahibi olurken devlet yönetiminde de zaman zaman Hakan'la, Kaan'la aynı haklara haiz olduğunu görürüz.

713 yılında, Arap ordularının Buhara ve Semerkant ele geçirmeleriyle başlayan, süreçte Türkler 900 yıllarının ilk yarısında Maveraünnehir'in bir Arap merkezine dönüştürülmesiyle, kendi gelenek ve göreneklerini terk etmeye başlamış ve Türklerin üzerinde Arap düşüncesi ve Arap milletçiliği yaşam tarzımıza hakim olmaya başlamıştır.

Bu yozlaşma ne yazıktır ki yüce Atatürk'ün Cumhuriyetle birlikte 1934 yılında tüm dünyaya örnek teşkil edecek yasaları çıkartarak, kadının tekrar sosyal yaşamımızda hak ettiği yeri almasına kadar devam etmiştir

"EVİ EV EDEN AVRAT, YURDU ŞEN EDEN DEVLETTİR" demiş binlerce yıl öncesinde Atalarımız Bir dönem orta Asya'da yaşayan atalarımız kadının aile kavramında yerinin büyüklüğü ve önemi her zaman vurgularken Ulusu ve devleti oluşturan bireylerin yetişmesinde ilk öncü analarımız olduğu realitesi hiçbir zaman unutulmamıştır. Babadan ziyade çocuk üzerinde, ananın daha fazla emek ve özverili uğraşısının olduğu muhakkaktır. Onun içinde Türk devletlerinde, kadının aile içinde olduğu kadar Devlet yönetiminde de söz sahibi olmasını sağlamış ve binlerce yıllık Türk tarihini yaratmış ve bugünlere getirmiştir.

Türk geleneğinde, kadının yeri önemi neyse, yurtta da Devletin varlığı ve devamlılığı aynı değerdedir.

Ama ne yazıktır ki bu süreçte devlet olma geleneği sıkı sıkıya korunurken, kadınlarımız bu süreçle başlayan zaman içerisinde, Arap düşünce ve yaşam tarzının baskıları ile kadın sosyal yaşamda 2. plana itilmiş çok eşlilik başta olmak üzere uydurma tebliğ ve hurafelerle törelerin kurbanı olmuş, çocuk yaşta evlendirilmek zorunda bırakılmış, devlet yönetiminde tamamen uzaklaştırılmış ve her zaman bir cinsel obje olarak gösterilmiştir.

Dolayısıyla da Devletin yaşamında asli bir unsur olarak görülmeyen kadının, devlet yönetiminde söz sahibi olmaması toplumsal huzursuzluğun en büyük etkendir. Ana şefkati ve sevgisinin olmadığı bir ortamda hoşgörü ve barış bir türlü var olmamaktadır.

Tanrının en zeki ve en güzel varlığı olan kadının, elinin dokunduğu yer, zekasının yön verdiği en güzel yaşanabilecek ortamı oluşturur. Boşuna dememiş bilge kişiler, her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır.

İyi güzel de madem ki erkeğin başarısında söz sahibi ise niçin kadın arka planda kalıyor? Bırakalım erkek ile birlikte omuz omuza devlet yönetiminde söz sahibi olsun. Madem ki erkeği başarıya götüren bir zekasını öz verisini kabul ediyoruz. Niye onlara fırsat tanımıyoruz, bizden öne geçmelerine müsaade etmiyoruz? Erkek olarak acaba kendimize mi güvenimiz yok, yoksa başarıları ile bizi kıskandıracaklarından mı korkuyoruz?

Evi yaşanabilir bir yuva haline getiren nasıl kadınsa, yaşamında en ufak ayrıntıyı unutmuyorsa, yurdumuzda, parlamento da daha fazla temsil gücüne sahip olarak başta tarihini yaşadığı ülkenin Coğrafyası'nın en ince ayrıntılarına kadar bilen ve unutmayan kardeşçe ulusal birlik içerisinde özgürlük ve adaletle aydınlanmış mutlu bir vatan yapacak devlet ve devlet adamlarının oluşmasında inanıyorum ki yine kadının yeri büyük olacaktır.

Onun için diyorum ki sayın parti liderleri yaklaşan seçimlerde kadın adaylarda gözle görülür bir artış olsun, Antalya'da altı kadın adayımız olsun. Başta mecliste olan küfürler, kavgalar, biteceği gibi kadının elinin dokunduğu her yer gibi, ülke insanı olarak ta bu sayede mutluluk ortamına kavuşmuş olacağız.

Sağlık ve Sevgiyle kalın…