Uçkur davası…

“Bir sinek bir kartalı
Salladı vurdu yere
Yalan değil gerçektir
Bende gördüm tozunu”

Günlerdir, Türk Siyasi hayatının duayenlerinden, Deniz Baykal’ın uçkurunun derdine düşmüş bazıları, yalandı, doğruydu, gerçekti, senaryoydu, komploydu işin en üzücü yanı, dedikodu genelde kadınlara mahsus bir olgudur. Ama koca koca adamlar, Türk siyasetine yön verenler ülkenin geleceğini belirleyenler bir cadı kazanı içindeler.
 Aslında Baykal bu konuma düşmeyebilirdi. Yılladır parti içinde kendisine gizliden gizliye muhalefet vardı. Sarıgül ‘ün katıldığı son olaylı kongreden sonra bu muhalefet, Baykal’ın delegelerine rağmen gün yüzüne çıkmaya başlamıştı. Partinin genç, dinamik, hızlı kadrolara ihtiyacı olduğu fısıltı halinde söylenir olmuştu. Bizler bire bir halk için de olan insanlar olarak, bu durumları genel seçim öncesi ”Bay kalma-Bay git” diyerek bu sayfalarda dile getirmiştim. Siyaset ve politikanın bilge kişisi, bir yol gösterici bir ağabey olarak Genel Başkanlıktan çekilip, yerini genç kadrolara bırakmasını önermiştim. Hatta o dönem CHP Antalya milletvekili Feridun Baloğlu şahsıma Ankara’dan yazdığı bir mektupla tepki vermişti. Eğer bu üzücü olayda bir hata varsa, insan olan hatayı evvela kendisinde sonra başkasında aramalı. Yok komploysa, iktidardan ziyade, içinde de bu komplocuları araştırması gerekir.
Dileğim odur ki, içten veya dıştan her kim tarafından hayasızca tezgahlanan bu oyunun gerçek yüzü kısa zamanda ortaya çıkar. Gelelim bundan sonrasına, Genel Başkanlıktan istifa eden, Baykal’ın tekrar Genel Başkanlığına dönmesi için, 1200 delegenin imza toplaması, bazı gençlerin ölüm orucuna başlamış gibi istemleri. Şunun açıkçası Baykal’ın tekrar Genel Başkanlığa oturması hiç yakışık almayacak etik bir davranış olmayacağı gibi CHP’nin sonun başlangıcı olur ve hatta referandumda yapılırsa şayet iktidarda referandumda istediği sonucu alır. Bazı kapıkulları, şakşakçılar, devekuşu misali kafalarını hala kumdan çıkarıp, kendilerinin dışındaki insanlara baksınlar onlara, kulak versinler, o insanların onlar gibi kimseye minnet borcu yok…
Benden sonrası Tufan diyerek, emaneti sırası gelene teslim etmemek ihtirasına mağlup olmak insanın ne kendine nede etrafına fayda getirmez. Baykal’ın artık köşesine çekilip kendisi kadar olmasa bile, parti içinde bilge kişilerin ve genç kadroların önünü açması en büyük erdem olacaktır. Yılar süren birikim ve deneyimlerini de bu kadrolara aktarması da ağabeylik geleneği olması gerekir.
CHP bundan böyle açılımdaki halk sözcüğüne sadık kalarak, olmazsa olmaz değerlerle birlikte, işçinin, köylünün, zaanatkarın, sanatçının, memurun, esnafın, dar gelirli vatandaşın, yoksulun ve sefalet çeken emeklinin yanında olmalıdır. Oy bankaları bu insanlardır. Söylevler bu insanlar için olmalıdır. Ve bu insanların arasından yaşama bakmaları gerekir.
Bana kim Genel Başkan olmalıdır? derseniz, çoğunluğun dediği gibi dürüst, ilkeli, inandırıcı, sağlam karakterli Kılıçdaroğlu birinci adayım. İkinci adayım ise yine aynı niteliklere haiz artısı genç Sarıgül’le baş edebilecek, iktidarla aynı kulvarda dişe diş  bir mücadele verebilecek Berhan Şimşek. Bu iki isim bugün CHP’nin 35 ilde olmayan milletvekilli çıkarma kapasitesine sahip kişiler, Başka yok mu? Dersiniz elbette var ama içinde bulunduğumuz koşullarda ipi göğüsleyecek ve benim gönlümde yatan bunlar. Ama Baykal ve delegeler ne der onu bilemem. Tabi  toz bulut içersinde kaybolup gitmek istemiyorlarsa…

Haydi hayırlısı olsun…

Yayın Tarihi
18.05.2010
Bu makale 2070 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!