Tanrı Türk ulusuna öylesine güzel bir coğrafya ve iklim bahşetmiş ki ne kadar şükretsek, azdır. Yaka yaka bitiremediğimiz ormanlar, fabrika atıkları olan zehirli maddelerle kirlettiğimiz akarsular, göller ve üç tarafı denizlerle çevrili cennet bir ülkenini ne derece kıymetini biliyoruz ve koruyoruz. İşte burası şüpheli, çünkü başta toplum olarak insanın, insana saygısı ve sevgisini yitirdik, onun için doğaya olan minnet ve şükranlarımızıda dile getirmez hale geldik.
Bu cennet ülkenin, bir ayrı özelliğe sahip cennet kenti Antalyamızın bu konuda taşıdığı önem nedeniyle bu kent yaşayanları olarak ne kadar farkındayız bilemiyorum. Başta halk olarak kent temizliğine, etrafımızdaki yeşile, gürül gürül akan nehir ve ırmaklarımıza ve etrafımıza ne kadar bakıyoruz, ne derece sahip oluyoruz her zaman tartışmaya açık….
Önemli konulardan bir diğeri de, bugün için tertemiz, pırıl pırıl masmavi olduğundan bahsiyle gurur duyduğumuz denizimiz. Ama nereye kadar? Geçen gün Lara bandında bir gurup balıkçı anlatıyor, hatta bir kaçı suya sabuna dokunmamak için konuyu geçiştirmeye çalışıyordu, efendim balıkçılar arasında tartışma şuydu:
Malum, Antalya’nın iki bölgesinde, 600 bin kişiye cevap verecek arıtma tesisimiz var. İşte bu arıtma tesislerin yeteri kadar denetlenip denetlenmediği, ölçümlerinin zamanında yapılıp yapılmadığı tartışmasıydı bizim Antalyalı balıkçılartarafından. Arıtma tesisinden denize verilen suyun denizle birleştiği yerde yoğun bir çamur ve balçığın oluştuğu, mevcut bazı balık türlerinin yok olduğu, yine meltem rüzgarlarında sahil şeritlerinin kirlendiğinden 10 yıl sonra buraların yakınlarında denize girilemeyceğiönemle bahsediyorlar ve bunun turizm mevsiminde otellerinde gündeme gelmesiyle daha büyük boyutlara ulaştığı gerçeğini altını çizerek birbirleriyle tartışıyorlardı.
Tabii bu konuda yeteri kadar teknik bilgiye sahip olmamakla beraber bu anda akla gelen soru şu oluyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün, verilerine göre bu yerlerdeki suda fetal koliform miktarı 200 metre küpün altında olması gerekirken, acaba bizim buralarda bu oran nedir? Son altı aylık raporlar neyi gösteriyor? İl Sağlık Müdürlüğü ve çevre sağlığı bu konun üstüne ne kadar duruyor. Bu raporlar zaman zaman halka açıklanıyor mu? Ben de merak etmeye başladım.
Ve içimde ileriye dönük bir endişe, bir tarafta ormanlarımız rantuğruna feda ediliyor, bazı bölgelerde hava kirliği had safhada bir de denizi kaybedersek Tanrının bize bahşettiği bu cenneti yoketmiş olmaz mıyız?
Muhakkak ki yapılan arıtma tesisi kentimizin büyük bir eksikliğini gidermiştir. Lakin dikilen her ağacın, yapılan her yeşil alanın, her hizmettin devamlılığı için belli periyotlara bakılması ve korunması gerektiği gibi, bu arıtma tesisinde insan sağlığı acısından işlevini tam anlamıyla yerine getirip getirmediğinin kontrolu yetkililerini en başta gelen görev olmalıdır. Aksi halde tertemiz denizimizi kaybetme riski ortaya çıkacağı gibi, insan sağlığı acısından ileride büyük tehlikeler yaratabilir.
Onun için bu konuda yetkililerin, balıkçıların haklı şikayetlerinin dikkate almaları gerektiği kanısındayım.