Akaydın'a gelinceye kadar...

Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bingin, Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın’ın tiyatro festivali kapsamında hiçbir oyunu izlemediğinden, tiyatro yerine nikah kıymayı tercih ettiğinden şikayetçi olmuş. Bu başkanla Antalya’nın bir kültür başkenti , olamayacağından dem vurmuş.
Burada Genel Müdüre sormak lazım bu sadece Mustafa Akaydın a özgü bir davranış mı?
Genel Müdür olarak Tiyatro dünyamızı elinde tutuyorsunuz. Türkiye genelinde hangi başkan, hangi üst düzey bürokrat sanat dünyamızın içinde ve takibinde, sanatla uzaklığı yakınlığı ne durumda bunları da açıklasa daha anlamlı olurdu sadece Antalya üzerinden kültür başkenti beklentisini bahane ederek, vurgu yapmak pekte anlamlı olmasa gerek. Başta eğitim olarak Kültür sanata bugün ki Türkiye’nin genelinde her zamankinden de daha fazla ihtiyaç var.
Akaydın Tiyatro festivalinin yapıldığı bir kente, festival içersinde bir oyun bile halkla beraber izlemesinin elbette mazereti olamaz. Herkesten fazla onun sahip çıkması gerekir. Lakin bu sadece Akaydın’a münhasır bir davranış değil.
42 yıllık düzeyli ve 7. sanat olarak uğraş verdiğim sinema, Altın Portakal Vakfı kurucu ve yönetim kurulu üyesi olarak 47 yıllık festival sürecinin en az 30 yılında bu konuda yaşadıklarım sadece bu konun Akaydın’la ilgili olmadığını ortaya koyuyor. Bir zamanlar Antalya da ekol olmuş mimarisinde sinema ve tiyatro dikkate alınarak yapılmış Saray Sineması iki sanat kavramını bünyesinde barındırıyordu. Dünya çapında ve sinema literatüründe yer yapmış ödüllü yerli yabancı filmleri gösterime sunarken yurt çapında tiyatro gruplarına da ev sahipliği yapıyordum. Henüz AKM binası yok iken festivalin açılış ve finaliyle ödül törenleri de geçen yıllar içersinde burada yapılıyordu. Saray sinemasının açılışı 1964 yılında Antalya’ yı ve sanatı çok seven rahmetli Teoman Paşa tarafından yapılmıştı. O günün en ünlü filmleri ve burada sahneye konan Tiyatro oyunlarının ilk gecesi mutlaka locada izleyici olarak bulunurdu hatta 12 Eylül1980  darbesinin arkası tekrar Antalya  ya Belediye Başkanı olarak atandığından o dönem sinemalara fiyat tarifesi Belediyelerce verildiğinden fiyat tarifesi almak için makamına gittiğinde bana hitaben sinemaya ve tiyatroya sahip çıkmanın önemini bana tekrar vurgulamıştı. Daha sonraki yıllar bugün Dünya sinema klasiklerine girmiş ödüllü büyük bütçeli filmlerin ilk gecesinde gala yapar ilk başta Vali, Belediye Başkanı, basın mensuplarını ve üst düzey bürokratları davet ederdim. Ama gel gör ki ne Vali ne Belediye Başkanı ne de diğer bir bürokratı o gecede görmek mümkün değildi.Bir kısım basın mensubu bile başka yerde bar, kokteyl, eğlence yeri açılışı varsa orayı tercih ederdi. Taa ki Hasan Subaşı bu kentin Belediye Başkanı olasıya kadar Hasan Subaşı dönemi diğer yatırımların yanı sıra Kültür ve sanat hayatı açısından Antalya’nın en zengin ve en verimli dönemi oldu. Sanat ve sanatçıya sahip çıkılırken kültür sanatta yatırım yapanlara sahip çıkıldı. Başta AKM binası çok amaçlı salonlarıyla bölgenin en büyük kültür merkezi olarak açıldı. Benim de kurucu üyesi olduğum Altın portakal kültür sanat vakfı yeniden kuruldu ve yeniden kurumsal hale getirildi.
Her sanatsal olayda sinema gecelerinde Hasan Subaşının eşiyle birlikte sinemada, tiyatroda görmekten onur duyardık. Halkın arasında Başkan film izlerken  seyircide mutlu olur sanata tutkunlukları artardı. Bugün için Evcilmen’in dışında bazılarını sanatsal ve kültürel etkinliklerde halkla iç içe görmek ancak bir tesadüfle mümkün olur.
Sinema ve tiyatro halkın birbirini tanıdığı, buluştuğu insan sevgisinin harmanlandığı temaşa yerleridir. Subaşı sonrası bu gelenekte kayboldu. Bugün sadece Antalya değil ülke genelinde zaman zaman bazı liderler, başkanlar, üst düzey bürokratlar sinemaya ve tiyatroya gitseler bile kendi çizgilerinde filmleri basına malzeme olsun diye izliyorlar. O da yılda bir ikiyi geçmez. Biz bu ülkede sinema, tiyatro binalarını kapatan ve hatta yıkanları gördük. Onun için Akaydın’ın bu kadar sorunlu bir kentin Belediye Başkanı olarak tiyatroya zaman ayıramamasını bu seferlik hoşgörün gitsin.
Kitap okumayan, dünyada ki ve ülkemizdeki kültür sanat olaylarını takip etmeyen her kültür ve sanat olaylarında ve bunların açılış törenlerinde konu hakkında hiçbir bilgisi olmadığı halde danışmanlarının hazırladığı metinlerle kürsüye çıkarak çam deviren ahkam kesen liderleri, bakanları ve üst düzey bürokratları çok gördük ve görmeye de devam ediyoruz. Sanatın içine tükürenler de dahil olmak üzere…
Yayın Tarihi
01.06.2010
Bu makale 2288 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
herkes kendi işini yapsın, lemi bilgin de siyaset yapacaksa, tiyatroyu bıraksın siyasete girsin! bu sezon 4 oyun seyrettim, 3 tanesi hayatım boyunca seyrettiğim en kötü senaryo ve oyuncu performansına sahip oyunlardı...

Bahadır Manyaslıoğlu 03.06.2010

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!