MELTEM ESİNTİSİ

Neyimize Sevgililer günü

Ben tam da 69 kuşağıyım. Katıksız, karışıksız, öyleyim. Üstelik Gazi’liyim. Güzel öğretmenler elinde yetiştim. Hepsi ucundan kıyısından bizlere dokundular. Yaşamlarımızı değiştirdiler.  

Sevgililer Günü’yle bunun ne ilişkisi var demeyin, açıklayınca, örnekleyince göreceksiniz, Ne demek istediğimi anlayacak, belki de hak vereceksiniz.  

Yazıya rahmetli Ruh Sağlığı öğretmenim Orhan Çaplı’nın (*) sınıfta sık sık tekrarladığı bir söz ile başlamak istiyorum. ((*)Orhan Çaplı, 70 li yıllarda TRT’de eğitim üzerine haftalık söyleşiler yapan, pek çok insanı topluma kazandıran bir eğitimcidir. Işıklar içinde olsun. YAS)     

Çapı gerçekten büyük sevgili “Çaplı” öğretmenim, “Toplumlar, koşullandırılarak sömürülürler” der, görüşünü yaşamdan pek çok örnek vererek desteklerdi. Aradan çok zaman geçse de aklımda kalan sözlerinden biridir bu.   

“14 Şubat Sevgililer Günü” de insanları koşullandırmaya yönelik, tüketime özendiren bu tuzaklardan, insanlar üzerinde oynanan oyunlardan sadece bir tanesi.  

Bence insanları gerekli gereksiz para harcamaya yönelten gerçek bir para tuzağı. Profesyonelce kurgulanmış bir oyun. Oynayanın sürekli kaybettiği bir kumar.  

Sadece o mu? “Anneler Günü”, “Babalar günü”, “Öğretmenler Günü” ve benzerleri, sadece tek bir güne hapsedilerek, çiçekle ya da irili ufaklı armağanlarla geçiştirilecek, günler midir?  

Bana bu tip yapay ve zorlama etkinlikler, sevgiyi yozlaştırmak, sıradanlaştırmak, laf olsun diye kutlanıp geçiştirilecek, bir yıl sonra aynı güne ertelenecek, o zamana kadar unutulacak, zamanı gelince yeniden anımsanacak, sahneye sürülecek yapay gün ve gündemler oluşturmak gibi geliyor.  

Yaşamı renklendirmek, yaşanılır kılmak önemli. Günün adı değil, önemli olan. Ben öyle düşünüyorum. Kişisel yaklaşımım bu.   

İnsanın sevgi saygı duyduğu birisine sevgisini söylemesinin günü, saati mi olur? Ya da sevgiyi, saygıyı bir günle sınırlandırmak, bir armağan paketinin içine sığdırmak, bir güne gömmek mümkün müdür? 

Yaşanacak gün bugündür. Onu sevgi dolu bir güne dönüştürmek, içine sindire dindire yaşamak ve yaşatmak insanın kendi elindedir. Bunu düzenlemek, anımsatmak hiç kimsenin tekelinde olamaz. Hele para tuzağı hazırlayan tezgahtarların işi hiç değildir. Olamaz.  Olmamalıdır.   

İnsana, hayvana, doğaya, kime ya da neye duyulursa duyulsun sevgi, gösterildiği zaman, paylaşıldığı zaman, sürekli olduğu zaman bir anlam taşır. Gerisi yapay, yapmacık ve göstermeliktir. Doğal olarak samimiyetten de uzaktır.  

Ismarlama sözlerle, doldurma satırlar ve yapay ifadelerle kısıtlı süreli tek güne endeksli kutlamalar yerine gerçek sevgiyi göstermek yakışır “Homo Safiens Safiens”e yani aklını kullanan, düşünen, duygu ve düşüncelerini, mantık süzgecinden geçirerek, yapaya, yapmacığa düşmeden dile getirmeyi başaran ve tabii oyuna gelmeyen insana. Davranış güzelse alışkanlık haline getiren akıllı insana.  

“Senede bir gün, senede bir gün” diyerek devamlı aynı nakaratı çalan bir şarkı olmak, bir plak gibi aynı yere takılıp kalmak yerine akıp giden zamanın güzelliklerine ortaklaşa katılmak değil midir amaç? Yaşamak, her günü olabildiğince özel kılmak değil midir?   

Sevgide doğallık, içtenlik önemlidir. Onu göstermek, hissetmek, karşı tarafa hissettirmek önemlidir. Çok pahalı bir armağan almak ya da sunmak, çok sevdiğiniz anlamına gelmez. Sevgi alınıp satılmaz. Kantarda tartılmaz. Mezro ile ölçülmez.    

Kalbin sesini dinlemek, o sesi, sevgiyi karşı tarafa hissettirmek, duyumsatmak, birlikte anlamlandırmak önemlidir. Maddiyatla, pahalı armağanlarla tartılamaz sevgi. Onu ölçecek terazi, hilesiz hurdasız olacak.   

Sevgi tek günlük değildir, iyi günde kötü günde aynıyı duymak, kalbin başkası için de çarpması, duygulanması, acıması, üzülmesi, empati yapması (kendini onun yerine koyması) demektir.  

Sevgi bir enerjidir, karşı tarafa aktarılan, bir ışıktır, yansıyan, bir dokunuştur, duyguları anlatan, varsa yaşamı değerli kılan, yoksa yokluğu duyulan, aranan. Senede bir gün değil, her gün özlenen.  

Denizler kadar engin, yağmur damlaları kadar sayısız, nehirler kadar debisi yüksek, bulutlar kadar temiz, riyadan uzak, duygular dolusudur sevgi. Tek bir güne sığmayacak kadar kocaman. Satıhlar kaplayacak kadar geniş.   

Sevgi yalındır, hemen anlaşılır yapmacık olup olmadığı, hemen anlaşılır sevgi sözcüklerinin laf olsun diye söylenip söylenmediği, içten olup olmadığı.  

Aynı yolda el ele tutuşup yürümektir, yaşamı birlikte göğüslemektir sevgi. Mümkünse güzel anılar biriktirmek, her gün, doğaya, güzelliklere eşlik etmektir. Doğanın tadını çıkartmaktır. Yaşanan her güzel günü kâr bilmektir. Canının çektiğini, gönlünün dilediğini yapmaktır.   

Birlikte zaman geçirirken, dili tutulmak değil, dili çözülmektir. Söyleyecek sözün bitmemesidir, denilenlerin kulak kesilip dinlenmesidir. Zaman içerisinde benzemek birbirine, aynı şeylerden hoşlanmak, aynı tadı almaktır. Farklılıkları da dışlamak yerine anlayışla karşılamaktır. Olaylara insanca yaklaşmaktır.  Sevgi tam da budur. Kutsaldır.    

14 Şubat ve diğer günlerin hepsi aslında bir vesiledir sevgiyi dile getirmek için. Onun günü gecesi, iş günü, tatili, saati, dakikası yoktur, anlıktır, ya vardır ya yoktur. Hissedilendir. Dile getirilendir.  

Sevgi birlikte olmaktır, birlikte gülmek komikliklere, yaşama gülümsemek, birlikte özümsemek olayları, birlikte üzülmektir. Gerçek anlamda yaşamın anlamıdır. Tadı tuzudur sevgi. Günübirlik değildir, olması da düşünülemez zaten. Geçici sevgi, sevgi değildir, yalandır.   

Yılın tek bir gününü sevgiye, sevgiliye ayırmak, yukarıda saydığım nedenlerden ötürü çok anlamsız geliyor bana. Sanki hepimiz birileri tarafından kurgulanıyor, oyuna getiriliyoruz, diye düşünüyorum. Haksız dadeğilim hani! 

“Elinizi tutan mı var, kardeşim,” demeden edemiyorum. Çiçek alacaksanız her gün alabilirsiniz, belirli aralıklarla alabilirsiniz, ama sevginizi yılda tek bir günü beklemeden, oraya kilitlemeden, başkalarının size anımsatmasına gerek kalmadan, sizi koşullandırmadan, her fırsatta fısıldayabilirsiniz.  

Bence sakıncası yok bağıra bağıra, haykıra haykıra da söyleyebilirsiniz sevginizi, yeter ki karşı taraf sesinizi duysun ve size olumlu bir tepki versin. Zorlama olmasın. Şiddet içermesin. Güzel olsun. Paylaşımcı olsun.      

Sevgi, zamana zemine bağlı kalmadan umut dolu yaşama sıkı sıkı sarılmak, dört mevsimi aynı güzellikte yaşamaktır. Farklı iklimlere adapte olmak, soğuğa, sıcağa birlikte katlanmaktır.   

Sevgi, duyulan huzurdur, ekilen umuttur, beklenen verimdir, duyulan doyumsuz aşktır. Karşılık beklemeden yapılandır.  

Gerçek sevgi, çölde serap değil, su dolu yeşil vaha, geceleri ayın yansıyarak suda oluşturduğu ışıl ışıl yakamozlar serisi, ısıtan ve ışıtan pırıl pırıl güneş, karanlık tünelin ucunda çıkışı gösteren umut, aydınlık ve ışık, değer biçilemez tartılamaz, tartışılamaz güzelliktir. Duyulan özlemdir. Büyüktür, kutsaldır, görkemlidir. Topu birdendir.    

Gerçek sevgi, maddiyatla ölçülmeyen yaşamı özel ve güzel kılan duygular toplamıdır. Yılın tek bir gününe sığmayacak kadar  muhteşem bir duygudur. 24 saatten çok daha fazlasıdır. Tek güne sığmayandır.   

Bütün bunlar tamam da, bu pandemi ortamında yurt çapında sıkıntılar bu kadar büyükken, yeterince aşı yokken, hergün yüzün üstünde insanımız covit mikrobu nedeniyle ölürken, yine her gün bir başka gerekçe ile gündem değiştirilip millet sürekli uyutulurken, gözleri bağlanırken, milyonlarca insan iş ve aş peşinde iken, simit bile 2.5 lira olmuşken, bu neyin sevgililer günü! Neyin kutlaması? Her gün bir başka biçimde sevilmekten bizde sevecek hal mi kaldı? Yanıtını bilen var mı? Bilen varsa söylesin.    

      

Yayın Tarihi
13.02.2021
Bu makale 1256 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!