Yazı başlığımız “Eğitimin dört ası”. Adanmış kişilikleriyle o dört saygın isimden söz etmeden önce başöğretmen sıfatıyla Atatürk’ten ve onun silah arkadaşı, ilk başbakanı, bir dönem Milli Eğitim Bakanlığı da yapan İsmet İnönü’den söz etmemek, alıntı yapmamak olmazdı. Bu iki ulus kurtarıcısının eğitime destek ve katkıları tartışılmaz önemdedir. Hepsini saygı ve özlemle anıyoruz.
Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır, ya da esaret ve sefalete terk eder. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
“Eğitim işlerinde kesinkes başarılı olmak zorundayız.” MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
“Bir ülkenin gerçek kurtuluşu, ancak eğitimle olur.” MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
“Eğitimde yaşamın pratik gereklerini ve çevrenin özel koşullarını sağlayan bir sistem üzerindeyiz.” MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
“Ülkede, eğitim aydınlığının yayılmasına ve en derin köşelere kadar nüfuz etmesine özellikle dikkat ediyoruz. Her şeyden önce, vasıtaların yararlı ve uygulamalı olmasına ve asla israfa uğramamasına önem veriyoruz.” MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
“Öğretmenler, her fırsattan istifade ederek, halka koşmalı, halk ile beraber olmalı ve halk, öğretmenin çocuğa sadece alfabe (abece) okutan bir varlıktan ibaret olmayacağını anlamalıdır. ” MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
“Bir taraftan, yaygın olan cehaleti yok etmeye çalışmakla beraber, diğer taraftan, toplumsal yaşamda bizzat uygulanmalı, etkin ve yararlı uzuvlar yetiştirmek gerekir. Bu da ilk ve orta öğretimin uygulamalı bir biçimde olması ile mümkündür.” MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
*
“Ekmeğin yanında kitap. Ne zaman komutanlarımız, erlerimiz, sıradan yurttaşlarımız ekmekle kitabı bir tutabilecek düzeye ulaşırsa, Türkiye o zaman gerçekten kurtulacaktır. Ancak o zaman topraklarımızı bilinçle değerlendirebilecek, kendimizi dünyaya açabilecek, ak alınla uygarlık kervanına katılabileceğiz.” İSMET İNÖNÜ
"Köy Enstitülerini Cumhuriyetin eserleri içinde en kıymetlisi, en sevgilisi sayıyorum. Köy Enstitülerinden yetişen çocuklarımızın başarılarını ömrüm boyunca yakından ve candan takip edeceğim. İSMET İNÖNÜ
EĞİTİMİN DÖRT ASI (1)
ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNE ADANMIŞ BİR BAKAN: MUSTAFA NECATİ (1894-1929)
Öğretmenin görevi, yalnızca talim ve tedris (eğitim –öğretim) değildir, herkese vazifesini (vazifesini) öğreten bir mürşid (yol gösterici) olmalıdır. MUSTAFA NECATİ
Öğretmenin görevi, yalnızca talim ve tedris (eğitim –öğretim) değildir, herkese vazifesini (vazifesini) öğreten bir mürşid (yol gösterici) olmalıdır. MUSTAFA NECATİ
Ben maarif vekiliyim, vazifem (görevim) mektep (okul) açmaktır; yapamazsam ayrılırım, yapabilen gelir. Siz maliye vekilisiniz; vazifeniz para bulmaktır, bulamazsanız siz ayrılırsınız, bulabilen gelir. MUSTAFA NECATİ
Biz çocukları doğa ile eşya ile karşılaştıran, neşe ve özgürlük havası içinde çalışmaya, gözlem ve usa vurmaya, yaratıcılığa götüren bir okul istiyoruz. Biz istiyoruz ki okul, çocukların birbirine yardım ederek, birbirini tamamlayarak çalıştıkları bir deneylik (laboratuar) olsun. Bizim yapmak istediğimiz okulda, dinleyiciler yoktur. Düzen ve uyum içinde çalışan, yapıtlar ortaya koyan küçük adamlar vardır.” MUSTAFA NECATİ
"Eğitimin amacı, yeni nesli bedenen ve fikren olduğu kadar seciye (huy, yaradılış, karakter) ve ulusal heyecan yönünden de yeni hayata ve demokrasinin gereklerine hazırlamaktır. Türklük, bu şekilde içinde bulunduğu uygar uluslar arasında yüksek bir yer elde edecektir.” MUSTAFA NECATİ
“Cehaletin yerine bilgiyi, nefretin yerine sevgiyi, karanlığın yerine aydınlığı koymalıyız.”
MUSTAFA NECATİ
“Okul dört duvar demek değil. Bir ağacın gölgesi, bir duvarın dibi eğitim için yeterlidir. Bilen, bilmeyene öğretecek.”
MUSTAFA NECATİ
“Eğitimin öznesi, öğretmenlerdir. Zihnimizin temel taşı olan öğretmenlerle gurur duyuyorum.” MUSTAFA NECATİ
“Bu memleket bizim, bu toprak ve deniz bizim.” MUSTAFA NECATİ
MUSTAFA NECATİ (kısa özgeçmiş)
1894 yılında İzmir’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini İzmir’de tamamlayan Mustafa Necati, 1913 senesinde İstanbul Hukuk Mektebini bitirerek avukat oldu. İzmir’de hem avukatlık hem de İzmir Kız Öğretmen Okulu’nda öğretmenlik yaptı. 14 Mayıs 1919 gecesi, İzmir Bahri Baba Parkı’na İzmirlileri toplayarak, bir sonraki gün başlayacağı bilinen Yunan işgaline karşı halkı direnişe çağıranlar arasında yerini aldı.
Bir yandan bir gazete çıkartıp, halkı kurtuluş yolunda bilinçlendirmeye çalışırken, diğer yandan Soma, Bergama, Akhisar gibi işgal bölgelerinde Yunanlılara karşı çete savaşlarına katıldı.
1920 yılında 1. Dönem meclisine Saruhan ( Manisa) Mebusu olarak seçildi.
Mecliste İstiklal Mahkemesi üyeliği yaptı. Mübadele ve İmar-İskân Bakanı, Adalet Bakanı ve 4 yıl süreyle de Milli Eğitim Bakanı olarak görev yaptı. Eğitimi öğretimi önemsedi, öğretmenlik mesleğini saygın kıldı. 1929 yılında aramızdan ayrıldığında, henüz daha 35 yaşında yaşamının en verimli çağında idi. Ölümüyle Atatürk’ü ağlatan bakan olarak bilinmektedir.
EĞİTİMİN DÖRT ASI (2)
EĞİTMENLİK KURUMUNU OLUŞTURAN YENİLİKÇİ BAKAN:SAFFET ARIKAN (1888-1947)
“Hele şu İkinci Dünya Savaşı bir bitsin, o zaman, işi elbette ki, bir daha gözden geçireceğiz. Köy çocuğu, gerekirse Sorbon’a kadar gitmelidir.” SAFFET ARIKAN
“Öğretmensiz bir okul açıp oraya öğrencileri doldurmakta hiçbir yarar yoktur. Köy zekâsını toplayarak öğretmen okullarına almak ve buradan öğretmen yetiştirmek amacındayız.”
SAFFET ARIKAN
“Köy öğretmeni, köy koşullarında ve köy muhitini andıran bir muhitte (çevrede, yörede) yetiştirilmelidir.” SAFFET ARIKAN
SAFFET ARIKAN (Kısa özgeçmiş)
1888’de Erzincan’da doğdu. Asker kökenli bir siyaset adamıdır. Çanakkale savunmasında Kereviz Deresi Muharebelerine katıldı. Anadolu’ya geçti ve Kurtuluş Savaşı sırasında Garp Cephesi Kurmay Başkanlığı yaptı. Anzavur Ayaklanmasının bastırılmasında önemli görevler aldı.
Kurtuluş Savaşı sonrası milletvekili oldu. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında Büyük Elçilik, Milli Eğitim Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı görevlerinde bulundu. 1947 senesinde İstanbul’da öldü.
Adanmış bir eğitimci olarak İsmail Hakkı Tonguç’u keşfeden ve Türk ulusal eğitimine kazandıran kimse bakanSaffet Arıkan olmuştur.
NOT: Eğer sonra gelen eğitim bakanları, Mustafa Necati kadar mesleğini seven, öğrenciyi eğitmek adına her olanağı deneyen, öğretmenlik mesleğini saygın kılan konumda olsaydı, gece gündüz eğitimi düşünseydi, eğer sonra gelen eğitim bakanları, asıl mesleği askerlik olmasına karşın, Komutanı Mustafa Kemal’i iyi anlayan, eğitimi önemseyen, halkın gerçek kurtuluşunun köyden ve ulusun efendisi olmayı hak eden köylüden başlayacağını fark eden, önlemlerini ona göre alan Saffet Arıkan bakan kadar yurt ve insan sevgisine sahip olsalardı, bugün çok daha eğitimli, gıpta edilen, örnek alınan bir toplum olurduk. Bu iki kere iki daha dört. (devam edecek).