MELTEM ESİNTİSİ

Atanmayan öğretmenlere özür borcumuz var.

Türk Dili ve Edebiyatı mezunu bir öğretmen olmasına karşın, hükümet tarafından bile isteye atanmadığı için markette çalışmak zorunda diplomalı öğretmen Ekrem Demir, bir parti toplantısında yaptığı çarpıcı konuşmada kadrolu atanmadığı için mesleğini yapmak üzere ücretli öğretmenlik için başvurduğunu, branşı öğretmenlik olduğu halde yerine muhasebe mezunu birinin tercih edildiğini, bunu anlamakta yorumlamakta sıkıntı çektiğini söyledi.

Atanamayan, atanmayan öğretmenlerin yarattığı toplumsal sorun, ülkenin kanayan yarasıdır. Okullar öğretmen eksikliği çekerken, eğitim fakültelerinden çıkan ve atanmayan öğretmenlerin sayısı yarım milyonu geçmişken, bu durum gerçekten içimizi acıtan bir durum. Oluşan onulmaz yaranın, kötüleşen yaranın sağaltılması da oldukça zor görünüyor.

Öğretmenler, markette kasiyer, kafede garson, sokakta çöp toplayıcı, inşaatta işçi olmak için mi lise sonrasında dört yıl emek veriyorlar? Aldıkları diplomalar ne işe yarıyor? Yetersizlerse neden diploma veriliyor? Toplumun bekası ile doğrudan ilintili bir konu olan eğitim, çocuk oyuncağı, yapboz tahtası mı eğitim? Üzerinde oynanacak bir oyun mu? Onları yaşamlarının baharında, umutlu oldukları bir dönemde yıpratmaya, özgüvenlerini yitirtmeye kimin hakkı var? Ne hakkı var?

Bildiği işi yapmak derdinde olan öğretmen Ekrem Demir, 24 Kasım Öğretmenler gününe yönelik olarak yaptığı anlamlı konuşmada, atanmayan öğretmenlerin durumuna değinerek, kendi durumunu da örnekleyerek “Bu özel günü canı gönülden büyük bir mutlulukla ve gururla kutlamak isterdim, ama olmadı. “Dört yıldır atanamayan, şu an bir markette çalışan, idealist (idealleri, ülküleri, ilkeleri olan) bir öğretmen olarak ben neyi kutlayayım? Kutsal sayılan mesleğin itibarsızlaştırılmasını mı (saygınlığının silinmesini, yok edilmesini mi), öğretmenlerin göz göre göre ölüme terk edilmesini mi (daha yeni inşaatlarda ekmek parası için çalışan bir öğretmenin düşerek öldüğünü anımsıyoruz. YAS), emeklerimizin sömürülmesini mi, hayallerimizin yıkılmasını mı, bileğimizin hakkıyla kazandığımız sınavlardan mülakat (görüşme) denilen torpillerle elenmemizi mi, ana babalarımızdan harçlık istemekten utandığımız için ne iş olsa yapar hale gelmemizi mi, neyi? Söyleyin ben ne kutlayalım?” ifadelerini kullandı. Eleştirilerinde yerden göğe haklı değil mi?

Emekli öğretmen olarak, yaşadığımız toplum adına ve kendi adıma tüm atanmayan öğretmenlerden özür diliyorum. Türk toplumunun geleceği adına, insanımızın esenliği ve mutluluğu adına sınıf sayıları normalin üstünde iken, yeterli okul ve sınıf yokken, yurdun hemen her yerinin okul, sınıf ve öğretmen gereksinimi varken, denklik eşitlik yokken, branş öğretmeni açığı varken, ana okulları yaygın değilken, inatla atanmayan öğretmenleri üzmeye kimin hakkı var? Ne hakkı var? Üstelik 80 ile seksen lise düzeyinde üniversite açıp, gerekli teknoloji ile donatmadan, yeterli sayıda kariyer sahibi akademisyenlere görev verilmeden zamana oynamak haklı görülemez. Mezunların geleceğini, toplumun gereksinimleri doğrultusunda onları üniversiteye yönlendirenlerin “saldım çayıra mevlam kayıra” deme şansları var mı? Bu toplumda yaşayan, olan biteni gören biri olarak “Bence yok.” Diyorum. Bu ayıp konuya sessiz ve duyarsız kalan hepimize yeter. Atanmayan öğretmenlere toplumca özür borcumuz var.

 

Yayın Tarihi
26.11.2021
Bu makale 820 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!