MELTEM ESİNTİSİ

Laiklik ilkesi çağdaş bir toplumun vazgeçilmezidir

“Laiklik”, düşünce ve inanç özgürlüğüne dayalı olan, bilimin ve hurafenin ayrıştığı yeri tanımlayan, din ve devlet işlerini birbirinden ayıran, insan haklarına ve demokratik yapılanmaya saygı duyan çağdaş anlayışın adıdır. “Laiklik”, bir başka ifade ile “Sekülerizm”, kısıtsız inanç özgürlüğüdür.     

Bu anlayışla konuya yaklaşan yönetim anlayışı yani devlet, düşünce ve inanç ayrılıklarını doğal karşılayacak, çatışmaları önleyecek altyapıyı oluşturacak biçimde yapılandırılmalıdır. Bu anlayışı içselleştiren devlet, dünyevi yaşam tarzı olan laiklik’i,  uhrevi yaşam tarzına (dindarlığa, kindarlığa) kurban etmeyecektir.  

Yaşayan her insanın istediği biçimde düşünmeye, istediği inanca sahip olmaya ya da olmamaya hakkı vardır. Bu anlayış, temel ilke kabul edilecek, asla baskıcı ve müdahale edici olunmayacaktır. Devlet, tüm kurumlarıyla, değişik inanç sistemlerine eşit davranacaktır. Kısacası din ve devlet işleri birbirlerinden ayrı tutulacaktır. Tutulmadıkça, sorun bitmez, bitmeyecektir.   

Laiklik, değişik inanç özgürlüklerinin güvencesidir, öyle de olmalıdır. Devlet, baskın bir inanç sistemini yerleştirmek yerine, tarafsız olmak zorundadır. Devlet,  dini kullanmak, dini siyasete alet etmek yerine, siyaset kurallarına uygun hareket etmek, her ortamda tarafsız davranmak zorundadır. Onun görevi parçalamak değil, kayırmak değil, toplumu bütün katmanlarıyla kucaklamak, bütünleştirmektir.  

Lâiklik, bizim dilimize Fransızca "laik" sözcüğünden, sıfat görevli bir sözcükten girmiştir. Cumhuriyetin insanımıza güzel ve doğru bir armağanıdır.  Atatürk, veciz biçimde laikliği, "Adam olmak demektir” diye tanımlamaktadır. "Laiklik, vatana ve millete lâyık olmak demektir." Toplumun, çağdaş bir görünüme kavuşmasıdır. Tam bir çağdaşlaşma hareketidir.    

“Laik” sözcüğü, doğrudan "halkın bizzat kendisi, halk" demektir. Laiklik, insan yaşamını çağdaş biçimde düzenleyen, süsleyen, zenginleştiren bir düzendir. Dayatmacı değildir, yönlendirici, baskıcı, zorlayıcı değildir, özgürlükçüdür. Demokratiktir. Düne değil, bugüne ve geleceğe dönük bir anlayıştır.     

“Laiklik”, devletin tüm inançlara karşı eşit mesafede olması, toplum katmanlarını eşit konumda tutması, ayrımcı tavır almamasıdır.   

“Laiklik”, dinin siyaset kurumları ve başka çıkar çevreleri tarafından sömürülmesini önlemektir. İnsan, dini inançlarını kendine saklamalı, onu yaymak ve baskı aracı olarak kullanmaktan, ayrıcalık olarak görmekten vazgeçmelidir. Varsa inanç, tanrı ile kul arasında kalmalı, karışanı görüşeni olmamalıdır.   

Laik insan, inançlarını kendine saklayan, inançlarını başkalarına dayatmayan, mahalle baskısı uygulamayan, farklı inançlara kendi inancı kadar saygı duyan kişidir. İçin özü toleranstır, anlayış temellidir.   

“Laiklik”, demokratik toplumlarda kalıcı barışın güvencesidir.  

Laikliğin dayandığı temel, kişinin inanç özgürlüğü ve her türlü farklı inanca ya da inançsızlığa saygı duymaya dayanmaktadır. Tersi, batağa sürüklenmektir. Karanlıktır.    

Devletin içinde cemaat ve tarikat yapılanması son derece tehlikelidir. Dini anlayışların kamusal alanlara sokulmaya çalışılması son derece sakıncalıdır. Bunun yanlış olduğu tarih boyunca defalarca test edilmiş, doğrulanmıştır.  

Değişik inanç sahibi insanlar, inançlarının gereğini yerine getirmek istiyorlarsa, inanç merkezlerinin masraflarını kendileri karşılamak zorundadırlar. Devletin buna taraf olması beklenemez. Olacaksa, kayırıcı, taraf tutucu olmamalı, eşit davranışlar geliştirmelidir.  Devlet, inanç konusunda yansız davranmak zorundadır.    

Çağlar boyunca, dinler arası güç gösterisi, savaş nedeni olmuştur. Tarih bunun örnekleri ile doludur. Silaha, mermiye harcanan para, insanlığın refahına, koşulların iyileştirilmesine, sağlığa ve eğitime harcansa idi, durum bugün çok daha farklı olurdu.  

Toplumu tanımlayan husus, aynı ilkeler ve ortak değerler etrafında birleşmiş bir topluluk olmasıdır. Din, bu konuda belirleyici unsur değildir, olmamalıdır.  

Laiklik karşıtı insanlar, onu dinsizlik olarak göstermeye gayret etseler de, Kemalist düşüncede laiklik asla dinsizlik değildir. İnanç konusunda kişinin özgür bırakılmasıdır. Devletin din ve devlet işlerini ayrı tutması, dini devlet işlerine karıştırmaması ilkesidir. Dini siyasete alet etmeyen, onu istismar etmeyen düzenin dünyaya örnek uygulamasıdır.   

“Laiklik”, dogmatik düşüncenin, sorgusuz sualsız körü körüne kabullenen düşüncenin yerini aklın, çağdaşlığın ve bilimin almasıdır. Akla, bilime yatırımdır.  Küçük ya da büyük herhangi bir dinsel zümrenin devlet yönetimini tekeline almasının önlenmesidir. Ulus egemenliğine dayanan demokratik bir yönetim biçiminin egemen olmasıdır. Egemenliğin ulusun olması ilkesidir.   

Devlet bir kurumdur. Devletin dini olmaz. Hele 21. Yüzyıl dünyasında bu olanaksızdır. Çok dikkatli olmak gerekir. Camiye, okula, hastaneye, kışlaya ve vakıflara, siyaset ve din sokulmamalıdır.  Devlet bütçesi, dinin hizmetine verilemez, verilmemelidir.  

Dayatmacı dini anlayışın, dinsel eğitimin okula sokulmaması son derece önemlidir. Bu konuda belirleyici olan husus, taa İzmir İktisat Kongresi’ne kadar uzanmaktadır. Hasan Ali Yücel, Mustafa Kemal’e “Bir yanda dini temelli okullar, diğer yanda yeni anlayışta çağdaş okullar, bu ortamda eğitim işleri nasıl düzenlenecektir?” sorusunu sorarak, konuya dikkati çekmiştir. Bunu fark eden Atatürk, 430 Sayılı “Tevhidi Tedrisat yasası” ile (Öğretim Birliği yasası ile) çok doğru bir biçimde okulu siyasetin dışında tutmuştur. Eğitim, ortak ve ulusal hale getirilmiştir. Eğitim, dini müdahalelere kapatılmıştır.  

Bu sayede her seviyede okullar, Ulusal Eğitim Bakanlığı’nın denetimine girmiştir. Çıkan yasa ile eğitim-öğretim birleştirilmiş, tekkeler, zaviyeler, medreseler kapatılmışlardır. Tarikat ve cemaat yapılanmalarına son verilmiştir.  Şeyh, derviş, mürit, dede, seyit, çelebi, baba, emir, nakip, halife, falcı, büyücü, üfürükçü gibi sanlar ve unvanların kullanılması yasaklanmıştır. Hurafeler yerine, akıl ve bilim rehber edinilmiştir. Sağduyu egemen kılınmış, bu sayede, toplumun gerilikten, cehaletten ve kölelikten kurtulması amaçlanmıştır.  

Laiklik, dinsizlik olmadığı gibi, aslında sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele ve dini doğru öğrenme, gerekli eğitimi alarak araya ruhban sınıfını sokmama, tanrı ile kul arasına bir başkasını sokmama, gerçek dindarlığı öğrenme anlamına gelmektedir. Çıkarcı din tüccarları ve siyasetçiler dışında herkesin önemsemesi gereken bir ilkedir.   

Laiklik karşıtları, din tüccarları, siyasi çıkar çevreleri olup, ilerleme ve gelişme istemeyen, dini satarak pay kapanlardır. Dini kişisel çıkarları doğrultusunda istismar edenlerdir. Laiklik ilkesinin karşı çıktığı bu çıkarcı yaklaşımlardır.   

Laiklik, özgürlüktür. Din dersleri zorunlu tutulamaz. Herkes, inancında özgürdür. Din, ahlak ve vicdan işidir. İnsan, inanmaya zorlanamaz. İstediğine inanır, istediğine inanmaz. Karışanı görüşeni olmaz.  

Laiklik, insanın sağlık sorunu yaşadığında, üfürükçü hacı-hoca takımına değil, tıbba ve bilime sığınmaktır. Zehirli yılan, çıyan, akrep soktuğunda hocaya okutmaya değil, serum bulunduran en yakın sağlık kuruluşuna gitmektir. Uyuşuk bir beyin değil, capcanlı sağlıklı düşünen bir beyin demektir. Laiklik, her tür inanca özgürlük tanınması, güvence altına alınmasıdır. O nedenle vazgeçilmezdir. Toplumun çimentosudur. Ödün verilmez, kırmızı çizgidir. Laiklik, bir toplum için kesinlikle kurtuluş reçetesidir.    

Bunun güvencesi de art arda çıkartılan Halifeliğin ve Saltanatın Kaldırılması, Öğretim Birliği Yasasının çıkartılması ve Şeriye ve Evkaf Bakanlıkları’na son verilmesi olmuştur.       

Yayın Tarihi
04.03.2022
Bu makale 738 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!