Toplumca zor günlerden geçiyoruz. Hepimiz, kafa yorarak birer kurtuluş reçetesi oluşturmaya çabalıyoruz. Depremden bu yana geçen zamanda alınan, alınmayan önlemleri görüyor, üzülüyor, çaresizliğe, hazırlıksızlığa isyan ediyoruz. "Ne zaman kurtuluruz" diye soruyor, mantıklı yanıtlar arıyoruz.
İnsanı insan yapan nitelikleri “güven, vicdan, erdem, merhamet, yardımlaşma duygusu, adalet, dürüstlük, empati (kendini başkasının yerine koyma), bilim ve akıl” ı ön plana çıkarttığımız, bu ve benzeri iyi nitelikleri hep ön planda tuttuğumuz zaman,
Gerçek anlamda empati yaptığımız, başkasının yerine kendimizi koyduğumuz, başkalarının dertleriyle hem dert olduğumuz, acıda, kıvançta, tasada, sevinçte bir arada olduğumuz, başkalarının acılarını fırsat bilip, gereksinimlerini rant kapısı, kazanç aracı görmediğimiz zaman,
evet ancak o zaman, gerçek iç huzura, gerçek mutluluğa ulaşabilir, güvene ve aydınlık yarınlara emin adımlarla yürüyebilir, dayanışma içinde yaralarımızı kısa zamanda sarabiliriz. Gereksinim duyana el uzatarak, acıyı yüreğimizde hissederek, tek yürek bir ulus olabiliriz. Birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz için yüreğimizi açabiliriz.
Öyleyse gün bu gün. El ele vermek, silkinip kendimize gelmek zamanı. Akıllı insan edindiği deneyimlerden ders alır, acıları yeniden yeniden yaşamak yerine gerekli önlemleri zamanında alır. Sonra tevekkül eder. Akıllı olmak zorundayız. Güçlerimizi birleştirmek, önceden hazırlıklı olmak zorundayız.
Musibetten, bu son büyük yıkımdan ders çıkartmak dileğiyle, kenetlenmek özlemiyle, yaraları sarmak amacıyla tek yumruk, tek yürek olmaya çağırıyoruz. Bu önerimiz, tüm toplum kesimleri için geçerlidir. Toplumu o bu diye ayırmadan, bölmeden parçalamadan, ötekileştirmeden kucaklaşalım. Gereken önlemleri gereken zamanda alarak dünyanın önüne aciz, kaderci bir toplum görüntüsüyle çıkmayalım. Başarabiliriz, bunu el birliği ederek gösterebiliriz. Yokluklardan ulus yaratan Mustafa Kemal'i ve onun çevresinde halkalanan atalarımızı örnek alabilir, onlara layık olduğumuzu gösterebiliriz.