CUMHURİYET KAZANIMLARI
Cumhuriyet, yasaların tek adamın iki dudağı arasından çıktığı kurallar (emirler, ferman ve yönergeler) yerine, egemenliği halk egemenliğine dayandıran demokratik ve anayasal bir yönetime geçilmesini sağlayan yönetimin adıdır.
Tek adam yönetimi olan saltanatı (sultanlık yönetimini) ve halifeliği kaldırmak, laikliğe giden yolda önemli adımlar atmak. Bir biat toplumunu, yüzyıllarca cahil bırakılan, körü körüne duyduğuna inanan insanların yerine, aklını kullanan, düşünen, sağduyu ile hareket eden, düşüncelerini açıkça ifade eden eğitilmiş uygar bir yurttaşlar topluluğuna dönüştürmek. Bu konuda Cumhuriyetin katkısı küçümsenebilir mi? Bütün bunlar az katkı mıdır? Değerini bilmiyorsak bu kimin algı eksikliği?
Kurtuluş savaşı sonrasında Türk insanına yakışan, vatandaş haklarına saygı duyan, yurttaş haklarını düzenleyen, üstün sınıf yaratmayan bir anayasa ile yönetilmekti. Bunu başaran cumhuriyet yönetimi, toplumca bize yakışanı yapmıştır. Bunu cumhuriyeti kuran, bizlere armağan eden büyük önder Mustafa Kemal’e, onun vatansever dava arkadaşlarına ve kendilerini vatana, bağımsızlığa adayan birinci Meclis’e, onun paragöz olmayan, vatan söz konusu olduğunda sınır tanımayan değerli üyelerine borçluyuz.
Onların bu sınırsız vatan sevgileri sayesinde saygın yurttaş olmayı başardık. Dünyalar güzeli vatanımız, bu özverili insanlar sayesinde sadece toprak olmaktan kurtularak vatan oldu. Yeri gelmişken, ayrımsız hepsine saygı ve minnet duyuyoruz.
“Borç alan emir de alır” derler. Çöküş döneminde yüzlerce yıl Galatalı bankerlerden borç alan, ödeme güçlükleri çeken, aldığı paraların faizlerini bile ödeyemeyen Osmanlı, “Kapitülasyon” adı verilen ayrıcalıklı uygulamalarla ülkenin olanaklarını adeta yabancılara peşkeş çekmişti. Öne sürülen her türlü kötü koşulu kabullenmek zorunda kalmıştı. Bankerler, tefeciler, saraya her dediklerini yaptırır hale gelmişlerdi.
Yurdu düşman işgalinden kurtaran ve cumhuriyeti kuran Mustafa Kemal, ulusal sınırları ve ulusal birliği sağlamakla kalmamış, üyesi olduğu toplumun onurlu ve saygın davranışının gereğini yaparak, bir yandan yoğun biçimde kalkınma hamlesine girişirken, adım üstüne adım atarken, diğer yandan Osmanlının borçlarını da üstlenmiş ve kuruşuna kadar ödemiştir. Bunu başaran yönetimin adıdır Cumhuriyet, kimin haddine düşer onu görmezden gelmek, cumhuriyetin kazanımlarını küçümsemek? Kara çalmak. Biraz utanmak, yüzü kızarmak gerekmez mi? Kötü söz söyleyeni bağlar. Bilmek gerek.
Cumhuriyet sayesinde seküler anlayış (laik, bireye inanç özgürlüğü tanıyan anlayış) kabul edilerek, din ve devlet işleri olması gereken biçimde birbirlerinden ayrılmış, herkes kendi işini yapar konuma getirilmiştir. Bizler, buna “Laik” devlet yönetimi diyoruz.
Ülkemize yakışan yapılmış, tutucu bir devlet anlayışından, çağdaş akılcı bir devlet yönetimine geçilmiştir. Cumhuriyet yönetimine borçlu olduğumuz en önemli katkılardan biri de işte bu “laiklik” ilkesidir. Diyanet işleri başkanlığı, insanımız dinini doğru öğrensin, inancını gönlünce yerine getirsin diye kurulmuştur. Din, kimi çıkar çevrelerinin, karanlıktan, cehaletten beslenenlerin sömürü alanı olmaktan çıkartılsın istenmiştir. Laikliği doğru anlayanların, Cumhuriyet değerlerini bilen ve sahiplenenlerin bayramını kutluyorum ama kutlama öncesinde, “10. Yıl Marşı” nı bir kez daha okumanızı öneriyorum. Cumhuriyetin kazanımlarını daha iyi görmek için iyi bir fırsat olacaktır.
“Çıktık açık alınla on yılda her savaştan;
On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan;
Başta bütün dünyanın saydığı başkumandan,
Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan.
Türk'üz: Cumhuriyet'in göğsümüz tunç siperi;
Türk'e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türkileri!
Bir hızda kötülüğü, geriliği boğarız,
Karanlığın üstüne güneş gibi doğarız
Türk'üz, bütün başlardan üstün olan başlarız;
Tarihten önce vardık, tarihten sonra varız.
Türk'üz: Cumhuriyet'in göğsümüz tunç siperi
Türk'e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri!
Çizerek kanımızla öz yurdun hartasını,
Dindirdik memleketin yıllar süren yasını;
Bütünledik her yönden istiklâl kavgasını...
Bütün dünya öğrendi Türklüğü saymasını!
Türk'üz: Cumhuriyet'in göğsümüz tunç siperi;
Türk'e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri!
Örnektir milletlere açtığımız yeni iz;
İmtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitleyiz:
Uyduk görüşte bilgi, gidişte ülküye biz.
Tersine dönse dünya yolumuzdan dönmeyiz.
Türk'üz: Cumhuriyet'in göğsümüz tunç siperi;
Türk'e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri!”
Bu anlamlı marşın sözlerini “Faruk Nafiz ÇAMLIBEL” ve “Behçet Kemal ÇAĞLAR” ortaklaşa yazarak, “Cemal Reşit REY” besteleyerek topluma sundular. Onlar başlangıç aşamasında bile cumhuriyeti doğru anlayanlardı.
Marşta anlamını bulduğu gibi Cumhuriyet, açık alınla çıktı her savaştan, her yaştan 15 milyon Atatürk genci yetiştirdi. (İnlerine çekilen uyur yılanları, sokmaya hazır çıyanları kastetmiyoruz. Bu onurlu listede onların adı yok. Esamisi bile okunmuyor. YAS) Yurdun dört bir yanı kısıtlı olanaklarla bile demir ağlarla örüldü, kanla çizilen sınırlar ve sağlanan bağımsızlık sayesinde el birliği ile saygın bir ulus yaratıldı. Öncülük yapan Mustafa Kemal, soyadı yasası ile birlikte yurdun büyük atası “Atatürk” oldu. Çağdaş uygarlık hedef seçildi toplumca, bilim rehber edinildi, elbirliği ile ayrıcalıksız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitle, bir ulus yaratıldı. İlerlemek, yükselmek, güneş gibi doğmak, karanlığı boğmak benimsendi, hızla uygulamaya kondu. Bütün bunları cumhuriyet yönetimi ve cumhuriyete inanan kuşaklar başardı. Emeği geçenlere, o izi sürenlere selam olsun. Bayram onların ve çocuklarının hakkı, kutlu olsun.