MELTEM ESİNTİSİ

Ödüllendirilen Duyarlılık!..

konumuz kısa adıyla “TODBA”, açılımıyla “Türkiye Ormancılar Derneği Batı Akdeniz Şubesi”. Türkiye Ormancılar derneği, Cumhuriyet döneminin ilk sivil toplum örgütlerinden biri. Kamu yararına hizmet üreten sivil toplum örgütlerinin başında gelen Dernek, yaklaşık bir asırdan bu yana onurla ve gururla görevini yerine getirmekte, toplum yararına görev yapmaktadır.

 

26 Aralık 1924 tarihinde kurulan Türkiye Ormancılar Derneği (TOD), Cumhuriyet tarihindeki en eski sivil toplum örgütlerinden (STÖ) biri olarak tanınmaktadır.

 

Dernek, 1951 yılından bu yana Bakanlar Kurulu Kararı ile kamu yararına çalışan dernek statüsününde görev yapmaktadır.

“ODTÜ Ormanı” olarak anılan ve başkent Ankara’nın akciğerlerini oluşturan “ATATÜRK ORMANI”nı oluşturan öncü kuruluş da TODBA olmuştur. Ülkeyi yeşillendirme, ormanlaştırma adına, önüne çıkan her fırsatı değerlendiren bir öncü topluluktur “TODBA”.

 

Genel merkezi ve şubeleriyle ekoturizmi önemseyen TODBA, halkı bilinçlendirme konusunda, doğaya ve çevreye duyarlı kılma adına sık aralıklarla halka açık geziler, açıklayıcı toplantılar, bilinçlendirme çalışmaları düzenlemektedir. Bu kültürel amaçlı gezilerde gezilen bölge, flora ve fauna açısından (bitki ve hayvan varlığı açısından) incelenmekte, Dernek üyesi yetkili ve bilgili ormancılar yöre ile ilgili olarak bilgilerini ve deneyimlerini katılımcılarla paylaşmakta, diğer sivil toplum örgütleri ile işbirliği yapmaktadırlar.

 

Yurt sevgisi dorukta olan ve hizmette asla sınır taşımayan dernek, birbirinden güzel, anlamlı ve işlevsel çok sayıda yerel, ulusal ve uluslararası proje hazırlamakta, projeleri birbirleri ile ilişkilendirerek, bölge ve yurt çapında güzel işlere imza atmaktadır.

 

Derneğin yurt çapında hedefleri arasında endemik (ülkemize özgü) türlerin korunması, doğa, çevre ile vahşi yaşama ilişkin diğer veriler değerlendirilerek, çıkan sonuçlar yorumlanmakta, iyiye, güzele, olumluya yönlendirilmektedir.

 

Genel yönetim merkezi, Fransa’da bulunan Akdeniz Ormanları Uluslararası Derneği’nin (AIFM) aktif üyelerinden biri de TODBA’dır.

 

Dernek, halkı bilinçlendirmek, farkındalık yaratmak, üyeler arası ietişimi ve bilgi paylaşımını yapmak üzere bir uzunsoluklu bir dergi de çıkartmaktadır. Yayın yaşamına 1928 senesinde, başlayan “Orman Ve Av” Dergisi düzenli olarak yayınlanmaktadır. Çoğunlukla ormancılık, doğa ve çevre konularıyla ilgilinen dergi, gerçekten çevreye yönelik duyarlığı artıran bir havadadır. Örneklerini dernekte görmek ve edinmek mümkündür.

 

Türkiye Ormancılar Derneği (TOD), 1924 yılından bu yana yaptıkları ile ülkemizde orman, çevre ve doğa sevgisinin yayılmasını, kökleşmesini, kamuoyunun bilinçlendirilmesini, ormancılık bilim ve tekniğinin ilerlemesini sağlamayı, ormancılık sorunlarının yurt, ulus gereksinimleri ve kamu yararı gözetilerek bilimsel ilkelere göre çözümünü amaçlamaktadır.

 

2015 yılında, Dünya Ağaç Günü anısına (World Wood Day) ülke çapında tüm ahşap zanaatkarları, sanatçıları, akademisyenler ve araştırmacılardan oluşan 93 farklı ülkeden ve Türkiye’den 350 katılımcının bir araya geldiği ülkemizin ilk ve en büyük ahşap festivalini gerçekleştirmiştir.

 

Türkiye Ormancılar Derneği (TOD), İstanbul ve Antalya’daki iki şubesi, 21 farklı bölgedeki temsilcilikleri ve Orman Fakültesi temsilcilikleri ile bütün Türkiye’ye hizmet sunan bir dernek konumundadır.

 

Dışa dönük tüm yurdu kucaklayan bir dernek olan TOD, sahip olduğu ISO 9001 belgesi ile önemli ulusal ve uluslararası paylaşım ve projelere de imza atmaktadır. TODBA, her fırsatta halkın nabzını elinde tutmaktadır. Bu konuda çalışmalar yapan, yapılan çalışmaları destekleyen kişi ya da kurumları da gündemde tutmaya, ödüllendirmeye gayret etmektedir.

 

Bu çalışmaların sonuncusu, 26 Aralık 2019 günü saat 10:00 da AKM Perge salonunda bir araya gelen dernek yöneticileri ve çevreye duyarlı vatandaşlar, çevreye özen gösteren, dikkatleri o konuya çeken, doğayı ve çevreyi her fırsatta dile getiren dünyaca ünlü müzisyen ve ülkenin gerçekten gurur kaynağı olan Fazıl Say’a ve ayrıca doğaya duyarlı güzel yazıları ile hep gündem oluşturmayı başaran, dikkatleri yazılarına çeken Yusuf Yavuz’a, yılın çevre ödülü verilme töreni olmuştur.

 

Düzenlenen tören, saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlamış, ardından ekrana yansıtılan görüntülerle TODBA tanıtılmış, daha sonra orman mühendisi olarak elli yıl hizmet vermiş üyelere 50 yıl plaketleri verilmiştir. Meslekte 50 yılını geçen Savaş Özcan ve Salih Özcan’a plaketleri takdim edilmiştir.

 

  1. korumak görev değil, sorumluluktur.", “Yeşili görmeyen gözler, renk zevkinden mahrumdur.” anlayışında olan TODBA yöneticileri, özellikle toplumun geleceği olan gençleri ve çocukları eğitmekten, bilinçlendirmekten yana davranmayı temel ilke edinmişlerdir. Bir asrayakın çalışmalarında hep bu doğrultuda çalışmalar üretilmiştir. Aynı hızla da çalışmaya devam edilmektedir.

 

Derneğin artık geleneksel hale getirdikleri orman hizmet ödülü bu yıl iki adaya verilmiştir.

 

Bunlardan biri dünya çapında müzisyen olan Fazıl Say’dır. Ödül kendisine, Dünyanın Amazon ormanlarından sonra en büyük ikinci oksijen deposu konumunda olan Kaz dağlarını inatla katleden, daha çok kazanmak hırsıyla dağları delik deşik eden madencilik etkinlikleri ve bu doğrultuda umursanmayan, bile isteye sürdürülen doğa ya da orman katliamını durdurmak amacıyla, anında katkı koyan, onlarca kurumun aktif olarak katıldığı, binlerce insanın protesto için Kaz dağlarında toplandığı bir ortamda, çevreden ve doğadan yana tavır koyduğu bir ortamda, “su ve vicdan nöbeti” eylemine katılan ve “Yok etmekten yana değil, yaşatmaktan yana taraf olmalıyız” diyerek, pianosu, notaları, besteleri ile sahiplenici tavrı ile olması gereken yerde olan güzel yürekli müzisyen Fazıl Say’a verilmiştir.

 

İnsan yüreğine asırlık ağaçları sığdıran Fazıl Say, kesilen 350 bine kadar ağacı kesenleri protesto etmek üzere, söylencelere konu Kaz dağlarındaki orman katliamına dikkatleri çekmek üzere Kazdağlarına sahip çıkmış, ormanda verdiği konserle belki de dünyanın ilk ve en çok seyircili açık hava konserini vermiştir. Ne mutlu bizlere böylesi duyarlı, çevreci bir doğa dostu müzisyenmiz var. İki yıl süre ile bütün programı dolu olduğu için ödül törenine gelemeyen Fazıl say’a iletilmek üzere ödülü alan Veli Çapar’a verildi. Bu anlamlı ödülü Kent Konseyi adına verme onuru da bana düştü. Ne mutlu bana!

 

  1. tarafından verilen ikinci hizmet ödülü, gazeteci yazar arkadaşımız Yusuf Yavuz’a verilmiştir. Aynı gazetede yazdığımız Yusuf Yavuz, her ortam ve fırsatta doğa ve orman sevgisini dile getiren, emekçilerin sorunları ile yakından ilgilenen, her fırsatta kamuoyunu bilgilendiren, dikkatleri doğa ve orman üzerine çeken, doğru değerlendirmeleri ve içten gelen yorumları ile rahat okunan yazıları ile, doğayı tanıtıcı yazıları ve ülkenin yeşil dokusunu, tarihi ve doğal zenginliklerini hep gündeme taşıyan yazıları, makalaleleri ve değişik konularda hazırladığı belgeselleri ile bu ödülü hak etmiştir. Yusuf Yavuz’a da ödülü geçen yılın ödül kazanan ahşap sanatçısı Durul Bakan tarafından verilmiştir.

 

Ödül konusunda neler düşündüğünü kısaca yazmasını istediğimde, Yusuf Yavuz, bana şunları gönderdi:

“Merhaba Yavuz Ali Bey, ödüle ilişkin bir kaç cümleyle görüşlerimi iletmemi istemiştiniz. Bu konudaki görüşlerim özetle şöyledir: Cumhuriyetle yaşıt sayılan, ülkenin en köklü sivil toplum örgütlerinden biri olan Türkiye Ormancılar Derneğinin bölgemizdeki şubesinde böylesine anlamlı bir ödül almak onur verici. Yaklaşık 20 yıldır Türkiye'nin dört bir yanında devam eden doğa ve orman yıkımlarına karşı mücadele eden yurttaşlarımızın seslerini duyurmaya, yaşanan tahribatları (yıkımları) kamuoyuna aktarmaya çalışan bir gazeteciyim. Bunun yanı sıra "tanımadığın, bilmediğin yeri koruyamazsın" ilkesinden yola çıkarak doğal ve kültürel varlıklarımızın tanıtılması ve ülkemiz, toplumumuz için ne anlam ifade ettiğine ilişkin de yazılar yazıyorum. Ancak bu süreçte en acı olanı şudur ki; Türkiye ne yazık ki, derelerini, vadilerini, zümrüt ormanlarını, koylarını, göllerini ancak bir yıkım projesiyle karşı karşıya kaldığı zaman tanımaya başladı. Oysa bir yeryüzü cenneti olan Salda Gölü, gölet ve millet bahçesi gibi projelere maruz kalmadan önce de her yönüyle tanınıp, tüm ülke kamuoyu onu kıskançlıkla korumalıydı. Köprüçay, Alakır, Senoz, Camili, Loç ve daha onlarca doğa mirasımız için de durum böyle. Bu bakımdan Türkiye Ormancılar Derneği Batı Akdeniz Şubesi'nin korumadan ve farkındalıktan yana gösterilen çabaları gündeme taşıması, ödüle değer bulması yaptığımız işin toplumun pek çok kesiminde de bir karşılığı olması bakımından önemlidir.”

 

Doğru söze ne denir? Kalemine sağlık. Ellerin dert görmesin. Beynin göç görmesin. Duyarlı, yol gösteren, farkındalık yaratan yazılarına devam, sana ve senin gibilere çok ihtiyacımız var, diyoruz.

 

Ödül töreni, güzel bir ortamda gerçekleşti. Törenin ardından TODBA’nın AKM fuayesinde hazırladığı ikramlar yenilmiş ve sonra her iki ödül kazanan arkadaş adına Kaz dağlarından getirilen göknar ağaçlarının dikimi gerçekleştirilmiştir.

Bu törenin en akılda kalıcı yanlarından biri de bu törene Dr. Cahit Ünver okulundan gelen öğrencilerdi. Yanlarında öğretmenleri de vardı. Gayet uyumlu, dikkatli davranışları ile göz dolduran öğrenciler, büyük bir özenle ellerindeki iğde fidanlarını da tören sonrasında toprakla buluşturdular. Bugün ellerinde tuttukları fidanları ilerde birer iğde ağacı olarak görmenin özlem ve sevinci içinde idiler. Ülkenin geleceği adına bizi umutlandırdılar.

İğdaağacı dikimi sonrasında duygu ve düşüncelerini birer cümle ile şöyle dile getirdiler:

Beren Bal: İğde ağacımızı, dikip, büyümeye bıraktık.

Zelal Sarıkçı: İnsan ağaç dikerken tüm kötü enerjisini atıyor.

DilaTezgel: İnsanın içine neşe geliyor ağaç dikince. Doğa ile içiçe bir yaşamı kim istemez ki?

Ran Yardım: Her insan bence bir fidan dikerek doğamızı korumuş olur.

Zeynep İrem: Ağaç, doğamıza güzellik katar.

Ela Nergiz: Yeşili ve ormanı korumalıyız.

Alya su yener: Fidan dikerek doğaya katkıda bulunmuş olduk.

Kayra Koçak: Dünyanın oksijen kaynağı ağaçlardır. Biz de bu bilinçle ağaçlarımızı diktik.

Melahat Aksu: Bizim gibi minicik, bizimle birlikte büyüyecek fidanları diktik.

Eylül Özer: Herkes ağaç dikerse, daha yeşil bir dünyamız olur.

 

Neden başka ağaç, değil de “iğde” ağacı derseniz, onun da güzel bir öyküsü var. Yeri gelmişken onu da yazalım:

 

ATATÜRK VE İĞDE AĞACI

Arkadaşları ile birbirbir oynarken bile eğilmeyen, dik duran, isteyen böyle atlasın diyen Atatürk’ü eğilirken, ağlarken gösteren örnekler yok denecek kadar azdır. Bu anlatacağımız olay, Atatürk’ü gerçekten hüzünlendiren, ağlatan yaşanmış bir olaydır.

O günün Ankara’sı kurak, çorak bir köy havasındadır. Çankaya’dan meclise gelirken yol üzerinde sadece, ama sadece bir tek iğde ağacı vardır. Atatürk, ne zaman o iğde ağacının önünden geçse, mutlaka arabasını durdurur, yere iner ve o iğde ağacına eliyle selam verirdi. “Aman” demişler, Paşam ne yapıyorsunuz böyle?”, “Eee” demiş Atatürk, “Yediğim meyvenin, sığındığım gölgenin, soluduğum havanın bir neferi de O iğde ağacı. En az diğer neferler (askerler) kadar bu iğde ağacının da selam verilmeye hakkı var”.

Bir gün yanında bulunan arkadaşına “İşte bu benim iğde ağacım” demeye hazırlanırken, bir de bakıyor ki, iğde ağacı yerinde yok. Kesilmiş. Hemen iniyor arabadan, orada bulunan adamlara “Ne yaptınız bu ağaca, onu neden kestiniz?” diye soruyor. “Paşam” diyorlar, “Yolu genişletmek için mecburduk, o ağacı kesmeye”. “Yahu bir de bana sorsaydınız, bu ağacı kurtaracak bir yolu mutlaka bulurdum” şeklinde oluyor yanıtı.

Mustafa Kemal, yoldaki tek bir iğde ağacının bile kesilmesine dayanamıyor, hemen arabasına biniyor, şoförünün ve arkadaşının gözü önünde ağlamaya başlıyor.

Koskoca Mustafa Kemal’in bir tek iğde ağacı için mi ağladığını sanıyorsunuz? “Hayır”.

  1. kere, Mustafa Kemal’in çok zor koşullar altında kurtardığı bu topraklarda yetişen bitkilerden biridir O iğde ağacı. Ülkenin lideri olduğu için de bu toprakların da o iğde ağacının da sorumluluğu Mustafa Kemal’in omuzlarındadır. En azından Mustafa Kemal, o sorumluluğun farkındadır. Bu bilinçle her zaman da çevreci olmanın gereğini yapmış, topluma örnek olmuştır.

 

AĞAÇ SEVGİSİ

Mustafa Kemal Atatürk, bir gün Çankaya Köşkü’nün bahçesinde bahçe mimarı Mevlüt Baysal ile dolaşmaya çıkar. Tam o sırada mimar Baysal, Atatürk'ün önünü kesen ağacı, oldukça yaşlı ve geniş çaplı ağacı görür, kökünden kesme önerisinde bulunur.

Ağacın bir yanı dik bir sırta, diğer yanı suyu çekilmiş bir havuza doğru uzanmaktadır.
Atatürk, havuz etrafındaki kısıma yaslanarak ve biraz da zorlanarak karşı tarafa geçer.
Mimar Baysal, derhal öne atılır ve “İsterseniz hemen o ağacı keselim, Paşam.”' Der.
Mustafa Kemal, bir an mimarın yüzüne bakar, anında tepki koyarak, ona:
“Sen hiç hayatında böyle bir ağaç yetiştirdin mi ki, insafsızca keseceksin!” yanıtını verir. Ve ağacın kesilmesini önler.

YÜRÜYEN KÖŞK

Yalova ilinde, yerel halkın "Yürüyen Köşk" olarak adlandırdığı bir köşk vardır. Marmara Denizi kenarında, 13 Eylül 1929 tarihinde Atatürk'ün yazlık köşkü olarak yaptırılmıştır. Atatürk, 1936 yılında gittiği yazlık köşkün bahçesinde ağacın dalını kesmeye çalışan bir bahçıvanla karşılaşır, kesimi hemen durdurur, nedenini öğrenmeye çalışır.

Bahçıvanın ileri sürdüğü gerekçe, ağacın kısa zamanda gelişip uzayarak köşkün duvarlarına dayanması ve yapıya zarar vermesidir. Dallar, şimdiden yapının penceresinden içeriye girmeye başlamıştır. Ağacın dalının kesilmesine razı olmayan Atatürk ağacın dalının kesilmemesini, tam tersine binanın ağacın olduğu yerden uzaklaştırılmasını emreder.

"Ağaç kesilmesin, köşk geriye kaydırılsın.” der.

Verilen emir üzerine, 8 Ağustos 1936 tarihinde, köşk çevresindeki toprak, özen gösterilerek kazılır, yapının temel seviyesine kadar inilir. Oraya İstanbul'dan getirilen demiryolu rayları döşenir. Köşk, yapının altına sokulan raylar üzerine oturtularak, geriye kaydırılır.

Kaydırma işlemi, bir yaz günü Atatürk, kız kardeşi Makbule Hanım ve Yunus Nadi ve görevlilerin hazır bulunduğu bir ortamda gerçekleşmiş, 10 Ağustos 1936 günü yapı 5 metre kadar (4.80 metre) kaydırılarak çınardan uzaklaştırmış ve ağacın dalları kesilmekten kurtulmuştur. Bugün orası, ulu çınarın gölgesinde oturulan bir müze-köşk olarak kullanılmaktadır.

Nereden nereye demeyin, insan doğaya sahip çıktıkça yücelir, daha bir insanlaşır. Kurumların görevi de toplumun nabzını elinde tutmak, onlara öncülük etmek; yol göstermektir. Bunu da TOD ve şubesi TODBA bugüne kadar başardı, uz görüsüyle, çalışkan üyeleri ve yöneticileri ile başarmaya da devam ediyor. Tebrikler. Aşağıda iğde ağacı dikme etkinliğine katılan kimi öğrencilerinin o güne ilişkin görüş vedüşünceleri var. Bakalım yorumunuz ne? Ülkenin geleceğini onlara emanet etmekte haksız mı Mustafa Kemal?

 

 

Yayın Tarihi
01.01.2020
Bu makale 1370 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!