SUSTUK, İYİ Mİ OLDU?
Aydınlarımız, toplum önderleri, bizleri sıklıkla uyararak “Susma, sustukça sıra size gelecek”, dediler. Sustukça sıra bize de geldi. Bugün toplumca çektiklerimiz, dilsizliğimizin, tepkisizliğimizin, yanlışa zamanında dur demememizin bedelidir. Faturayı ağır ödüyoruz.
Atalarımız savaş meydanlarında ödedi bedeli, uğrunda can vererek kurtardılar yurdu, bize demokratik laik bir halk yönetimi olan güzelim cumhuriyeti armağan ettiler. Değerini bilemedik. Dil uzattı karaböcekler, takkeliler, cübbeliler, karafatmalar, elinden tesbihi eksik etmeyen uyuryılanlar sustuk, “Dur bakalım ne olacak?” dedik, bekledik. Olan oldu, olmaya da devam ediyor.
Zaman oldu, bu cumhuriyeti hak etmeyenler, ama nimetlerinden sonuna kadar yararlananlar, hatta atanın koltuğuna oturanlar, adını bile anmadılar yurdun kurtarıcısı Atatürk’ün, düşman bellediler, terbiyesizce, arsızca “deccal” dediler, heykellerini kırdılar, büstlerine zarar verdiler, resimlerini yırttılar, duvarlardan indirdiler, adını anmadılar, adını sildiler, vefasızlık ettik büyük kurtarıcıya, sustuk.
Büyük ata, “Bir ayrıcalık arıyorsanız, o benim Türk olmamdadır”, “Ne mutlu Türküm diyene!” diyordu, Çıkarıp ne idüğü belirsiz Osmanlı’yı tepeye, Türklüğü ayaklar altına aldılar, sustuk, gıkımız bile çıkmadı.
“Hak-hukuk nedir? dinlemeyiz”, dediler, “Bir defa delmekle bir şey olmaz” dediler, yasaların birer birer canına okudular, art arda kuralları çiğnediler, keyiflerine, çıkarlarına göre ekleyip çıkartıp yasaları kuşa çevirdiler, sustuk. Kurtuluşu hep başkasından bekledik. İlk adımı başkası atsın istedik.
Mustafa Kemal’in emanetçisiydi asker, cumhuriyet gençliğe emanetti, elini ayağını bağladılar askerin, askeri kapattılar kışlaya, gençleri tutukladılar, aydınları hapse attılar, vatanseverleri hain ilan ettiler, sustuk.
Ülkeyi dıştan içten çökertmeye çalışanlarla gizli açık görüştüler, bizi bölecek, birbirimize düşürecek kararlar aldılar, ayak oyunlarına geldik, konuşmayı değil, susmayı tercih ettik. “Bursa Nutku”nu bile okumaya üşendik. “Hitabe”yi sadece duvarda bayrağın yanında süs diye tuttuk.
Baronlar türedi, sustuk, toplumun geleceğine kasteden bombacılar türedi sustuk, hainler çoğaldı sustuk, sınırlar yol geçen hanına döndü, sustuk, şehitler verdik, sustuk, millet açlığa mahkum oldu, zenginler tuttu sokak başlarını sustuk, çalınan bizim malımız, çocuklarımızın geleceğiydi, kimi gazeteciler barbar bağırırken, birlikte kurşun eritmeye çağırırken, yok yere hapislere atılırken, yaptıkları uyarılar, bizim bir kulağımızdan girdi, durmadı, dinlenmedi, diğerinden çıkıp gitti.
“Bizi soyuyorlar” dedi Mumcu ve Kışlalı gibi aydınlar, hunharca öldürüldüler. Aydınlatmaya çalıştı Tütengil, vurdular, doğruyu gösterdi Bahriye Üçok, pusu kurdular, Cahillerimiz, hep bir ağızdan “Çalıyorlar, ama çalışıyorlar,” dediler, sorgulayacaklarına olan biteni, savunmaya kalkıştılar yolu yanlış olanları. Oylarını bir torba patatese sattılar.
Özgür bir ülkede yaşamaktı tüm isteğimiz, kısıtladılar, düşüncemize ket vurdular, sustuk. Korkutulduk, tehdit edildik, kısıtlandık, karşı çıkacağımıza çekildik kendi kabuğumuza, bir güzel pustuk.
Katliamlar oldu sustuk, suçsuz insanlarımız öldü, sustuk. Enflasyon canavarı sıktı boğazımızı. Nefes alamaz hale geldik, Boğulmaya ramak kaldı, sustuk. İşsiz, aşsız, kaldık, sustuk. “Sarı öküzü kurban verirseniz bütün bunlar başınıza" gelir, dedi Bekir Coşkun gibi helal süt emmiş gazetecilerimiz, üzdük kanser ettik adamı, arka çıkacağımıza sustuk. Yalnız bıraktık aydınlarımızı. Huzursuz ortama kurban verdik vatan için düşünenleri.
Can suyu derelere HESler kondu, ekmeğimizle oynandı, “Benim hırsızım iyidir” dedik, sustuk. Madenlerimize el kondu sustuk, tarım alanlarımıza çöküldü sustuk, ormanlarımız yakıldı sustuk. Doğa katledildi, sustuk.
Haksız biçimde seçimler yenilendi, itiraz etmedik, masraf üstüne masraf bindi, sustuk. Rant aldı yürüdü, rantçılar sarıp etrafı, bire alıp beşer sattılar, sustuk. Toplumca ranta esir olduk. Esir edildik. Bırakın ev almayı, araba almayı, evimize ekmek götüremez, temel gereksinimlerimizi karşılayamaz hale düşürüldük, sustuk.
Bile isteye yakıldı ormanlarımız. Sadece biz yaşamıyorduk bu dünyada, otu, böceği, çiçeği, ağacı, kurdu, kuşu binlerce canlı yok oldu, “helikopterler bozuk, çalışmıyor” dendi, hesap sormak yerine bile bile sustuk. Suça, suçluya ortak olduk. Ülkece yandığımızla, kül olduğumuzla kaldık.
Bağlar söküldü, incir ağaçları yok edildi, oksijen deposu Kaz dağları altın uğruna yabancılara peşkeş çekildi, “yer üstü, yer altı tüm kaynakları yurdun bizim” demedik, "Kimin malını kime satıyorsun?" diye sormadık, sustuk.
Sınavlar yapıldı sorular çalındı, hak edenler değil, soru çalanlar girdi işe, seyirci kaldık.
TRT baskına uğradı, Türk hava Kurumu’nun iç boşaltıldı. Türk Dil Kurumunun başına geldi aynısı. Bizim paralarımızla basın kurumları, gazeteler satın alındı, yandaş-karşıt diye ikiye bölündü basın. Özgür ruhlu yazarlar susturulmaya çalışıldı. Sustuk, olan bitene ne yazık ki sessiz kaldık. Kimilerimiz, “Beni sokmayan yılan bin yıl yaşasın” dedi ve göz yumdu olana bitene. Yapılanlara kimileri “Yetmez ama, evet,” dedi. Demeye devam etti. Kimileri öylesine umarsızdı ki, üç kuruşluk çıkar uğruna değişti, çok değerli oyunu. Oyunu değersiz kıldı. Üç pula sattı.
Çevre yıkıma uğratıldı, sessiz kaldık. Ucuz pahalı demeden kaynaklarımız satıldı, tuttuğumuz yol yol değildi yol sandık. Paranın dediği oluyordu, ahlak kuralları gezmeye çıktı, gıkımız çıkmadı.
Gözümüzün içine baka baka kazıklandık, daha çok kazıklanmak için sıraya girdik.
Büyüyen sürekli büyürken, biz hep küçüldük. Dünü arar hale sokulduk. İşi tıkırında olanlar tarafından bizler geniş halk kesimleri unutulduk. Çekmediler ellerini cebimizden. Semirdikçe semirdiler.
"Biz de varız, emek bizde, üretim bizde, üretimden gelen gücümüzü kullanırız." diyeceğimiz yerde “Gelene ağam, gidene paşam” dedik, başrol oyuncusu iken, ulusun efendisi iken seyirci olmayı bile isteye biz istedik. Yazgı dedik, katlandık. Malı götürdü birileri, sustuk belki düzelir, toplumun aklı başına gelir, dedik. Sistem değişmedikçe değişmeyeceğini bile bile bekledik.
Paramız pul oldu, üç kuruşumuz vardı, o da silaha, mermiye gitti. Ülke çapında enflasyon delirdi. Gelişiyoruz, geliştik derken ligden düştük, ele güne muhtaç olduk.
Toplumu geliştiren, yücelten kültür ve sanat etkinlikleridir. Konserler düzenledik, izin vermediler. Festivaller vardı, yok saydılar. Engel oldular film gösterilerine. Sattılar kağıt fabrikalarını, kitabı dergiyi kısıtladılar. Sustuk hep.
Sesimiz, soluğumuz kesildi, birilerimiz uyardı duymadık, doluya koyduk, boşa koyduk, olmadık. “Vicdan”ın salt bir kadın adı olduğunu sandık, sesini bile dinlemedik, duymadık. Ülkenin geleceği olan çocuklarımızın geleceğini çaldık, doğarken borç içinde bıraktık, yaşamlarını ipotek altına aldık. Öğretmen gözüyle bakınca, geçer not vermeye gelince kesinlikle sınıfta kaldık.
Yıl tekrarı ne demek, yaşama bir alt sınıftan devam etmek ne demek düşünmedik, gerekli önlemi zamanında almak yerine sadece ağlamakla kaldık. İçimize attık. Toplumca küme düştük.
Duruma bakın dostlar, biz uyandırırken canımızı, atı alan Üsküdar’ı geçti, olan oldu, bizler düz yolda şaşakaldık. Yalana, dolana, talana abone olduk, bakakaldık. Örnek olacağımıza dünyaya, konu komşuya madara olduk. Eller uzaya çıktı, biz bu dünyada yaya kaldık. sustuk, akılsızlığımızı yazgı sandık. Sustuk, iyi mi yaptık?