MELTEM ESİNTİSİ

İyi Kalpli Kötü Adam (!): Sümer Tilmaç

 

32 Kisim Tekmili Birden

60 dan fazla oyunda, 200 civarında film ve dizide görev alan, aslında her rolün adamı olmasına, oynadığı her rolün büyük başarı ile hakkından gelen bir aktör olmasına karşın, ne hikmetse daha çok «kötü adam» rolleriyle tanınan, ama aslında dünya tatlısı bir sanatçı, bir oyuncu, bir dost, bir arkadaştan söz ediyoruz. Sümer Tilmaç. Has

Antalya çocuğu. Antalya için her nerede kendisine gereksinim olsa orada olan gerçek bir hemşeri. İlle de Antalya doğumlu olması koşul değil. Ama 1960 yılından bu yana Antalyalı. Antalya’ya sevdalı biri.

*

Yeşilçam yıldızlarının hemen hepsiyle  aynı sahneyi, aynı film setini paylaşan, rolü büyük küçük demeden kabul eden, rolüyle ön plana çıkan, oynadığı rolle kişiliğine büründüğü kişiyi tam yansıtarak onu büyüten bir önemli kişilik.   

 

Sümer Tilmaç, canlandırdığı her rolle hangi seyircinin önüne çıktıysa, onun gönlünü kazanmayı bilen yetenekli, üstün nitelikli bir oyuncu.

 

Üstüne üstlük çok başarılı bir karakter oyuncusu, oynadığı her rolle rolünü büyüten, ona çap kazandıran, kalıcı kılan bir oyuncu. Oyuncu işte. Filmlerinde de asıl adını, Sümer Tilmaç’ı kullanıyor.   

*

Sümer çocuk, 15 Temmuz 1948 tarihinde Malatya'da dünyaya gözlerini açtı. Babası Girit kökenli bir memur idi. Annesi Türkmenistan göçmeni idi.

 

Sümer Tilmaç, 1964 yılında henüz daha 16 yaşında yeniyetme bir genç iken Arena Tiyatrosu'nda oyunculuk yapmaya başladı.

*

Eğitim işini, sanatı, okullu olmayı önemseyen oyuncu adayı, İstanbul Belediye Konservatuvarına girdi, 1968 yılında okulunu başarı ile tamamladı. 

*

Konservatuvarda  Gazanfer Özcan,  Münir Özkul gibi deneyimli ünlü oyunculardan ders aldı. Tiyatro ve sinema kariyeri boyunca Türk tiyatrosunun ve Yeşilçam sinemasının çok sayıda önde gelen ismi ve emekçisi ile aynı sahneyi, aynı film setini paylaştı, deneyim biriktirdi. Dostluk ve arkadaşlıklar kurdu.  Kısacası Sümer Tilmaç’ı yarattı. Tanınır kıldı.  

*

Aileden oyuncu olduklarını, anne ve babasının da tiyatroya meraklı olduklarını, ev yaşamının sanki bir tiyatro sahnesi, film seti gibi olduğunu, adeta rol kestiklerini, kendisinin de muhtemelen annesi hamile iken anasının karnında evde oynanan oyunlarda, skeçlerde sahneye çıktığını,  sahne tozunu anne karnında iken yutmaya başladığını, bu konuda kimsenin kendisi ile yarışamayacağını söylerdi. Yarı şaka, yarı ciddi alaycı bir tavır takınır, küçük yaşta sahneye çıktım diyenleri «ti»ye  alırdı. Annesi ve babası, «Bir Kavuk Devrildi» oyununda rol almışlardı.Onunla bağlantı kurardı.       

*

Yazar Sadık Şendil’in yazdığı "Yedi Kocalı Hürmüz" oyununda önemli rollerden birini üstlenen Tilmaç, yine aynı yazarın yazdığı "Kanlı Nigar" oyununda da başrolü yeni kaybettiğimiz Altan Karındaş  ve oyunculuğunu etkileyen ve kendisinden çok şey öğrendiğini söylediği öğretmeni Münir Özkul ile paylaşmış ve ekip olarak büyük bir başarıya imza atmışlardı.

*

Yaşadığı sürece SümerTilmaç, ustası Münir Özkul’a olan saygısını hep dile getirdi. Saygıda kusur etmedi. Rol gereği bile olsa önünden geçmedi.

*

Giderek televizyon girmeye başladı ülkenin yaşamına. İnsanları bir kutuya mahkum etti.

Oyuncu Tilmaç, önce akvaryum gibi gördüğü, arızalandığında ekranında balıklar yüzdüren televizyonun, sanatsal ve eğitsel amaçlarla da kullanılacağını gördükten sonra, film ve sahne çalışmalarının yanı sıra dizilere de ağırlık verdi, giderek ününü perçinledi. Dizilerde oynayarak televizyon yıldızı da olmayı başardı.

*

"Süper Baba" dizisinde oynadığı rolle, bütün ülkenin dikkatini çekti.

Daha sonra "Reis Bey", "Kuruluş Osmancık", "Osmanlı Cumhuriyeti", "Meraklı Köfteci", "Vatandaş Rıza", "Ah Güzel İstanbul", "Gırgıriye", "Kılıbık", "Damga", "Acı Dünyalar", "Kahpe Bizans", "Hemşo" ve "Çakallarla Dans" gibi pek çok yapım da görev aldı.

 

Sorduğumuzda, kesin sayıyı artık unuttuğunu, saymaktan da vaz geçtiğini, ama 200 ün üzerinde film ve dizide rol aldığını söylerdi.

*

"Son" adını taşıyan filmdeki rolüyle 2002 yılında 7. Sadri Alışık Ödülleri'nde "En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu" ödülüne layık görüldü.

 

Senaryosunu kendi yazdığı "Ispanaktan Nağmeler" adlı filmde yönetmen koltuğuna da oturan Sümer Tilmaç, filmi hem yönetti, hem de başrolü üstlendi. Ne yazık ki film onun beklediği kadar iş yapmadı.

*

Kendi yaşam öyküsünü de eğlenceli bir dille kaleme alan Sümer Tilmaç, ölümünden kısa bir süre önce, "Sümerce" adını verdiği komediyi sanatseverlerle ve sevenleri ile buluşturdu. Bu komediyi sahnedeki 50. yılını kutlamak üzere yazdığını ve oynadığını söyledi.

*

«Sümerce» de yaşam boyu yaşadıklarını, anılarını, başından geçen acı tatlı olayları yazmak yerine skeçler halinde sahnede, oynamayı, oyunla anlatmayı, seyircisi ile yaşamını paylaşmayı tercih etti. 

*

Yüz hatları ile Sümer Tilmaç’ın pek çok role yatkın bir yapısı vardı. Onu unutturmayan, akıllara kazıyan hali, karakter oyuncusu olarak oynadığı her rolde gösterdiği üstün başarı idi.

*

Oyuncunun da bir sanat emekçisi olduğunu, düşünür, sahnede akıtılan her ter damlasının sanatı yücelttiğine, insan emeğinin kutsal olduğuna içtenlikle inanır, o şekilde de dillendirirdi. 

 

*

Sinema dünyasında, Yeşilçam piyasasında insan emeğinin en büyük rolden en küçüğüne, başrol oyuncusundan figürana kadar çarçur edildiğini düşünür, pek çok filmden para kazanamadığını, emeğinin karşılığını tam olarak alamadığını söylerdi.

*

Sinemayı, maddi olanakları için değil, sevdiği için yaptığını söyler, toplumla buluşturduğunu düşünür, iyi bir rol olduğunda, çoğuna azına bakmadan geri çevirmeyi de düşünmezdi.

*

Yaşamını sürdürmek adına para kazandığı işler de olmuş, senetlerinin karşılıksız çıktığı, senetlerini sonradan işe yaramıyor diye yırtmak zorunda kaldığı işler de olmuştu. Bunun Yeşilçam’da pek çok oyuncu için yazgı olduğunu, örgütlü olmamaktan kaynaklandığını düşünürdü. 

*

Sinema kariyerinde önemsediği filmlerden biri de “Paralı Askerler”  filmi idi. O filmde “Tony Curtis” ve “Anthony Quinn” ile birlikte oynamıştı. Sanatçı Tilmaç, elli yıllık sinema ve tiyatro geçmişinde  Alman, İtalyan ve Fransız yapımı filmlerde de rol aldığını, artık yerel, ulusal değil, biraz da “beynelmilel” yani uluslararası durumu olduğunu söylerdi.

*

Çok yetenekli oyuncu, senaryo yazarı, yönetmen ve teknik ekiplere sahip olmasına karşın, Türk Sinemasının dışa açılmadıkça, gelişme kaydedemeyeceğine inanırdı.

*

Altın Portakal Film Festivali’ni ulusal düzeyden daha yukarıya taşımak için de çaba gösteren Sümer Tilmaç’ın, iyi niyetle bu yarışmanın yurt çapında ses getirmesi, daha nitelikli hale gelmesi için çaba gösterdiğini, ama zaman zaman yerel yöneticilerce desteklenmediğini ifade ederek moralinin bozulduğunu, şevkinin kırıldığını da söylerdi. Bu konuda isteksiz davrandığı zamanları biliyoruz.

*

Ben unutamadığım bir iki anektodu dile getirerek ünlü oyuncuyu ölüm yıldönümünde saygıyla anmak istiyorum.

*

ANEKTOD 1

 

Yıl 1989. AKEV Koleji’nin kurucu müdürüyüm. Pek çok eksiği ile okulu eğitime öğretime açtık. Okulun girişinde salonun iç duvarına geceleri çalışarak, projeksiyonla Atatürk’ün silüetini yansıtmış, eğitime yönelik bir yazısını yazmış, çizmiş ve boyamıştım.

 

Sümer Tilmaç, bir gün okula ziyaretimize geldi. Sağa sola baktı. «Hocam, Okulun bahçesinde öğrencinin toplandığı, törenlerin yapıldığı yerde uygun bir yer gösterin, ben oraya bir Atatürk büstü yaptırmak istiyorum» dedi. En kısa zamanda da tüm masraflarını kendisi karşılayarak bir platform üzerine Atatürk büstünü yaptırarak verdiği sözde durdu,  bence okulun en büyük eksiklerinden birini tamamladı. Böyle bir yurtsevere, yüreği vatan aşkı ile dolu bir insana saygı ve minnet duyulmaz mı? Ben ona bu saygıyı hep duydum, duymaya da devam edeceğim. Yavuz Ali Sakarya

 

 

*

Sümer Tilmaç, çok duyarlı bir insandı. Yaşadığı kentin (Antalya’nın) gerçek anlamda kültür kenti olması, sinema soluması için çaba gösterdi, üzerine düşen görevi her dönemde yaptı. Nasıl mı?

 

ANEKTOD 2

 

Bugün Konyaaltı Caddesi üzerinde  eskiden Derya Motel’in olduğu, günümüzde Gaziantep Restoran’ın  bulunduğu yerde “Kabare” adını taşıyan bir kafesi vardı. Sıra dışı bir kafe idi. Adeta Yeşilçam sanatçılar kahvesi, sanatçılar sokağı gibi idi. Masalar arası boşluklar birbirini dik kesecek şekilde (ızgara planıyla, hipodamus planıyla) düzenlenmiş, sokakları andırıyordu.

*

Sokak adları Türk sinemasına emek vermiş ve artık aramızdan ayrılmış sanatçıların adlarını taşıyordu. Ayhan Işık Sokağı, Muzaffer Tema Sokağı, Adile Naşit Sokağı, Belgin Doruk, Sezer Sezin Sokağı gibi ünlü sinema emekçilerinin adını yaşatıyordu bir biçimde orada.  

*

Eşim de ben de yoğun çalışma ortamında sadece Cumartesi öğlelerimizi kendimize ayırır, evimizin yakınında bulunan «Kabare» kafeye kadar yürür, orada oturur, çerezimizi yer, biramızı içerdik. Falezler’den Akdeniz’e bakmak, haftanın yorgunluğunu alırdı üzerimizden, huzur duyardık. Ortam öylesine güzel ve huzur verici idi. Çok ta anlamlı ve nostaljik.

*

Sümer Tilmaç, film çalışmalarının olmadığı zamanlarda hep orada olur, gelen konukları ile masa masa dolaşır, birebir ilgilenirdi. Kendisini sever sayardık. Onun da bizi sevdiğini, sohbetimizden hoşlandığını sanıyorum, bizi karşıdan gördü mü kafede çalışan adamlarından birini yakında bulunan ve her zaman taze çerez satması ile tanınan Karagöz çerezcisine gönderir, taze çerez aldırır getirir, masamıza koyardı. Biranın yanında ne yiyeceğimizi bile bilirdi. 

*

Her zaman olmasa da zaman zaman masamıza gelir, oturur bizimle söyleşirdi. Kimi projelerinden söz ederdi. Antalya’yı daha yüksek yerlere taşımak isterdi. 1988 yılından 1993 yılına kadar sürdü Kabare.

*

Sonra orası kapandı. Bu kez Bahçelievler’de Pamir Caddesinde bir eve taşındı. Komşu olduk, balkonda olduğu zamanlarda selamlaştık. Ama onun sanatçı sokağı, sanatçı köyü sevdası hiç bitmedi. Liseden bir arkadaşı ile evlendiğini duyduk. Ardından Aspendos’ta Köprüçay nehri kıyısında (Antik Eurymedon nehri kenarında) eşinin ailesine ait oldukça büyük bir arazi üzerinde iki bölüm halinde  «Melek Çiftliği» ve hemen yanında “Sümer Tilmaç Sanatçı Köyü”nü kurdu.

*

Doğal ortamda, portakal ağaçları arasında, pek çok bitki ve hayvanın da bulunduğu ortamda yine sanatçıların adını kullanarak, sanatsal etkinlikler, düzenlemeye başladı. İşler güzel de gidiyordu ama, sanırım son dönemde işlerinin yoğunlaşması nedeniyle yeterince ilgilenemediği için orayı da tasfiye etmek zorunda kaldı.

*

Sanatçı köyünde, Türk filmi afişlerinden oluşan bir sergi vardı. Türk sinemasının, Yeşilçam kahramanlarının isimleri buradaki parklarda, iskelelerde, ağaçlarda, evlerde ya da sokaklarda yaşatılıyordu. Ertem Eğilmez, Kemal Sunal, İsmet Ay, Hulusi Kentmen, Vahi Öz, Ali Şen ve Suna Pekuysal,Sadri Alışık gibi isimleri yaşatıyordu.

*

Köy içinde çocuklara özel özen gösteriliyor, doğa ve hayvan sevgisi aşılanıyordu. Köy içinde bulunan çocuk parkında, katılımcı çocuklara eski zaman çocuk oyunları öğretiliyordu. Yarışmalar düzenleniyor, ödüller dağıtılıyordu.

*

Tilmaçlar, sanatçı köyü bünyesinde  yer alan eski bir binayı onarıp,  geniş alan içine küçük oylumlu evler yaptılar. Sadece ahşap ve taş kullanılarak Karadeniz serenderleri oluşturdular. Yerden yüksek, ahşap kütükler üzerine oturtulan evler, doğanın güzel görüntüsünü bozmuyor, çirkinleştirmiyordu. Nehit kıyısı bu iş için biçilmiş kaftan gibi duruyordu. 

*

Köyün büyükçe bir kısmını, kaybolup gitmeye yüz tutmuş geleneksel Türk el sanatlarına ayırdılar. Onların kaybolmamasını, yaşamasını istediler. Köyde taş ve ahşap oyma ustaları, meraklı ve yetenekli ziyaretçilere mesleklerinin inceliklerini öğretiyorlardı. Deri işleme ve sıcak demir işliği oluşturarak biraz daha genişlemeyi, deri işliğinde üretilen eşyaları (eyer, koşum takımı deri maskeler) üretip satışa sunmayı düşünüyorlardı.

*

Köydeki demirci ustası, örsü ve çekiciyle eski zaman usulü demir eşyalar üretecekti. Köyde kurulacak cam işliğinde, sıcak camlar üfleme yöntemiyle şekillenip, sanat eserine dönüşecekti. Köy, sanat solunan bir yer olacaktı. Çevreye güzel bir örnek olacaktı.

*

Son yıllarında Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin, örselenmesinden, orasından burasından çekilip uzatılıp kısaltılmasından, büyük üzüntü duyduğunu, geri plana çekildiğini biliyorum.

*

Aramızdan ayrıldığı güne kadar çalışmaya devam eden ve yaşadığı sürece Sümer Tilmaç adını cilalamaya, yüceltmeye, sanat adına unutulmaz kılmaya özen gösteren sanatçı,  konuk olduğu bir düğün töreninde  ani bir kalp krizi geçirdi, 12 Haziran 2015 tarihinde yaşamını genç sayılabilecek bir yaşta yitirdi. Sevenlerini üzdü. Sonsuz uykusunu uyumak üzere Karacaahmet Mezarlığı'nda toprağa verildi.

*

Dostları, arkadaşları, sevenleri olarak Sümer Tilmaç adını, Türk tiyatrosu ve sineması adına yaşatmak boynumuza borçtur. Antalya’nın, yerel yetkililerin onun sanatçı sokağı ya da sanatçı köyü oluşturması düşüncesine sahip çıkması ve gerçekleştirmesi, Antalya Büyükşehir Belediyesine yakışacak bir davranıştır. Bu konuda olumlu adımlar atılmasını bekliyoruz. Bunu Sümer Tilmaç örnek davranışları ve kent kültüürne katkıları ile çoktan haketti, ediyor.   

Yayın Tarihi
13.06.2020
Bu makale 1584 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!