Bugün 11 Ekim. Fakir Baykurt öğretmenin ölüm yıldönümü. 21 yıl olmuş aramızdan ayrılalı. Onu bugün farklı bir yönüyle, sanatıyla gündeme getirerek anacağız. Yerimiz ve aklımız yettiğince.
Fakir Baykurt, özellikle ilk romanlarında roman kahramanlarını konuştururken Burdur başta olmak üzere Göller Yöresi’nde kullanılan deyimleri, atasözlerini, yinelemeleri, kaba sözleri, yöresel deyişleri, gerektiğinde argo, küfür sözcüklerini yerinde ve zamanında cömertçe kullanmış bir yazardır. Yaşadığı sürece bulunduğu yeri, gözlediği insanları, yazmayı planladığı konuları ince eleyip sık dokumuş, kitaplarında nakış gibi işlemiştir.
Çoğu yazılı kaynaklarda bulunmayan bu sözlü ifadeleri, Türkçeyi bozmak adına değil, tam tersine varsıllaştırmak adına yaptığı tartışılmaz gerçektir. Bu bir Türkçe öğretmeni ve diline özen gösteren bir yazar için duyarlılığın ötesinde bilinç ve sorumluluk gereğidir. Bunu yaşadığı sürece yerine getirmiş kimlikli bir yazardır.
Baykurt’un köyü ve köy yaşamını dile getiren yapıtlara imza atması nedeniyle yazın tarihimizde özgün bir yeri vardır.
Yazdığı metinlerde ağız kullanılması, kültürel malzemenin ve dil ögelerinin kullanıma sokulması dilin varsıllaşması açısından önemlidir. Bu konuda oldukça başarılı olan Fakir Baykurt, konuşma dilinde özellikle köy ve mezralarda kullanılan ağızları olduğu gibi, konuşulduğu gibi dile kazandırmaya özen göstermiştir.
Fakir Baykurt, romanlarında, öykülerinde köy yaşamını, köylülerin duygu ve düşüncelerini, tepkilerini onların ağzıyla ortaya koyarak daha gerçek kılmış, okurlarına yansıtmış, silinmez iz bırakmış bir yazarımızdır.
Garşılığı, “karşılık” yerine, gağnıyı, “kağnı” yerine, eşşeği “eşek”, gaşımayı “kaşımak” yerine kullanmıştır. Bu durum, Fakir Baykurt’un köy yaşamından geldiğini, çevresini ve insanlarını iyi tanıdığını ve bilinçle onların kullandığı gibi kullandığını kanıtlamaktadır.
Alman yerine “Alaman”, elbet yerine “helbet”, rezil yerine “irezil”, sıcak yerine “ıscak” diyen yöre halkını tüm gerçekliği ile gündeme getiren ve sevdiren sempatik kılan bir yazardır O.
Serbest yerine “selbes”, çıplak yerine “çılbak”, ıbrık yerine “ırbık”, döşek yerine “döşşek”, küçük yerine “güççük” dedirtmeyi tercih etmiştir. Böylece kişiler arasındaki konuşmaları daha etkin, daha gerçekçi kılmıştır. Yöresel ağızları bilinçle ve özellikle kullanmıştır.
Tayyare yerine “teyyare”, baba yerine “buba”, kardeş yerine “gardaş”, giyecek yerine “geecek”, hiç yerine “heç”, namus yerine “namıs” diyerek romanlarına, öykülerine yöreseli taşımıştır.
Gölge yerine “kölge” , hapis yerine “mapus”, kader yerine “gader”, kadın yerine “gadın”, kaşık yerine “gaşık” kaya yerine “gaya”,
Kaymakam yerine “gaymakam”, kurban yerine “gurban” ifadelerini kullanmıştır. “Güzel” yerine “gözel”, kara yerine “gara” olmuştur tercihi. “Neyse odur”, demiştir.
İsimleri telaffuz ederken de Mustafa yerine “Musdava” Ahmet yerine “Amat”, Ayşe yerine “Aaşa” demiştir. Beraber yaşadığı köylüleri gibi. Eylemli cümle kurarken, “Kaşınıyorsun” yerine “gaşınıyon” der. “Bekliyoruz” yerine “bekleyoz.” Dur kullanımı.
Argoyu da yerine ve zamanına göre kullandığını biliyoruz köycü yazarın. Örneklendirmek gerekirse, “gazık çakmak, gahbenin dölü, dürzü, ganı bozuk, ağzına yüzüne tükürmek, dangalak, sidik yarıştırmak, südü bozuk, avrat” ifadelerini sayabiliriz art arda.
Fakir Baykurt’un kullandığı terimlerin bir kısmı, Türkçe sözlükte yer almamaktadır. Bunlar, değerli yazarın dile bireysel katkısı olarak yorumlanmalıdır. Öyledir de.
Örneklendirmek adına şunları gösterebiliriz.
“Zayıf, cılız, hastalıklı.” yerine “algın”,
“Uzaklaşmak” yerine “arlaşmak”, “acı acı bağırmak” yerine “ciyaklamak”, “Toplanmak, toplaşmak” yerine “Çokaşmak”,
“kısa, küçük “yerine “güdük”, “Sebze ve meyve bahçesi” yerine “harım”
“Tarım işçisi” yerine “ırgat”, “Rençper, çiftçi” yerine “ileşber”,
“Anlayış” yerine “izan”, “Ansızın” yerine “şakkadak”, “Bir yıllık kuzu.” yerine “toklu”, “giysi” yerine “urba” gibi ifadelerdir bunlar.
Biliyoruz, Fakir Baykurt’un mezun olduğu Gönen Köy Enstitüsü’nün sırtını dayadığı tepenin adı “Tınaztepe”dir. Okulun bahçeleri, bağları, su kaynakları hep bu tepede bulunmaktadır. Tınaztepe’nin Gönen mezunu öğrencilerinin yaşamında önemli bir yeri vardır.
“tınaz”, aslında “Dövülerek savrulmaya hazırlanan ekin yığını.” anlamına gelmektedir. Bölge rüzgarı esintisi bol bir bölgedir. Yazın serinletir, kışın da içini üşütür adamın. Tınaz sözcüğünü de kullanır fırsat buldukça yazar.
Çeşnili, sıra dışı bir anlatımı vardır Fakir Baykurt’un. Anlamı pekiştirmek, daha da kuvvetlendirmek adına sıklıkla yinelemelere de başvurur.
“acele acele, çöke çöke, hay hay, acı acı, dalgın dalgın, sapır sapır, damla damla, derin derin, ak ak, ılık ılık, sık sık, diye diye, dobra dobra, aylak aylak, ince ince, soğuk soğuk, ayrı ayrı, iri iri, azar azar, şak şak, şangır şangır, kıkır kıkır, kırış kırış, şarıl şarıl” kimi yineleme örnekleridir.
Yetmedi diyorsanız, “geze geze, cırt cırt, pul pul, kıtır kıtır, şıpır şıpır, kıyım kıyım, tak tak, bol bol, kolay kolay, tatlı tatlı, korka korka, teker teker, koşa koşa, tık tık, fır fır, koyu koyu, fısır fısır, bön bön, küt küt, kütür kütür, tiril tiril” örneklerini de sayabiliriz.
Birebir tekrar olmasa da benzeş ifadeleri de yazılarında bolca kullanır.
“çat çut, çatur çutur, şapur şupur, tangur tungur, alımlı çalımlı, allıca morluca, harıltı gürültü, şen şakrak, ara sıra, hasat harman, tadı tuzu, bet beniz, in cin, tekme tokat, çoluk çocuk, toz toprak, çürük çarık, dirlik düzenlik, eş dost, saç sakal, yorgun argın, saç baş yolmak, yurtsuz yuvasız kalmak, güllük gülistanlık, sesi soluğu kesilmek” örneklerden bazılarını oluşturmaktadır.
Kitaplarında yer alan kahramanlarını konuştururken, “Deeeeeh! Höst! Oşt! Eyvaaah! Ohh! Öff! Ohooooo! Hoop! Tüüü! “ gibi ünlem ifadelerini de yeri geldiğinde kullanır. Ünlemleri, sevinç, kızgınlık, şaşkınlık, korku gibi duyguları ifade etmek için, birine seslenmek için, doğal sesleri yansıtmak için kullandığını biliyoruz.
Yazdığı birbirinden ilginç kitapları, işlediği farklı konuları ile dilimizi varsıllaştıran adı “fakir”, kendi gönül tahtımızda oturan değerli yazarımıza sonsuz saygılar sunuyor, sevgilerimizi gönderiyoruz. Bol bol ışık diliyoruz. Yazınımızda silinmez iz bıraktığını biliyoruz. Fakir Baykurt’u ve ölmez yapıtlarını seviyoruz. Okuyoruz.